Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.52
Gram Altın
2384.64
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Şubat 2021

MEB yine yeniden mülakat dedi!

05.02.2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçme ve Görevlendirme Yönetmeliği” tartışılıyor.

Yönetmelik, adından da anlaşılacağı üzere MEB’e bağlı eğitim kurumlarına yöneticilerin nasıl seçileceğini açıklıyor. Teknik teferruatlarına çok girmeye gerek yok. Ancak yönetmeliğin en başta bürokratik işleyişimizi göz ardı ettiği aşikâr; değilse taammüden hazırlanmıştır, diyebiliriz. Mesele şu ki bu yeni yönetmelikte de mülakat uygulaması karşımızda duruyor.

Özgür Eğitim-Sen, yönetmeliğin yayımlanmasından sonra bir açıklama yaptı ve “Yönetici atama sürecinin kaderine doğrudan etki edebilecek bir pozisyonda tutulmakta bir sakınca görülmeyen mülakat varken yönetmeliğin diğer boyutlarını konuşmak başını kuma gömmektir” dedi.

Özgür Eğitim-Sen, açıklamasında üç husus üzerinde duruyor:

1) En önemlisi “mülakat”ın ülkemizde neye karşılık geldiğiyle ilgilidir. Ülkemizde, yönetim geleneğimizde “mülakat” torpil demek, kayırma demek, yandaşlık demek. Allah’ın bildiğini kuldan saklamaya, karnımızdan konuşmaya, bir şeyden haberimiz yokmuş gibi davranmaya gerek var mı? Mülakat kısaca hak yemek demek, ehliyetin-liyakatin katli demek!

2) Mülakat sınavı ne demek Allah aşkına? Kimler yapacaklar mülakatı? Mülakatı yapacakların meziyeti nedir? Nereden geliyor bu formasyonları? Bir insanı 5-10 dakika içinde yönetmelikte dile gelen hususlarda ölçebilecek kabiliyeti nasıl elde etmişler? İlişki, işleyiş ciddi olmadığında hakka kasteden uygulamaların boy vermesi çok zor olmuyor. Bir sınav yapıyorsun, sınavda sorulan soruların benzerini bir de mülakatta soruyorsun ayrıca mülakatı yapanların bu soru sorduğun adayı beş-on dakika içinde bir konuyu kavrayıp özetleme, ifade yeteneği ve muhakeme gücünü, temsil kabiliyeti, liyakati, tutum ve davranışlarının göreve uygunluğunu, özgüveni, ikna kabiliyeti ve inandırıcılığını ve bilimsel ve teknolojik gelişmelere açıklığını ölçmesini, değerlendirmesini istiyorsun! Evlere şenlik bir durum.

3) Yayımladığı yönetmelikte mülakatı koruyan MEB, hem son yönetici atamasında, hem de öğretmen alımlarında mülakatın haksızlık oluşturduğunu bu yüzden tüm adaylara mülakatlarda yazılı sınavlarda aldıkları notun aynısının verilmesini istemişti, üstelikte bunu kamuoyuyla da paylaşmıştı. Şimdi MEB’in söylediğini ciddiye alsak yaptığını nasıl izah edeceğiz, yaptığına baksak söylediklerini nereye koyacağız? Şakaysa komik değil diyeceğiz ama vahim olan şu ki önümüzdeki bu vahim şey gerçek. Üstelik ülkenin en büyük bakanlığında. Üstelik gözümüzün içine baka, baka ehliyet-liyakat denilerek! Laf ola beri gele kabilinden konuşuyoruz, düzenlemelerimiz laf ola beri gele kabilinden. Ehliyet-liyakat diye diye “mülakat” rezaleti muhafaza ediliyorsa kusura bakılmasın söz anlamsızlaşmıştır. Özgür Eğitim-Sen olarak ciddiyetini yitiren MEB’i ciddiyete davet ederken eğitim kamuoyuna hatırlatmak istiyoruz: Eğitim-öğretim işleri MEB’e bırakılmayacak kadar hayati önemdedir. Denetimsiz bir alan bırakıldığında kimin nereye savrulacağını, eğitim-öğretimin başına nelerin geleceğini bu son yönetmelik gösteriyor.

***

Özgür Eğitim-Sen’in açıklaması da gösteriyor ki ortada geçmiş örneklerinde de görüldüğü üzere şaibeli bir uygulama olmaktan öte anlam ifade etmeyen mülakat uygulamasında ısrar etmek kurumsal itibarı aşındırmak ve kontrolsüz bir alanda keyfiliğe kapı açmak anlamına gelmektedir. Geçmiş yanlışlardan ötürü tamamen dürüst bir biçimde icra edilse bile mülakatın üzerindeki şaibe kaybolmayacaktır. Maalesef kifayetsiz muhterislerin topluma çıkardıkları maliyetin bedeli bu kadar ağır.

Yarın bir gün işlerimizi herkes için eşit ve adil bir biçimde yapabiliyor olduğumuza kanaat edersek mülakat benzeri uygulamaları o zaman tartışırız. Ne var ki şu durumda hem kurumların itibarını zedeleyen hem de toplumsal değerleri tahrip eden bir vasata bizi mahkum ediyor mülakat.

Onun için zorlamanın bir anlamı yok!