Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.91
Gram Altın
2443.58
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Aralık 2020

Kâğıt bardak…

Ölüm var, ancak hiç bu kadar yakın olmamıştı. Büyük küçük herkes birer ikişer veda ediyor. Eskilerin 'Allah sıralı ölüm versin’ duasında sırayı Korona bozdu. Bugünlerde her gidenin arkasından gideceğiz gibi bir ruh hali içindeyiz. Kendi adıma, bu imtihan beni fazlasıyla Allah’a yakınlaştırıp teslimiyetimi artırdı. En iyi nefis terbiyesi ders almaktır, dersimi fazlasıyla aldım...

He şey sebep ve işaretleriyle geliyor. Sular ve hava durup dururken mi kirletildi, çevre dengesi durup dururken mi bozuldu? Aylan bebeğin bedeni durup dururken mi sahile vurdu? Suriye’de kıyamet durup dururken mi koptu? Bütün bunların sebebi insandır.

Göreceksiniz, bir iki iyileşmeden sonra insanlık yine o eski çılgınlığına dönecektir. Yani yara kabuk bağlayacak ancak büsbütün iyileşme olmayacaktır. Çünkü insan ruhunu iyileştirmeyince hiçbir şeyde düzelme olmayacaktır. Özetle, insanlık birbirinin üstüne bastıkça yükselemeyeceğini, öldürdükçe de yaşatamayacağını bilmelidir. Çözüm, insanın yaratılış kimliğine dönmesidir. Evrende ilahi kurulu bir düzen var. İnsan bunu bozunca da bela kaçınılmaz oluyor.

Allah kalbi veriyor iyi veya kötü şeyle doldurmak senin elinde…

Sevgiyi, şefkati, merhameti ve başkalarına yardım etmeyi görev bilen ve dünyanın yaralarını saracak nesiller yetiştirmeliyiz. Başkalarına yardım etmek asıl kendimize yardım etmektir. Düşenin elinden tutarsanız, düştüğünüzde bir gün de sizin elinizden tutulacaktır. Ancak, farklı renklerin, farklı kesim ve görüşlerin uyumuyla birbirimize çare olabiliriz.

Pandemi ne öğretti?

En başta sağlığın ve Allah’a teslimiyetin en büyük nimet olduğu anlaşılmış oldu.

Birbirimize muhtaç olduğumuzu, birimiz eksik olduğunda diğerlerinin de eksik olacağını ve dünyayı paylaşmada kendimize yonttukça verilen nimetlerin bir gün elimizden alınacağını öğretti. Maalesef insanlığı yok eden baltanın insandan olduğunu anlamış olduk.

Para, güç, mevki ve makamlar gelip geçicidir. Tam da burada Simon Sinek'in ‘Leaders eat last /Liderler en son yer’ kitabından örnek bir alıntı yapalım:

Kâğıt bardak...

“Eski bir bakandan bir konferansta konuşma yapması istenmişti. Elinde kâğıt kahve bardağı ile kürsüye çıktı ve konuşmasına başladı. Daha bir iki cümle söylemiş iken durdu, kahve bardağından bir yudum aldı sonra bir süre bardağı kaldırıp baktı ve derin bir nefes aldı:

“Biliyor musunuz ne düşünüyorum? " diye sordu.

"Bu konferansta geçen yıl da aynı kürsüde konuşmuştum. Tek bir fark vardı; o zaman hala bakanlık görevim sürüyordu.

Geçen yıl buraya gelirken bana business class bileti alınmıştı, hava alanında beni bir limuzin bekliyordu. Beni önce bir otele götürmüşlerdi. Otel müdürü beni otelin kapısında karşılamış ve kral dairesine çıkarmıştı. Ertesi sabah lobide benim odadan inişimi bekleyen bir heyet vardı. Beni yine aynı limuzinle bu salona getirmişlerdi. Özel bir kapıdan içeri almışlardı. Çok şık bir bekleme odasında konferansı beklerken porselen bir kapta kahve ikram etmişlerdi. Sonra da beni salona aldılar ve en ön sırada ayrılan yerime geçmiştim."

Eski bakan derin bir nefes aldı, seyircilere gülerek bir süre baktı ve devam etti:

"Fakat bu yıl karşınızda bir bakan olarak bulunmuyorum."

"Dün buraya kendi ödediğim uçak bileti ile uçtum. Beni hava alanında kimse karşılamadı. Otele taksi ile geldim. Kendi odama kendim çıktım. Bu sabah da buraya otelden yine taksi ile geldim. Kapıdan girerken güvenlikten geçtim, hüviyetimi alıp listede olduğuma emin olmadan salona almadılar bile. Sonra da bulabildiğim yerde oturdum.

Canım kahve istedi ve görevliye sordum; bana dışarıda kahve makinesi olduğunu söyledi. Ben de çıktım ve şu gördüğünüz kâğıt bardağa kahveyi kendim doldurdum."

Seyirci gülmeye başlamıştı.

"Sanıyorum geçen yıl porselen bardak bana sunulmamıştı. Makamıma sunulmuştu. Benim asıl bardağım işte bu." Konuşmanın bu noktasında gülüp alkışlayan seyircilere kahve bardağını kaldırıp gösterdi. Alkışlar bitince de şunları söyledi;

"Size verebileceğim en iyi ders bu işte. Bütün o övgüler, hizmetler, avantajlar, rütbeniz, rolünüz makamınız içindir. Size ait değildir. Ve bir gün makamınızı, görevinizi bitirdiğinizde porselen bardağınızı halefinize verirler. Çünkü aslında layık olduğunuz hep kâğıt bardaktır...”

Bazen gelip geçici şeyleri kaybederek asıl ve kalıcı şeyleri elde edersin…