Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2394.53
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Ağustos 2012

Kürt deyince korkmak!

Dünya harbinden sonra egemen devletler, pasta gibi cetvelle böldükleri haritalarla Osmanlı bakiyesi üzerine 6 devlet kurdular.

Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye, Irak, Lübnan ve İsrail/Filistin.

Krallara, ailelere, subaylara hatta onların amca çocuklarına dahi birer ülke ikram ettiler.

Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da parça parça böldükleri ümmetin yetimi Kürtleri ise kaşınacak yumuşak karın ve bir "sorun" olarak ortada bıraktılar.

***

Irak'ın işgalinin ardından Kuzey'de özerk bir Kürdistan Federasyonu kuran Kürtler, bugün Suriye'deki yönetim boşluğundan da faydalanarak haklı olarak bir özerklik elde etme sürecinde.

Suriye devrimine yeterli desteği vermedikleri için eleştirilen Sünni Kürtlerin, suikastlarla PKK ve Esed rejimi tarafından ürkütülmüş olma gerçeğini unutmamak gerekiyor.

Daha devrim sürecinin başında Meşal Temo gibi nispeten liberal Kürt kanaat önderlerinin suikastla yok edilmesi bir sindirme politikası olarak Kürtlere Kamışlı sendromunu hatırlatmak üzere kurgulanmıştı.

PKK'nın kendisine muhalif Suriye Kürtlerinden bir ailenin üç ferdini katletmesi de aynı amaca matuf eylemlerdendi.

***

Aslında Türkiye'den göç ettikleri için 500 bine yakın Kürte vatandaşlık dahi vermeyen Esed diktatörlüğü ve PKK arasında sıkışan Kürtler, bireysel olarak kahrolmasını diledikleri rejime karşı nötr kalıyormuş izlenimi verdi.

Suriye'nin yerleşik yoğun siyasal ve etnik kesimlerine karşı iki milyonluk nüfusu ile azınlık olan Kürtlerin gönlünün devrimcilerin yanında çarptığını bizzat Suriyeli bir Kürt'ten duymuştum.

Hem Müslüman hem Sünni olduklarını hem de Kamışlı'da, Saddam'ın Halepçe'de 5 bin Kürt'ü katlettiği gibi katliama uğradıkları için bilinçaltlarındaki tedirginliği ümmetin anlamasını istediklerini söylüyordu.

***

Bugün Suriye'de jeopolitik olarak birbirinden çok kopuk parçalı Kürt nüfusu yoğunluğunun Haseke'den başka toplanacakları bir topoğrafya da yok gibi. Fakat işin gelip düğümlendiği nokta "Ya Kürtler Suriye'de de otonomi kazanırsa?" korkusunu anlamakta güçlük çekiyorum.

Onlar bizim kardeşlerimiz değil mi?

"İnnemel mü'minune ihvatün" (Ancak inananlar kardeştir) demiyor muyuz? Kürtler Suriye'de bir özerklil kazansa ne fark eder?

Niye Arap'a, Yahudi'ye, Farısi'ye hak olan Kürtlere hak değildir?

***

Bugün Kürtlerin geleceği ile ilgili her idari öngörüye şiddetle karşı çıkanlar hiç bilmezler mi ki, eni sonu ulus devletlerin modası da geçecek!

Suni ayrımlarla bizi sınırlandıranlar, çarşımızı-pazarımızı bölenler, Haccımıza-Umremize vizeler koyanlara karşı muhakkak bir gün kardeşlerin sarılması kaçınılmazdır.

Daha düne kadar her bayramda Suriye'deki Türkmenlerin, Kürtlerin, Arapların, Urfa, Antep, Mardin sınır boylarında kardeşlerine tel örgüler, mayın tarlaları üzerinden attıkları hediyelerin haberini izliyorduk.

Ne oldu şimdi? Delik deşik olmuş sınırlarda, hain mayınları ve sınırları insanlar delik deşik ederek kardeşleriyle buluşabiliyor.

***

Kürt kardeşlerimizi Irak işgalinin ardından ABD'nin, AB'nin, İsrail'in kucağına atmanın ne kadar yanlış olduğunu gördük. Irak'takiler gibi Suriye'deki Kürt kardeşlerimizi de muhatap alıp Türkiye'nin yanına çekecek bir dış politika üretmek, kan dökülmesinden daha evladır.

Daha dün Kerkük'te Türkmenlerle buluşmamız, sinelerimizi kavuşturmamız gözlerimizi yaşartmadı mı? Tıpkı Araplar, Türkmenler gibi Sünni Kürtlerle de paylaşacağımız çok şeyimiz var.

Kürt deyince aklımıza güvenlik politikalarının gelmesi, modernitenin zihinsel iğfali yüzündendir. Yoksa Kürt, Arap, Türkmen her kardeşimizin kazanımı bizim gönlümüzü genişletmelidir.

İçinde Kürt kelimesi geçen her gelişmeye göstereceğimiz şedit reflekslerin, inancımızın da turnusol kağıdı olacağını hatırlamakta fayda var.