Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2411.53
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Temmuz 2013

Mısır'dan Türkiye'yi Görmek

Mısır, Mursi'nin başa geçmesinden yaklaşık bir yıl sonra, uluslar arası bir operasyona maruz kaldı. Demokrasi dışı enstrümanlar tekrar devreye girerek, Mısır'ın Batı ile kurumsallaştırmış olduğu "eksen" garanti alınmaya çalışılıyor. Yıllarca dikdatör Hüsnü Mübarek tarafından yönetilen Mısır, aslında alttan halkın taleplerinin meşru temsilcisi olan Mursi yönetiminin tekrar darbe ile alaşağı edilmesi sonucu yeni bir sürece giriyor. Her ne kadar baştan beri yaşananlar Mısır için sıfır toplamlı bir sonuçmuş gibi görünse de, darbe yönetiminin bundan sonra işlerinin o kadar da kolay olmayacağını söylemek lazımdır. Çünkü Mısır'daki esas sorun; birinci derecede ekmek ve özgürlük sorunudur.

Batı destekli yönetim denemelerinin bunu başaramayacağı zaten öngörülebilecek bir şey. Çünkü onlar için tek mesele; yeniden sömürmek. Mursi'nin, iktidara geldikten sonra, Time dergisine verdiği demeçte "Özgür olmasını öğreniyoruz; çünkü bunu daha önce tecrübe etmemiştik sözü", Onun zihinsel arkaplanının boş bir retorikten beslenmediğini bize gösteriyordu. Yeni gelen yönetim, Mısır'ı azınlığın çoğunluğu yönettiği ve aslında demokratik meşruiyet temeli olmayan bir iktidar olarak orada durmaya devam edecek.

Son zamanlarda Türkiye, Mısır ve Brezilya üzerinden çekilen operasyonlara tanıklık ettik. Zihniyet olarak sadece "dış güçler" ya da "dış mihrakların oyunu" gibi söylemlerle, bir sosyal olayı açıklama gayretlerinden uzak durmaya çalışırım. Ancak Türkiye, Brezilya ve Mısır'ın birbirini takip eden bu olaylara maruz kalışı, çok açık bir biçimde küresel operasyonların varlığını yüksek sesle bize haykırıyor. Bunu görmeden analizlerde bulunmak, fazlasıyla saflık olacaktır.

Mısır, hiç şüphesiz çok önemli bir ülkedir; tarihi, kültürel mirası, birikimleriyle islam dünyasının asla ihmal edilmemesi gereken bir ülkesi konumundadır. Ancak Mısır'da Mursi'ye çekilen bu uluslar arası operasyonun, soft ve/veya hard etkilerinin asıl Türkiye'deki iç politika üzerinde olacağında hiç kuşku yok. Bunu anlamak için çok derin analizler de gerekmiyor. Mısır'da darbe olur olmaz hemen Türkiye'de bazı medya grubunun gazetelerine baktım. Mısır üzerinden Tayyip Erdoğan'a mesaj verir, hatta bazıları açık açık Erdoğan'ı tehdit eder dil kullanmışlardı. Tüm bunlara belki yakın gelecekte CHP'deki yönetim değişiklikleri, yerel seçimler vb. faktörleri de eklediğimizde, küresel aktörlerin özellikle Ortadoğu'daki mevcut statükonun korunmasını riske etmek istemediklerini söyleyebiliriz. Bu açıdan Türkiye için yerel seçimlerin sonuna kadar olan süreç büyük önem taşımaktadır. Türkiye'de AK parti iktidarına çekilen bir operasyonun başarıya ulaşması, Ak Parti'nin İslam ile temsiliyet düzeyi ne olursa olsun "İslam'ın başarısızlığı" şeklindeki bir imajla dünya gündemindeki yerini alacaktır.

Bu açıdan Ak Parti'nin Taksim gösterileri sırasında tekrar edilen bazı hatalardan uzak kalması gerekiyor. Birincisi, arkasından sadece çekişme ve kutuplaşmayı getirecek bir dilden kesinlikle kaçınma. Özellikle sonucu spekülasyon olacak boş retoriklerden hızlıca uzaklaşmalıdır. Taksim'in nasıl düzenleneceği, orada hangi binaların yapılacağı/yapılmayacağı üzerinden oluşabilecek gerilimler tam da bu retorikler üzerinden kutuplaşmayı hızlandırabilecektir. İçi boş, toplumun reel ihtiyaç ve sorunlarının karşılığının olmadığı bu retorikler, her şeyden önce İslam imajının sahiciliği ve hayata tekabüliyeti konusunda yanlış propagandaları daha çok beslemektedir.

Bu arada bu zamana kadar iktidara yaslanarak rehavet halinde olan entelektüellerin, İslam'ın tüm bu gelişmeler, hayati sorunlar ve bunlara yönelik çözümleri üzerine kafa yoran analizlerini geliştirmek ve Türkiye'nin müslüman dinamiğini küresel ölçekte göstermelidirler. Çünkü toplumun sürekliliğini iktidarlar değil, dinamikler sağlar.