Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2393.91
BIST 100
10265.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 May 2019

Mankafa Poldi ile ülkemizin yarınlarına dair

Ülke olarak İstanbul seçimlerine kilitlenmiş durumdayız. Neredeyse iki eş parçaya bölünmüş durumdaki İstanbul seçmeninin 23 Haziran’da bu düğümü çözmesini bekliyoruz. Hoş ortada bir düğüm var mı, seçim bir düğüm çözümü mü olacak yoksa sonuçları ile bir kördüğüme mi yol verecek pek belli değil şu an. Görebildiğim kadarıyla ilgili taraflar ötekine ilişkin eleştiri ve şikâyetleri üzerinden seçmenleri saf tutmaya çağırıyorlar. Ülkenin gerilimli atmosferi de bu tarz saf tutmalar için hayli işlevsel. Zira tarihsel olarak siyasetimiz gerilim, kutuplaşma üzerinden şekillenip yürütüldüğü için bu durum biraz da kaçınılmaz oluyor. Ancak mesele şu ki; özellikle Ak Parti için İstanbul seçimlerini zora sokan da bu gerilim ve gerilim siyaseti. Zira Ak Parti bu siyasete mesafe aldığı için tek başına aldığı bir yeri bugün ittifaklar sistemi ile almakta zorlanıyor bugün.

Reel dayanakları, istendiği her an bulunabilecek dolayısıyla kullanımı bir zorunluluktan ziyade iradi bir tercih olan gerilim siyaseti, pragmatik şekilde başvurduğu gerilimi taktik-stratejik bir hamle olarak uzun süreli kullanmaya başladığında bumerang etkisi kaçınılmaz oluyor. Zira siyasetin bu şekilde yapılması belirli bir marjın üzerinde sürdürüldüğünde elde patlaması kaçınılmaz oluyor. Diğer taraftan bu tarz bir siyaset kullanımının taktik-stratejik bir şekilde olup olmadığını da netleştirmek gerekiyor. Yani sizin topluma, ülkeye, küresel gelişmelere ilişkin rafine bir siyasetiniz vardır. Ancak içinden geçmekte olduğumuz konjonktür, bu tarz bir gerilim siyasetini bu konjonktür ile mukayyet kalacak şekilde kullanmanızı daha avantajlı kılabilir. Dolayısıyla gerilim siyaseti, siyasetin ana aksında küçük bir parantez olarak yer alır. Bu şekilde bir kullanım pek çok yerde görülen ve görece makul de karşılanan bir durum. Veya tükenen, tıkanan bir siyasal söylemi kamufle etmek üzere yahut onun yerine ikame etmek üzere bir gerilim siyaseti yürütürsünüz. Yani ana siyasetinizin yanında anlık-konjonktürel değerlendirmeler üzerinden başvurduğunuz geçici bir siyaseti alabildiğine sündürerek ana siyasetin kendisine dönüştürürsünüz.

Kabaca yapılan bu analizi netleştirebilirsek toplum olarak, o zaman belki seçimlerden ve seçimlerin sonuçlarından daha önemli olana eğilme fırsatımız olacak. Daha önemli olana eğilme, daha önemli olana layık olduğu şekilde eğilme de siyasi tarihimizin berraklıkla gösterdiği üzere hayati gördüğümüz seçim kazanmanın zaten önemli ölçüde gerekli ve yeterli şartıdır. Yani önemli olana, önemine uygun bir şekilde yaklaşıyorsanız, siyasal söyleminiz ve pratiğiniz buna uygun şekilleniyorsa anlık-lokal yalpalamalar olabilir ancak ana yönelimde sıkıntı yaşamanız pek olası değil. Zaten Türkiye siyasi tarihine veya Ak Parti’nin kendi serencamına bakıldığında şartlar ne olursa olsun başarının, büyümenin veya başarısızlığın ve geriye gidişin nasıl olduğunu görmemek elde değil. Başarılı olanlar ne yapmışlardı da başarılı oldular? Veya ne yaptılar da ya da neyi yapmadılar da başarısız oldular? Bunlar gizli, saklı şeyler değil ancak hafıza resetlemesi yaşadığımız için ne yaşadığımızı, nasıl yaşadığımızı fark edemiyoruz. O yüzden büyük bir heyecanla, emekle, gayretle değiştirmek üzere seferber olduğumuz noktayı acınası şekilde bir müddet sonra sahiplenirken, savunurken buluveriyoruz kendimizi. O halde bu şartlar içerisinde yapılacak seçimlere odaklanmanın yanında bu ülkenin yarınları için, yarınlarının esenliği için biraz da buraya odaklanmak durumundayız.

Homurtularla, fısıltılarla, karnından konuşmalarla bir toplumun, bir toplumsal kesimin kurucu bir aktör olarak yaşam sürdürmesi mümkün değil. Açık konuşmazsak, birbirimize dürüst davranmazsak karşı konulamaz şekilde sürüklendiğimiz bu hezimetten kendimizi kurtaramayız. Hatta mevcut şekilde işlettiğimiz çözüm sistematiği ile yol almaya devam edersek bırakın hezimeti engellemeyi çok maliyetli olan bu hezimetin çok da uzak olmayacağını göreceğiz. Yapılan şeylerin sonuçlarının ne olacağını kestirmek çok da zor değil. Bizim ciddiyete, hassasiyete, dört başı mamur muhasebeye ihtiyacımız var. Mankafa Poldi arkadaşıyla birlikte bindiği sandalın su aldığını fark edince yanındaki arkadaşına ciddiyetle şunu teklif etmiş: “Suyu boşaltmak için sandalın altına bir delik açalım!” Sorunları tespit etme ve çözme şeklimiz ile Mankafa Poldi’yi aratmadığımız şu günlerde maalesef çoğumuz onun gibi ısrarla ve ciddiyetle su alan sandalın altına bir delik hatta daha çok delik açarak kurtulacağımızı ileri sürüyor. Daha da vahimi ileri sürmekle kalmıyor eline delici bir şey geçiren kim varsa sandalın altını oymaya çoktan başlamış bile. Zaten sandalın altını oyun naralarının bu kadar yaygın şekilde ve yüksek perdeden dile geldiği bir ortamda başka türlüsü de beklenilmezdi doğrusu.