Kendi mirasımız: Beytülhikme
Haftalardır Batı'nın iktisadi anlayışı üzerinden bizim medeniyetimizin
sahipsizliğini yazıyorum bu köşede. Hemen hemen her yazımı da bizim kendi
mirasımıza dönüp kendi dinamiklerimize uygun bir iktisadi anlayış inşaa etmemiz
gerektiğini ifade ederek tamamlıyorum.
Özellikle 8 ila 13. yüzyıl arasındaki Altın Çağ'ımızın incelenmesinin, Batı'
nın Antik Yunan'a dönüp küllerinden doğuşuna benzer bir harekete
dönüşebileceğini ve her şeyi yeniden temellendirmek adına çıkalacak bir
yolculuğun başlangıcı olabileceğini ifade ediyorum.
Altın Çağ olarak nitelendirilen ve daha önce eşi benzeri görülmemiş bir çeviri
hareketi ile başlayan bu dönemin en önemli unsuru hiç şüphesiz Beytül Hikme
olarak isimlendirilen ve günümüz dünyasının en iyi üniversitelerinden birine
denk gelecek faaliyetlerde bulunan bir bilim merkeziydi. O günkü yapısı
itibariyle bir kütüphane olan fakat en durgun, en unutulmuş ve en gözden düşmüş
olduğu döneminde bile Farabi gibi Aristo'dan sonra, "muallim-i sani"
yani "ikinci öğretmen" ünvanını ile dünya tarihine adını yazacak
büyüklükte alimler yetiştiren bir kurumdu.
Abbasilerin ikinci halifesi Mansur tarafından fikri temelleri atılıp ilk pilot
çalışmaları başlatılan, Halife Memun tarafından remen kurulan ve Harun Reşid
döneminde en güçlü dönemini yaşayan bu kuruluştan evvel Emeviler döneminde de
tanışılan yeni milletlerin ilmi faaliyetlerinden faydalanılmak üzere daha Halid
bin Yezid zamanında çeviri faaliyetleri çoktan başlamış, astronomi ve kimya
alanlarında Grekçe ve Koptça eserler İskendireyeli rahiplere çevirtilip
üzerlerinde çalışılmıştı.
Tüm bunlarla beraber Beytülhikme bambaşka bir anlayışı temsil eden ve
fetihlerle içine girilen medeniyetleri anlamak, onların birikimlerinden
faydalanmak, üzerlerine daha fazlasını koymak için müthiş bir finansal kaynak
gücünün yardımı ile bilimleri organize eden efsanevi bir kurumdu.
Helenistik, İran, Hint ve diğer kültürlerle temaslar sonrası elde edilen
kitapların çevirisi ile adeta dünyanın geleceğini değiştiren, asırlar sonra
Batı'nın Rönesans hareketini başlatmasına kaynak sağlayan yeryüzünün ışık
kaynağıydı.
Aristo, Batlamyus, Öklid ve daha nicelerinin eserlerinin çevrilmesinin
ardından Grekçe, Süryânîce, Sanskritçe ve Farsça yazılmış binlerce eser Arapça'
ya çevrilip eşi ben zeri görülmemiş bir bilim merkezi oluşturulmuştu.
Öyle bir dönem geldiki savaşlardan sonra kılıç hakkı olarak düşman devletlerden
kitaplar alınmış, bunların çevirisi için alimlere binlerce altın verilmişti.
İlim alanındaki bu yatırımlar kısa zamanda ürünlerini vermiş, müslümanlar
arasından büyük bilginler, filozoflar, kâşif ve mûcitler yetişmişti. Öyleki
dünyanın enlem ve boylamını küçücük sapmalarla bulabilen, kimyayı, cebiri,
tıbbı bıraktıkları eserlerle dünyaya öğretecek bilim adamları yetişmişti.
Tüm bu bilgi havuzu, ne yazıkki siyasi ve ekonomik alanda yapılan hatalar
neticesi ile tam anlamıyla İslam dünyasına hizmet edemeden Abbasilerin yıkılışı
ve Moğol istilası sonrası kütüphanelerin yokoluşu nedeniyle parçalandı ve ancak
asırlar sonra sadece küçücük bir parçası ile Batı'nın Rönesans hareketine temel
sağlayan bir güç olarak ortaya çıkabildi.
Evet, kendi mirasımıza döneceksek eğer önce geçmişteki bu örneklerden ders
aşmalı ve Dini, mezhebi, dili, ırkı gözetilmeksizin dünyanın dört bir yanından sadece
bilim için bu merkeze yönelen insanlar ve onları en büyük hediyeler ile taltif
eden liderleri örnek almalıyız. Beytülhikme bizim aslımıza dönüşümüzdeki ilk
muazzam örnek.
Bugün dünyanın en iyi üniversiteleri olara andığımız okullar tam olarak bu kurumun
birer iz düşümü. Kimsenin dini, mezhebi, dili, ırkı göz önünde bulundurulmadan
en yüksek ücretlerle in iyi hocaların en iyi öğrencileri yetiştirmesi ana hedef
olarak merkezde duruyor.
Beytülhikme'nin en kötü döneminde Farabi gibi bir alimi çıkarması ve üstelik en
önemli hocalarının da Hristiyan olmaları aslında bu kurumun nasıl akılalmaz bir
seviyeye çıktığının net bir göstergesi ve bazı şeyleri anlamamız için bu güne
bakan önemli bir mesaj olarak adeta gözmüze sokuluyor.
Ardımızda kendi mirasımız Beytülhikme ve günümüzde de onun iz düşümü olan
dünyaca ünlü büyük üniversiteler varken örnek almak, hedef belirlemek ve bir an
önce harekete geçmek lazım diye düşünüyorum.