Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 May 2016

KUTLU YÜRÜYÜŞ

Dünya hakimiyetinden dünyaya muhtaç bir ülke haline geldiğimiz yılları geride bırakma ümidini taşıyoruz. Bu ümidi Ak Parti ile yakaladık. Türkiye ne zaman bir hamle içine girse, muhakkak birileri ve bir yerler tarafından ayağına çelme takılır tökezlerdi. Her on yılda yeni bir darbe ile yetmiş sente muhtaç bir ülke haline düşürülürdü. Bütün bunlar hızla değişen ve gelişen dünyayı yetişmemizde önümüzde engeldi. Batıyı elli yıl geriden takip eder olduk. Bu açığı kapatmak için gece gündüz çalışmak gerekir.

Bir umut olarak doğdu Ak Parti. Ezilmişlerin, ötelenmişlerin, ötekileştirilmişlerin, mağdurların, mazlumların umudu. Vesayetin çöküşü ile umutların dirilişi başladı. Sadece ülke içindeki değil, tüm dünya mazlumlarının umutları canlandı. Halkın teveccühü her geçen gün artarken, oyun kurucularının ise kin ve nefretleri artıyordu. Durdurulamayan bir tırmanışa başlamıştı Türkiye. İsrail'e "One Minute" diyen, batıya "Dünya beşten büyüktür." diye çıkış yapan, Avrupa birliğinin haksızlıklarını yüzüne haykıran, Suriye'deki, Filistin'deki, Arakan'daki, dünyanın dört bir yanındaki mazlum ve mağdurların umudu olan, Birleşmiş Milletlere tarihinde görülmemiş dersler veren bir yükseliş. Kutlu bir yürüyüştü bu yürüyüş.

Küllerinden yeniden doğan Türkiye bu dirilişi Ak Parti ile yakaladı. Ayak bağlarından kurtulan ülkemiz artık başkanlık sistemine geçmeliydi. Fiili olarak cumhurbaşkanının halk tarafından seçimiyle gerçekleşen başkanlık sistemi hukuki olarak ta devreye girmeliydi. Anayasal olarak gerçekleşmeliydi başkanlık sistemi. Sistem sorunu ebedi olarak çözülmeliydi. Her isteyenin isteğine göre şekillenmemeliydi ülke siyaseti. Toplum mühendislerinin elinde paçavraya çevrilmemeliydi ülke. Fırlatılan bir kitapçık ile karartılamamalıydı milletin geleceği. Çünkü mevcut sistem ile eskiye dönüş her an olabilir, her an hatırlamak istemediğimiz o vahşet dolu günleri yeniden yaşayabiliriz. Yeniden vesayetin zulmü başlayabilir, kan emicilerin arzu ettiği utanç günlerine tekrar geri dönebiliriz. Hatta bunun için basiretsiz muhalefetten vatan haini çetelere, paralel sahtekarlardan bebek katili teröristlere kadar eski düzeni arzulayanlar el birliği içerisinde çalışmaktan çekinmedi, kol kola yürümekten imtina etmediler.

Türkiye iç dinamikleri ve dünya üzerindeki konumu ile bir değişiklik yaşarken siyasi olarak ta yenilikleri yakalıyordu. İktidar olması muhal partilerde bile liderlik kavgaları ayyuka çıkmış, adındaki cumhuriyet kelimesinden başka, cumhur ile alakalı olmayan partilerde kaset skandalları ile liderlik koltukları el değişirken, milliyetçiliği kafatasçılık zanneden partilerde genel başkan seçimleri mahkemelere taşınıp yönetimlerine kayyumlar atanırken, tek başına iktidar olmuş ve % 49.5 oy almış bir partinin lideri ve ülkenin başbakanı insani olarak farklı düşüncelerinden dolayı koltuğunu şahsi menfaatleri ön plana çıkarmadan ülke menfaatleri lehine bir bayrak yarışı misali başkalarına devretmek için görevinden ayrılabiliyor. Asil insanların tavrı ve asaletin başarısıydı bu. Milli duyguların bireysel arzulara tercihiydi bu. Koltukların dava uğruna terkedilebileceğinin mesajıydı bu. İnançların ihtiraslara galebe çalmasıydı bu. Bunu diğer partilerin ve partililerin anlaması mümkün değildir. Bunu kısır anlayışla siyaset yapanların anlaması beklenemez.

Bu anlayış dünyevi hırslardan arınmış bir anlayıştır. Bu anlayış kutlu yürüyüşün mesajıdır. Bu anlayış kardeşlik hukukunu üstün tutan anlayıştır. Bu anlayış ben değil biz olma anlayışıdır. Referansı yüce olanın yürüyüşü de kutlu olacaktır. Bu yürüyüş birlik ve beraberliğin yürüyüşüdür. Bu yürüyüş halk için hak adına yürüyüştür. Bu yürüyüş kutlu yürüyüştür. Kandan beslenen siyasilerin söylemleri aksine bu yürüyüş sessiz sedasız olacaktır. Adeta gönüllerde başlayıp ülkenin ufuklarını saracaktır. Kaostan beslenenler kendi iç dünyalarında yıkım yaşayacak ve özledikleri puslu havayı bulamayacaklardır. İnancını Haktan almış, desteğini halktan almış bu yürüyüş sadece ülkemin insanına değil tüm insanlığa umut olacaktır.

İnsanı yaşat ki devlet yaşasın prensibiyle siyaset yapanların gösterdiği vefa örneği milletin vicdanında yer etmiştir. Milletin gönlünde yer edenlerin tarihe bıraktığı mirasla geleceğe yürümek yeni nesillerin görevi olacaktır. Orta Asya'dan Balkanlara, Orta Doğudan Afrika'ya, Keşmir'den Saray Bosna'ya, Kırım'dan Somali'ye, Burma'dan Doğu Türkistan'a kadar bütün dünyanın umudu olan ve milletin emanetinin omuzlarında olduğu bu siyasi hareket dünya mazlumlarına umut olmaya devam edecektir.

Allah, millete hizmet yolunda olan bu ekibe kolaylıklar ihsan eylesin.