Dolar (USD)
34.73
Euro (EUR)
36.62
Gram Altın
2957.87
BIST 100
9827.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Eylül 2023

Küreselleşme göç ve mülteciler

Küreselleşme süreçleri ve emperyal politikaların yarattığı istikrarsızlık ve mağduriyetler nedeniyle günümüzde yoğun ve endişe verici bir biçimde insani göçler yaşanmaktadır.

Küreselleşme söyleminin temel iddiası dünyada sınırların ortadan kalkacağı ve herkesin istediği yere serbestçe gidebileceği ve yaşayabileceği miti üzerine kuruluydu. Oysa söylemin iddia ettiği serbestlik aslında sermeye, sermaye sahipleri ve mallar içindi. Çoğunluk ya da kitleler için sınırlar vardı, hem de bu sınırlar ironik biçimde önceki dönemlere göre giderek daha da yükseltilmekteydi.

BM’in Göç Raporu’na göre son 30 yılda topraklarını terk ederek başka ülkelere gidenlerin sayısı kat be kat artarak bugün 400 milyona ulaşmış durumda.

Temelde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen Göç olgusu, özünde yer değiştirme hareketi olarak tanımlansa da, toplumun sosyal, kültürel, ekonomik, politik yapısı ile yakından ilişkili olup, onu derinden etkileyen sosyal bir olaydır.

2050 yılına kadar en az 1 milyar insanın siyasi, ekonomik veya farklı sebepler yüzünden göç edeceği tahmin edilmektedir.

Günümüzde bile Çatışmalar, doğal felaketler, sosyolojik ve demografik sebepler yüzünden evlerini terk eden insanların sayısı artık ürkütücü bir artış eğiliminde.

Farklı bir dinsel grubun üyesi olma, tehdit edilme, baskı ya da zulüm görme, savaş, yaşam için temel ekonomik ihtiyaçlar insanları göçe zorlayan en eski nedenlerdendir.

Yakın tarihteki Mozambikli mülteciler, Hindistan’daki sayıları 20 milyonu bulan Bengalli mülteciler, Vietnam ve Kamboçyalı mülteciler, İran devrimi sonrası ülke dışına kaçan rejim muhalifi mülteciler, 1979 yılında yaşanan işgal girişiminden sonra Afganistan’dan kaçan 8 milyon mülteci.

Körfez savaşından sonra Irak’tan kaçarak İran’a sığınan 1.3 milyon, Sudan’ın Darfur bölgesinde yaşanan insani krizden dolayı bir milyon, öncesinde ise güneyde dört milyonu aşkın yerinden edilmiş insan kitlesel iltica hareketleri, yakın geçmişte Suriye’den Türkiye’ye sığınan 5 milyona yakın sığınmacı halen insanlığın belleğinde sıcak birer sorun olarak durmaktadır.

Ülkeden ülkeye göç eden insan sayısı 1965’te 75 milyon iken, 2000‘lerde bu sayının 190 milyon, günümüzde ise çok daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakam, dünya nüfusunun % 3’üne karşılık gelmektedir.

Tarih boyunca Yeni ülkelere göç etmek, yoksul kesimin geleneksel olarak kullandığı hayatta kalabilme stratejilerinden biri olmuştur; fakat bu olayın günümüzdeki boyutları siyasi ve ekonomik istikrarı bozacak ve uluslararası sıkıntılar yaratacak düzeylere varmıştır.

Birleşmiş milletler verilerine göre büyük kalkınma projelerine bağlı olarak yıllık mevcut 15 milyon göçe karşı 645 milyon kişinin göç etmesinin beklendiğini, sel, kuraklık, açlık gibi küresel ısınmaya bağlı nedenlerle 250 milyon insanın, çatışmalar ve insan hakları ihlalleri yüzünden de 100 milyon kişinin göç edeceği beklenilmektedir.

Dünyada her gün 8 bin kişi evinden ayrılmak zorunda kalıyor. Günümüzde dünyanın 52 ülkesinde toplam 60 milyon insan yerinden edilmiş bir şekilde yaşamını sürdürmeye çalışıyor.

Uluslararası göç ve mülteciler sorunu, kontrolsüz ve yoğun bir şekilde gerçekleştiğinden hedef ülkelerde yabancı korkusu ve etnik şiddet gibi güvenlik tehditlerine dönüşebilmekte, siyasi, ekonomik ve sosyokültürel yapıları olumsuz etkileyebilmektedir.

Küresel emperyalizmin ‘’daha güzel bir dünya’’ söylemi aslında herkes için aynı anlamı taşımayan, kazananları ve kaybedenlerinin olduğu bir süreçtir.

Her şeye rağmen Teknolojinin sağladığı olanaklarla giderek küçülen dünyanın tek ve hepimizin olduğu, salt bundan çıkar sağlayanlarca manipüle edilerek yaratılan yerlilik, yabancılık, ötekiler gibi kavramlar üzerinde yeniden düşünmek durumundayız.

Ya daha yaşanır bir dünya kurmayı başaracağız ya da daha çok insan eliyle yaratılmış “felaketlerle” boğuşarak yaşamaya devam edeceğiz

Kaybedenlerin daha fazla olduğu bir dünyada uzun vadede kazananları da olmayacaktır. Kaybedenlerin bu denli çok oluşu şimdilerde kazananların da gelecekte kaybedeceği anlamını taşımaktadır.