Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2388.41
BIST 100
10249.7
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Mart 2020

Mehmetçik sahada, milletvekilleri masada, Cumhurbaşkanı Rusya’da...

27 Şubat gecesinden beri milletçe içimiz kan ağlıyor. Siyasetin zirvesi, “şehitler tepesi” üzerinden birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğumuz bir dönemde gerilimi tırmandırmaya devam ediyor.

Bir tarafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan diğer tarafta ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Erdoğan “şehitler tepesi boş kalmayacak...” derken, Kılıçdaroğlu ise “hayır efendim boş kalacak...” diye karşı çıkıyor.

Bir kere şunu net olarak ifade edelim; “şehitler tepesi” boş olsaydı, bu topraklar bizim vatanımız olmazdı. Bu vatanın her zerresi “şehitler tepesi”dir.

Bunu polemik konusu yapmak ya akıl tutulması, ya da açıkça provokasyondur.

Buna hiç kimsenin ama hiç kimsenin haddi de, hakkı da yoktur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu eylem ve söylemler içerisinde olanları yaptığı grup konuşmasında, “Türkiye’nin bu tarihi mücadelesini sürekli fitneyle, yalanla, iftira ile lekelemeye çalışan her kim olursa olsun açık ve net söylüyorum; haysiyetsizdir onursuzdur, şerefsizdir, alçaktır, haindir...” diyerek en yüksek tonda eleştirdi.

***

Bu tartışmaların gölgesinde Salı günü TBMM, İdlib’teki gelişmeleri ele almak için kapalı bir toplantı gerçekleştirdi. “Devlet sırrı” kapsamında gerçekleştirilen 6,5 saatlik toplantının yüksek gerilimli geçtiği kulislere yansırken, önceki gün Meclis’te yaşanan yumruklaşmalar her şeyi aşikâr etti.

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un, Cumhurbaşkanına sarf ettiği “haysiyetsiz, onursuz, şerefsiz...” sözleri bardağı taşıran son damla oldu.

Yumruklar, tekmeler, küfürler havada uçuştu!..

Türkiye Büyük Millet Meclisi “Cinnet Meclisi”ne dönüştü.

En kritik dönemde devletin başına, başkomutanına yüce meclis çatısı altında sarf edilen sözlere bakar mısınız?!..

Tam bir akıl tutulması, ahlâksızlığın daniskası!..

Bu nasıl nefret böyle!..

***

Birlik ve beraberlik ruhu ancak bu kadar provoke edilebilir.

Kuzey Irak, Libya ve Suriye’de “iç savaş”ın tam merkezinde görev yapan ordumuzun moral ve motivasyonunu ancak bu kadar bozulabilir.

Sahadaki mücadelemizi masaya yansıtma gayretleri ancak bu kadar baltalanabilir.

Hem de sahada morallerin yükseldiği, masada ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Endoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suriye’de kangrene dönüşen İdlib krizinin diplomasi yoluyla çözme gününün öncesinde...

Zaman ayarlı bomba patlatıldı!..

Fakat her şeye, bütün zorluklara, engellemelere, fitne ve fesada rağmen kararlılıktan asla taviz vermeden; hem sahada, hem de masada bekâmız ve mazlumlar için bütün oyunlar bozuluyor. Mehmetçikler sahada, milletvekilleri masada, cumhurbaşkanı Rusya’da bekâ mücadelesi veriyor.

***

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

Merhum Arif Nihat Asya günlerdir polemik konusu yapılan “Şehitler Tepesi”nin ne mânâya geldiğini şu dizelerle tarif ediyor:

Şehitler tepesi boş değil,

Biri var bekliyor.

Ve bir göğüs, nefes almak için;

Rüzgâr bekliyor.

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?

***

Destanını yapmış, kasideye kanmış.

Bir el ki; ahretten uzanmış,

Edeple gelip birer birer öpsün diye fâniler!

Öpelim temizse dudaklarımız,

Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.

Rüzgârını kesmesin gövdeler

Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasîdeler.

***

Geri gitsin alkışlar geri,

Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!

Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,

Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!

Söyledi söyleyenler demin,

Gel süngülü yiğit alkışlasınlar

Şimdi sen söyle, söz senin.

***

Şehitler tepesi boş değil,

Toprağını kahramanlar bekliyor!

Ve bir bayrak dalgalanmak için;

Rüzgar bekliyor!

Destanı öksüz, sükûtu derin meçhul askerin;

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

Yattığı toprak belli,

Tuttuğu bayrak belli,

Kim demiş meçhul asker diye?..