Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2416.79
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Ocak 2019

Kan zirvesi

ABD, 14-15 Şubat'ta Polonya'da, Körfetz'deki Siyonist uşakların da katılacağı Orta Doğu ve İran konulu kanlı planların konuşulacağı zirve hazırlığında.

Bu zirvenin, bölgede kapsamlı ve kanlı saldırıların başlatılmasında yeni bir evre olacağı aşikâr.

ABD'nin Suriye'den geri çekilmesi koskoca bir yalandan ibaret. Buna İsrail'in müsade etmeyeceği zaten ortada. Çünkü İsrail, bölgede kendine benzer terörist yapılar oluşturursa kendinin meşrulaşacağını zannediyor. Bundan dolayıdır ki terör örgütlerinin sevk ve idaresini bizatihi kendisi yapıyor. İsrail'in kuruluş aşamasındaki cinayet ve şiddet yöntemlerinin aynısını bugün terör örgütlerine uygulatıyor.

Göçe zorlayarak, katliamlarla bölgenin sosyal dokusunu, demografik yapısını bozuyor. Filistin'de de aynı metotlara devam etmekte. Bölgedeki kukla yönetimlerle de istediği zaman istediği şiddette çatışmalar darbeler organize ediyor.

14-15 Şubat'ta Polonya'daki zirvede de bunun yeni bir aşamasını görüşecekler.

ABD'nin 20 bin tır dolusu silah verdiği terör örgütlerini bu yeni çatışma alanlarında da kullanacaktır.

İran'ın ilk hedef olduğunu açık açık söylüyorlar. Geçen yıl İran'da toplumsal gösterilerle ilk hamleyi yapmışlardı. Tıpkı Irak'ı özgürleştirdikleri gibi İran'ı da özgürleştireceklerinden bahsediyorlar. Aynı gerekçelerle 15 Temmuz'da Türkiye'de tam demokrasiyi getireceklerini söyleyen Yurtta Sulh Konseyi'ni, müntesiplerini ve elebaşlarını korumaya devam ediyorlar.

İran- Suudi Arabistan savaşını başlatarak bölgede mezhep çatışmalarını derinleştirecekler.

Haziran 1980'de Irak'ı İran'la savaştırdılar. Batı Irak'ın ( Saddam'ın), İsrail de İran'ın yanında yer alarak milyonlarca kişinin öldürüldüğü, milyonlarcasının yaralandığı, sakat kaldığı 8 yıl süren savaşı başlatarak bölgeyi istikrarsız hale getirdiler. 1988'de savaş bittiğinde savaşanlar kaybetmiş, terör yandaşları silah tüccarları kazanmıştı.

Ağustos 1990'da Saddam'a Kuveyt'i işgal ettirdiler. Sonra da Kuveyt'i işgalden kurtarma bahanesiyle ABD ve İngiltere öncülüğünde koalisyon güçleri gelip Körfez'e yerleştiler. O günden sonra bölge tam bir bataklığa dönüştü. 2003'te Irak'ı tamamen istila ettiler, kadim medeniyet, müzeler, tarihi mekânlar talan edildi, yağmalandı.

Şimdi çok daha kanlı öldürücü son darbeye hazırlanıyorlar. Türkiye'ye yönelik planı 15 Temmuz'da denediler. Ekonomik saldırılarla devam ettiler. 31Mart seçimlerinden sonrasında da fırsat ve imkân bulurlarsa iktidarın meşruluğunu tartıştırmaya açacaklar.

Suudi Arabistan- İran savaşından sonra da hem İran'ı hem de Suudi Arabistan'ı bölmek isteyecekler.

Suudi yönetimin Yemen'deki katliamlardan, İran'ın Suriye'deki Haşdi Şabi teröristlerden sorumlu olmaları eğer akıllarını başlarına almazlarsa, İslam kardeşliğini gözardı ederlerse savaş tuzağına düşmeleri an meselesi.

Cemal Kaşıkçı'nın katledilmesi de bu minvalde değerlendirilmelidir. Bu sıradan bir cinayet değildir. Tam 103 gündür Kaşıkçı’nın cesedi kayıp. Katiller belli, azmettiriciler belli. Ama maktulün naaşı ortada yok. Cinayetin üstü örtülmeye çalışılıyor. Faillerin dublör kullanmaları bile bunun Türkiye'ye yönelik bir kumpasın parçası olduğunu göstermekte. Bu olay bu şekilde aydınlatılamamış olsaydı, Türkiye'deki malum cunta yalakaları, yalanı meslek edinmişlerin ve müfterilerin bu olayda çatışmacı, tetikçi olacakları muhakkaktı.

ABD, "Suudiler zaten bedelini ödedi." diyerek cinayete karışan 21 Suudi yetkiliye ABD'ye giriş yasağı ve ekonomik yaptırımı yeterli ceza olarak görmesi ciddiyetsizliğin boyutunu göstermekte.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun :"Cinayete gerçekten karışan insanlar var ve onları zaten sorumlu tuttuk. Bunu yapmaya da devam edeceğiz. Kimse bu korkunç cinayeti hafife almıyor. Ama unutmayın ki İran, Ortadoğu'da hızla yayılıyor. Başkan Trump ABD'yi korumakta kararlı."

On bin kilometre öteden gelip güvenliğinin tehlikede olduğunu söyleyen ABD, bölgemiz ve dünya için gerçek bir tehdit olmaya devam ediyor.

Eğer ders almaz isek...