Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2427.91
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Kasım 2012

Mavi Marmara Davası II

Geçen hafta Mavi Marmara davası başladı. 6-7 ve 9 Kasım tarihlerinde 3 oturum yapıldı. 1. Gün ağırlıklı olarak yurt dışından gelen müşteki mağdurlar dinlendi. Bu mağdurların birçoğu ülkelerinden avukatları ile birlikte duruşmalara geldiler. Ancak mevzuatımız gereği bu avukatlar tarafından temsil edilemediler. Sanıkların katılmadığı duruşmada yeni duruşma günü 21 Şubat tarihine bırakıldı. Sanıkların müdafileri duruşmada hazır bulundular. Mağdur/müştekileri çok sayıda avukat duruşmada temsil etti. Duruşmayı 36 ülkeden çok sayıda gözlemci takip etti.

Geçen haftaki duruşmanın kısa özeti budur. Ancak mağdurların anlattıkları insanın kanını donduracak cinstendi. Mağdurların anlattıkları her ne kadar kamuoyu ile paylaşılmış olsa da kişilerin yaşadıkları acının tarifini yaparken yaşadıklarını tekrar tekrar yaşamak zorunda kalmalarını dinlemek insanoğlunun ne kadar aşağılaşabileceğini görmek salondaki olaya şahit olmayan bizler için hoş bir deneyim değildi.

Yazılarımda genel hukuki konuları aşmamak ve hukuk çerçevesinde bilgilerimi paylaşmaya gayret gösteriyorum. Ancak bu davada hukukun 31 Mayıs 2010 tarihinde adı devlet olan bir yapı tarafından katledildiğini gördük. Görülmekte olan davada katledilen hukuk verilecek olan karar ile dirilir mi onu yaşayanlar görecek.

Davada şahit olduğumuz 3 grup kişi vardı. 1. Grup şehit yakınları.2. grup yaralılar. 3. Grup ise yaralı olmayan ancak fiziksel ve psikolojik şiddete uğrayanlar. Katılanlardan çok az bir grup tüm bunlardan bir şekilde kurtulmuş ve sadece psikolojik şiddete uğramıştı.

19 yaşında bir gencin elinde kamera var ve alnından ateş edilerek vuruluyor. Akabinde vücudunun değişik yerlerine tekrar tekrar ateş ediliyor. Bunu bir baba mahkemede anlatmak zorunda kaldı. Üniversiteyi kazanmış. Tıp fakültesinde okuyacağı kesinleşmiş hangi üniversitenin tıp fakültesini seçeceğini düşünen uzmanlığını göz üzerine yapıp Afrika'daki insanlara katarakt ameliyatı yapmayı hayal eden bir genç.

Yetim büyüyen bir yiğit adam. Filistinli çocukların yetim büyümelerine ağlayan o gemiye binerken kendi yetimliğini unutup Filistinli çocuklara kendi çocuklarını geride bırakarak baba şefkati taşımaya çalışan bir adam. Şehit ediliyor. Salona gelen annenin feryadı ben onu yetim büyüttüm şimdi çocukları da yetim feryadı. Eşinin vakur duruşu dik duruşu eşinin şahadetine gölge düşürmeden kocasına saldıran haydutlardan çocukları adına hesap sorma mücadelesi. Ümmetin içinde büyüttüğü bu garip bu yetim ama gururlu kendi ekmeğini deniz ötesine taşımaya çalışan bu insanlar yorgun, bu insanlar adalet aramaktan, adaletin peşinde koşmaktan yorulmuş, çağlayanda adalet aramak için 3 gün boyunca sabahın erken saatlerinden akşamın karanlığına kadar adaleti beklediler. Uzun sürecek bu adalet arama çabasında hepsi uluslar arası alanda bir adaletin gelmeyeceğinin farkında bu küçük odada verilecek kararı beklemekteler.

1967 yılında İsrail Amerikan gemisini batırır ve 34 Amerikan askeri ölür. İsrail özür ile geçiştirir bu durumu. Şu an uluslar arası alanda verilen tüm uğraş neticesinde adalet her sokakta başka bir duvarla kesilmekte. Tek dava, tek umut Çağlayanda. 36 ülkeden gelen katılımcılarda bunun bilincindeler. Bu davayı bekliyorlar. Kardeşim diye hitap ettikleri farklı dil ve dinden onlarca kişi ile kucaklaşırken sordukları tek soru şehitlerin kanının hesabı sorulabilecek mi? Yenen dayaklar, saatlerce aç susuz kalmış olmaları, uluslar arası sularda kaçırılmış olmaları, sabaha kadar soğukta üzerlerinde uçan helikopterler tarafından deniz suyu ile ıslatılmaları, ertesi gün güneş altında susuz bekletilmeleri, cezaevine konulmaları, dövülmüş olmaları çokta umurlarında değil. Kardeşlerinin kanının hesabının sorulmasını istiyorlar.

Duruşmalardan sonra normale dönmemiz kendimize gelmemiz kolay olmadı. 3 gün sadece bu olaya kilitlenmiştik. Böyle bir olay tüm dünyanın gözleri önünde olmuştu. Bunun tevili yoktu. Olması gereken tüm dünyanın ayaklanmasıydı. Eğer canlı yayında bunlar yapılabiliyorsa Filistinlilere neler yapabileceklerini hayal bile edemiyorum. Mağduru oynayan her gün yeni bir filmi çekilen her gün yeni bir makale yayınlanan aleyhinde konuşulması bile cezayla karşılık bulan "Yahudi soykırımı" ile "Mavi Marmara katliamı" arasında tek fark mağdurların kimliğinde yatıyor. Bir tarafta tüm dünya insanları diğer tarafta ise Yahudiler. Bizim için kanın kandan farkı yoktur. Mazlumunda mazlumdan. Zalim ise kim olursa olsun zalimdir. İsrailli vicdan sahiplerinin seslerini bekliyoruz. Kendilerine yapılanı her platformda haklı olarak lanetleyen hesabını soranlar eğer aynı usuller ile insanlara zulmediyor ise bilmelidirler ki bunun hesabı sorulur. Sorulacaktır. 19 yaşındaki gencimizi katleden zihniyet bu dünya barışı için habis bir urdur. Bu katliamın emrini verenlere karşı 21 Şubatta Çağlayanda mağdurlarla birlikte adalet arayışımız devam edecek. Ta ki o adaleti bulana kadar.