Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.49
Gram Altın
2379.20
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Eylül 2018

KERBELÂ İÇİMİZDE YAŞIYOR

Ali Asgar henüz altı aylıktı. Susuzluktan ölmek üzereydi. Kadınlar, çocuklar bir çadırda savaşın bitmesini bekliyordu. Yezid’in askerleri çemberi iyice daraltmıştı.

“Kerbelâ, 10 Ekim 680'de, bugünkü Irak sınırları içindeki Kerbelâ şehrinde, Hz. Muhammed'in torunu Hüseyin bin Ali'ye bağlı küçük bir birlik ile Emevi halifesi I. Yezid'in ordusu arasında cereyan etmiştir. O yıllarda yaşanan olayda Hz. Hüseyin'in ailesinden onlarca kişi katledilmişti.”

Kerbelâ’nın üzerinden asırlar geçti ama acısı hâlâ içimizde yaşıyor. Kerbelâ’da yaşanan katliamı hiç unutmadık. Acılar ortaktır. İslam coğrafyasında yaşanan ayrılıkların temelinde ilkel bir anlayış yatıyor. Nedir bu anlayış? Tek kelime ile kabilecilik demek lazım gelir. Zira her kabile saltanatın kendisine verilmesi gerektiğine inanıyordu. Hz. Ali ve Muaviye arasında gerçekleşen Sıffin Savaşı’nın ardından Müslüman dünyasında ayrılıklar baş göstermişti. İslam dünyası iki ayrı yönetim tarafından idare edilmeye başlanmıştı. Kûfe, Hz. Ali’nin halifeliğinde, Şam başkent olmak üzere Hz. Muaviye’nin yönetimindeydi. Hz. Ali bir harici tarafından öldürülünce, Hz. Hasan halifeliği Hz. Muaviye’ye bırakmak zorunda kalmıştı. Hz. Ali’ye baş kaldıran Muaviye, kendinden sonraki halifenin oğlu Yezid olarak kabul edilmesini ölmeden önce garantilemişti. Kerbelâ Olayı da böyle bir mücadenin sonucu ortaya çıkmıştır.

Hz. Hüseyin 30 bin kişilik Yezid'in ordusu tarafından sarılmıştı. Hz. Hüseyin, kuşatmanın kaldırılmasını, kendisi ile birlikte ailesi ve taraftarlarının da Irak'ı terk etmesine izin verilmesini istedi ama bu teklif kabul görmedi. Maalesef kanlı, vahşi ve acımasız bir savaş başlamış oldu. Sonuç kaçınılmazdı. Hz. Hüseyin ile birlikte 72 kişi vahşice katledildi ve Kerbelâ İslam dünyasında başlayan ayrılıkları da körüklemiş oldu.

Kerbelâ’dan bize kalbimizi parçalayan acılar kaldı. Maalesef gerekli dersi çıkaramadık. Bu zulüm ve katliam, Müslümanlar için utanç ve yüz karası olarak tarihe geçmiştir. Bu vahşetin bedelini hâlâ ödüyoruz. Ne var ki Müslümanlar bu zulümle yüzleşmek yerine, tarihe yeni zulüm ve utançlar ekleyerek yaşadı.

(https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/kerbelnin-gazabi-orta-dogunun-bassizligi/haber-170808)

Saltanat hırsına kurban edilen İslam toplumu maalesef aynı ilkel anlayışın izini sürüyor. Orta Doğu’da kabile anlayışı devam ediyor. Mikro ırkçılık olan bu anlayışı yok edemedik. Soy sop gibi bizim önceden belirleyemediğimiz farklılıklardan kaynaklanan problemler başımızı ağrıtmaya devam ediyor.

Kerbelâ’yı saltanat hırsı ve aşırı zalimlikler doğurmuştu. Bu aşırı baskı ve zulme boyun eğmeyen Hz. Hüseyin bunun bedelini canı ve canları ile ödedi. İslam dünyasında Kerbelâ benzeri vakalar devam ediyor. Bugün Suriye, Mısır gibi ülkelerde iktidar hırsına kurban edilen nice masum canlar yok mu? Mursi’yi zindanlarda tutan, Esma’yı kalbinden vuran zalimler ile Hz. Hüseyin’in susuzluktan ölmek üzere olan altı aylık oğlu Ali Asgar’ı boynundan vuran zalimler aynı zihniyetin devamıdır.

Uyanmamız ve iman ettiğimiz dinin gereğini yapmamız duasıyla…