Medyadaki dönüşüme ayna tutmak…
Televizyon
yayıncılığındaki dönüşüm tüm izleyicileri etkilemeye başladı. Artık birey
eksenli bir yayıncılığa doğru gidiş söz konusu… Bu dönem içerisinde özgün
içeriklere olan ihtiyaç her geçen gün artış gösteriyor. Sosyal paylaşım ağları
ve başta YouTube insanların kendi televizyon kanallarını açmasına fırsat
tanıyor. Çok fazla içerik var, ancak nitelikli içerik noktasında bazı
eleştiriler söz konusu… Birbirini tekrar eden içeriklerden dolayı
kullanıcıların yeni bir arayışa girdiği bir gerçek… Özellikle dijital yayın
platformları bu noktada farklı yapımlara yer vermeye çalışırken izleyicilerin
beklentilerini de karşılama moduna geçiyor. Fakat günümüz izleyicisini ekrana
bağlamak bir o kadar zor. Zira artık seçme şansı var, alternatifler çok…
Televizyon ölecek mi?
Var
olan içerikleri izlediğimizde tekrara düşüldüğünü görüyoruz. Özellikle genç
kuşak daha çok sosyal medya ve dijital platformları izliyor, buradaki
içerikleri tüketiyor. Üretim olmadan yalnızca tüketimin meydana gelmesi ister
istemez içeriklerin tükendikten sonra sil baştan kendini tekrarlamasına neden
oluyor. Açıkçası medyada da bir fastfood kültürü hakim durumda… Popüler
kültürün tavan yaptığı tüm dünyada genelinde birbirine benzer içeriklerin
üretildiği bir yapı söz konusu… “Televizyon ölüyor mu?” sorusunu belki bu
dönemde çok daha fazla duyacağız. Belki de bizler zikredeceğiz. Ama şu bir
gerçek ki televizyon değişim içerisinde… Ölmüyor ama dönüşüyor. Dün uydular
aracılığıyla yayınları alırken bugün internet ortamında içeriklere ulaşıyoruz.
Yani televizyon ölmüyor. En azından günümüz itibariyle ölecek gibi de durmuyor…
COVID-19 neleri değiştirdi?
Fakat
üretim noktasında kısır bir döngü içine girildi. Niceliksel olarak çok fazla
dizi ve filme imza atılması niteliksel olarak başarıyı getirmiyor her zaman…
Zira insanların beklentilerini karşılamak adına belki de günümüzde sosyal medya
üzerinden analizler yapmak son derece önemli… Her yaştan her kesimden birey
için izleme faaliyeti devam ediyor. Fakat izleme alışkanlıklarında ciddi bir
değişim hakim… Sinema salonlarından ziyade ev sinemalarının yaygınlaştığı
istatistiklerle ortada… Koronavirüspandemisinin yani diğer bir ifadeyle
COVID-19’un da bu süreçte önemli bir role sahip olduğu söylemek pek de yanlış
sayılmayacaktır. Zira o dönemde evine kapanan izleyiciler özellikle dijital
yayın platformlarından film ve dizileri izleyerek sinema salonlarından kopmaya
başlamıştır. En azından şimdiki durumu göz önünde bulundurduğumuzda pandemi
döneminde edinilen bu alışkanlığın devam ettiğini görüyoruz. Gerek Türkiye’de,
gerekse de dünyada dijital yayın platformlarına yönelik hazırlanan filmlerin
varlığı da gelecek yıllarda sinema adına tehlike çanlarının çalabileceğini
bizlere açık bir şekilde göstermiş oluyor. Zira dünya değişiyor, böylelikle
medya da bir evrim geçiriyor.
Medya nereye evrilecek?
Bir
yandan Metaverse teknolojisi diğer yandan medyanın tamamen dijitalize bir hal
alması ister istemez gelecek yıllarda bazı soru işaretlerinin meydana
geleceğini bizlere gösteriyor. En azından bu noktada düşünüp sanki kafa yormamız
gerekiyor. Gerek akademik, gerekse de teknik açıdan yeni teknolojilere açık
olmak, bu noktada insan yetiştirmek son derece mühim bir hal almaya başladı.
İletişim teknolojilerindeki her gelişme dikkatle incelenmeli ve Türkiye olarak
bu alanda da adımızdan mutlaka söz ettirmeliyiz. Bunu yapabilecek güç ve
potansiyele sahibiz.