Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Mart 2019

Milletin sesi Mehmet Âkif

Milli Eğitim Bakanlığı 2019 yılında Mehmet Âkif ile ilgili yapılacak programlarda ana temayı belirledi: “Milletin Sesi Mehmet Âkif.” İsabetli, yerinde bir karar bu.

Mevzu Mehmet Âkif olunca benim için daha bir önem arz ediyor yapılacak her türlü faaliyet. Çünkü bir taraftan milletin sesi Mehmet Âkif diyenler olduğu gibi bir yandan da içlerindeki bütün kini her fırsatta Âkif’e kusmak isteyenler de varlığını devam ettiriyor.

Peki, Âkif’i sevmeyenler, onun adını bile anmak istemeyenler kinlerini nereden almaktalar? Dün de vardı böyle düşünenler, bugün de. Derdi, davası memleket olan, Kuran olan bir şaire saldıranların elbette kendilerine göre sebepleri olduğu aşikâr. Cennet vatanım dediği yurdunu terk etmek zorunda kalan Âkif, birilerinin kışkırtması sonucunda huzursuz bir hayatı yaşamak zorunda bırakılmış, çağdaş Türkiye’nin önünde bir engel olarak görülmüştür. Çünkü Âkif ilhamını batıdan değil Kuran’dan alan bir şairdi.

Olaylara yaklaşım tarzı her zaman çok önemli. Özellikle de toptancı bir zihniyet insanı çoğu kez yanlışa sürükleyebiliyor. Âkif’in de bir fani olduğundan yola çıkmak gerek. Yanlışları olabileceğini unutmamalı.

Âkif’in en çok eleştirilen yönü Abdülhamid için şiirinde kullandığı ifadeler. Çıkış yolu buradan olup da Abdülhamid’i savunayım derken Âkif’i tamamen silmek kimseye fayda sağlamaz. Çünkü fitilin ucu buradan yakılınca konu Âkif’in; vatan hainliğine, peygamber düşmanlığına, ırkçılığına kadar uzayıp gider.

Âkif’in nasıl bir memleket sevdalısı olduğunu anlamak için milli mücadele yıllarına bakmak gerek. Onu cami kürsülerinde, mahalle kahvelerinde, Berlin yollarında, çöllerde görüyorsak bu vatan aşkından başka bir şey değildir.

Abdülhamid’i tam olarak tanıyamamış olması, onu eleştiriyor olması Âkif’in değerini düşüren bir bakış açısı olmamalı. Nihayetinde Abdülhamid de bir fanidir.

İnsanların iyi yönlerini görerek, insanlığa sağladıkları faydaları göz önüne getirerek bir yol izlemek en doğrusu.

Abdülhamid’in nasıl bir cihan padişahı olduğunu kabul ettiğimiz gibi Âkif’in de milli şairimiz olduğunu kabul etmek gerek.

Âkif’e getirilen eleştirilerin bazen ayarı öyle kaçıyor ki bazılarına akıl sır erdirmek bile zor.

İşi daha da ileri götürerek İstiklâl Marşı’nı Âkif’in yazmadığını söyleyenlere ne demeli? Dayanakları da İstiklâl Marşı’nın üslubunun Âkif’in üslubuna hiç benzemiyor olmasıymış. Safahat’ı bir kez bile baştan sona okunmamış zır cahillerin bu safsataları ancak merhumun kemiklerini sızlatır.

Aynı kafadaki bir tarihçinin “Âkif’in Müslümanlığı bile şüphelidir.” dediği zamanları bile yaşadık. Kendi insanına ihanette bu denli bir yarışa giren başka bir millet var mıdır acaba dünya üzerinde?

Kur’anı sadece kılıf içerisinde evin aksesuarı olarak kullanan bir ümmetin “İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin / Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için” dizesinden rahatsızlık duymasını nereye koyacağız. Bu dizeleri yazan Âkif’in mi Müslümanlığını tartışacağız şimdi?

Âkif’ten başlayarak millet sevgisi anlatılır. Vatan sevgisi ilmek ilmek işlenir. Bir yoksulun yüreğini sarmak Âkif’in şiirindeki yaklaşımla olur.

Bu yıl elimizde bir fırsat var. “Milletin Sesi Mehmet Âkif” diyerek gençlere vatan, millet, bayrak sevgisi tekrar tekrar anlatılabilir.

Âkif’e saldırmak bu toprakların değerlerine saldırmaktır. Âkif’i yok etmeye çalışmak bu milletin bir damarını kesmek demektir. Âkif’i eleştirenler önce gölgesinde serpilip büyüdükleri patronlarının ödeyecekleri kul haklarının çetelesini tutsunlar. Sonra Âkif hakkında belki birkaç cümle kurabilirler. O da insafları el verirse.