Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Aralık 2022

Mevlanâ'yı Anlamak

Konya’ya yapılan ziyaretten dönen komşularımıza hoş geldiniz demek için ailece gidilen evlerde ikram edilen beyaz renk ve kaba büyüklükteki şekerler mukaddes kabul edilirdi. Altmışlı yıllarda Hz. Mevlanâ adını ilk olarak bu şekerleri tattığımda duydum. O günden sonra hangi gaye ile Konya’ya gidersem gideyim dönüşte orada şeker alıp teberrüken konu komşuya, eşe dosta ikram ettiğimde sevap işlemiş gibi olurdum. Sadece ben de değil, akraba ve yakın görüştüğüm insanlarda da aynı duygu olduğunu biliyorum.

Konya’da tertiplenen Şeb-i Arus törenlerinde sohbetiyle Ömer Tuğrul İnançer’i ilahileriyle de Ahmet Özhan’ı dinlediğim günler oldu. Semazenlerin disiplin içerisinde yaptıkları gösteriyi pürdikkat şekilde seyrederken manevi atmosferde hayal dünyamızda saçılan ışıkların etkinlik sonunda bittiği de bir gerçektir.

Şimdi bunları niye anlatıyorum?

Geçtiğimiz cumartesi günü malum olduğu üzere vefatına “Düğün gecesi, Sevgililerin buluşma gecesi” anlamlarına gelen “Şeb-i Arûs” adı verilen Mevlanâ’nın vuslatının 749. Senesi programları tertiplendi. Devlet erkânı başta olmak üzere çok sayıda akademisyen, sanatçı ve halkın bizatihi katılımıyla gerçekleştirilen gecede ayini şerifler, ilahiler ve sema gösterileri ile anılmış oldu.

Benim anlatacağım elbette bu değil.

Sadece finans işiyle kalmayıp kültürel yayınlarıyla da adından söz ettiren Albaraka Yayınları’ndan gönderilen kitaplardan birisinin arka kapağında son günlerde tartışılan bir konudaki “Mevlanâ’dan üç yüz sene önce yaşamış olan Ebu’l Hasan Büşenci şöyle demişti: Dün tasavvufun adı yoktu ama hakikatı vardı. Bugün ise adı var kendi yok” yazısı dikkatimi çekti.

Mutasavvıf ailede yetişmiş neyzen Kudsi Erguner’in geniş araştırmalar ve sahih kaynaklardan aktararak hazırladığı Mevlevîlere Göre Mevlana ve Mevlevilik Hakkında Doğru Bilinen Elli Yanlış kitabının ses getireceğine inanıyorum. Mevlanâ’ya ait olmayan sözleri kendi söylediklerini pekiştirmek için sosyal medya aracılığıyla çekinmeden cahilce kullananlar olduğunu biliyoruz.

Kudsi Erguner bunların boyalarını ilmî senet ve tarihî bilgilerle düşürüyor. Hz. Mevlanâ’ya aitmiş gibi ifade edilen mesnetsiz sözlere dur diyecek bu çalışması ile bugüne kadar ‘Acaba ne derler’ i bir kenara atmış.

Ülkemizde Mevlevî kültürü ve onunla gelişen musikisini iyi bilen Erguner, zikrettiği sanatçılardan bahisle babası Ulvi Erguner ile dedesi Süleyman Erguner’le yaşadıklarından söz ederek doğup büyüdüğü kültürün günümüzde geldiği duruma projeksiyon tutmuş. Kitabı hazırlarken bazılarını incitmemek gibi bir gayesi olmadığını, Hz. Mevlanâ’ya ait olduğunu sandığımız “Gel, gel, kim olursan ol, yine gel” sözünün ona ait olmadığını, Mevlevilik ve sema hakkında söylenen hatalı bilgileri öğreniyoruz.

Türkiye Yazarlar Birliği’nde Adnan Karaismailoğlu ve Hicabi Kırlangıç’ın başlattıkları Mesnevi Okumalarında Mevlanâ’yı günümüz insanına tanıtımları gösterdikleri çabayı da zikrederken sahih bilgilere sahip insanların bu konuda konuşmaları gerektiğinin altını çizelim.

Kitabı okuduğunuzda bugüne kadar doğru bildiklerinizin birçoğunun yanlış olduğunu görünce hayretiniz biraz daha artıyor. Mevlânâ’nın ardına sığınarak kendi düşüncelerini empoze edenler olduğunu aktaran Kudsi Erguner’ elli yanlış bilgiyi cesaretiyle yanlışları dile getirdiği için bir kez daha tebrik ediyorum ve’s-selam.