Dolar (USD)
32.51
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2440.53
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Kasım 2019

Mahrum olmamak için!

Medeni olmanın batıya uymakla, açılıp saçılmakla olacağı düşüncesinin karşı olarak milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, medeniyeti tek dişli canavara ve soyunmaya benzetmiştir.

Kim demiş Avrupa insanı medeni?

Ne edep var ne hayâ çırılçıplak bedeni!

Eğer medeniyet açıp saçmaksa bedeni;

Desenize hayvanlar bizden daha medeni!

Acaba gerçekten medeniyet; bir canavar ve soyunmanın diğer adı mıydı?

Medeniyet; bir bakıma şehirleşmenin bir getirisidir. Yaşayışta, ictimai davranışlarda, ilim de, fen de, sanat da ilerlemiş; anlayışlı, adaletli, insanca ve refah bir şekilde yaşamanın diğer adı değil miydi?

İnsan beraber yaşayan ve ihtiyaçları olan bir mahlûktur. Her zaman birilerine muhtaçtır. Ondan dolayı her zaman bir topluluk içinde yaşanmıştır.

Beraber yaşarken de birbirlerinin haklarına riayet edilmesi için kurallar konulmuş, uymayanlar da cezalandırılmıştır. Bunun yanında toplumun huzurunu koruyan, refahını geliştiren, uyanlar da ödüllendirilmiştir.

Medeni olmak, konulan kurallara uymakla mümkündür. Kırmızı ışıkta durmak, hız sınırını aşmamak, hırsızlık yapmamak, vergi kaçırmamak, komşusunu rahatsız etmemek, ülke sınırına izinsiz girmemek, başkalarının hakkını almamak vs. kurallarla belirlenmiştir.

Her vatandaş bu kuralları bilir. Bu doğrultuda yaşar. İnsanların huzurunu kaçıran, hırsızlık yapan, vergi vermeyen, hız yapan, kırmızı ışıktan geçen herkes bu hareketinin yanlış hareket olduğunu bilir. Yakalandığında da verilecek cezaya razı olur.

Sorumluluğun farkında olmak ve bu doğrultuda yaşamak insanı güvenilir kılar. Her sorumluluk insana özgürlük sunar.

Özgür insan mutlu insandır. Polis durdurup soru sorduğunda korkusu olmayanlar kurallara uyanlardır. Herhangi bir suçu olmayan, aranan listesinde olmayan rahattır.

Sorumlulukları terk etmek ise mahrumiyetler doğurur. Trafikte her zaman hata yapıp çokça ceza alan biri kendine verilen “hata yapma puanı” sınırını doldurursa ehliyeti elinden alınır. Sürebilmesine, evin önünde arabasının beklemesine rağmen kullanamaz.

Hayat her zaman bu döngü içindedir. Evinde kurallara uymayan, haddini aşan, sınırını bilmeyen, sorumluluğunun farkında olmayan da sevdiklerinden mahrum olacaktır.

Hayatı ve ölümü hangimizin koyduğu kurallara uyacağını görmek için yarattığını söyleyen Rahman, sorumluluğunun farkında olup güzellikler yapanları hem yakın olan dünyada hem de ebedi mekanda mutlu edeceğini vaat etmiştir. Yaşanılan her olay da bizim imtihanımızdır.

Trafikte yaptığımızın cezasını yalnız çekiyorsak, kendi yediklerimizin tadını alıyorsak, kendi acımızı hissediyorsak, Rahman’ın koyduğu kurallara uymanın mükâfatını ya da cezasını da kendimiz vereceğiz.

Yaptıklarımızdan muhakkak sorumlu tutulacağımız bu kadar açıkken, neden muhatap olduğumuz kişilerin yapmadıkları üzerinden acılarımıza acı katarız ki?

Neden söz dinlemeyi tercih edip bir bilene sorarak yardım almayı, aldığımız nasihatleri hayatımıza geçirmeyi istemeyiz ki?

Tekrarı olmayan hayatta yanlışlar şaka götürmez bir gerçektir. Görünen o ki her sorumluluk bir üstünlük getirirken, her sorumluluktan kaçış da mahrumiyet doğuracaktır.

Hayatımıza anlam veren, her şeyin dahi bizim sahibimizin kim olduğunu ve sorumluluklarımızı hatırlatan, sınır çizen, günde beş defa tekrar etmemiz istenerek hayatımıza düzen koyan namaz bizi koruyacaktır. Çirkin ve kötü olan her şeyden uzaklaştıracak, ölümü hatırlatıp Rahman’a vereceğimiz hesabı düşündürecektir.

Hesabını veremeyeceğimiz işleri yapmamayı ve ortamlarda bulunmamayı hatırlatacaktır. Her haklıya hakkını vermemizi, haksızlıklar karşısında olmamızı zorunlu tutacaktır.

Hak iddiasında bulunana hakkını hatırlatmayı, hakka riayet etmezsek elimizden alına bileneceğini hatırlatacaktır. Sorumluluklarımızı yerine getirmezsek birçok mahrumiyetler göreceğimiz aşikardır.

İş işten geçip ölüm melekeleri kapımızı çalmadan, yakın olan dünyayı bizden sonra gelenler için yaşanılır kılmaya, medeni olarak örnek bir fert olmaya, sorumluluklarımızı yapıp, mahrumiyetlerle yüz yüze gelmemeye var mısınız?