Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Ocak 2021

Mucizelerin En Büyüğü: Kur'ân-ı Kerîm-5

Geçen hafta: “Kuran-ı kerim; fizik, kimya, biyoloji, astronomi ve arkeoloji gibi konularla alakalı öyle inceliklere temas eder ki, bilim adamlarını hayretler içinde bırakır. O’nun 1400 yıl önce bildirdiği bu bilimsel haberlerin tamamının ilim adamlarının ittfakıyla doğru olduğunun kabul edilmesi, birer mucizedir. Bu mucizeler; O’nun, Allahü Teâlâ tarafından gönderildiğini haykırmaktadır,” demiş ve bu minvaldeki âyet-i kerimelerden yedi tanesini yazmıştık. Bu hafta da kaldığımız yerden devam ediyoruz:

8- Farklı deniz sularının birbirine karışmaması: Meşhur bilim adamı Kaptan Jacques Cousteau, denizlerle ilgili yaptığı bir bilimsel çalışmayı şöyle özetlemektedir: “Bazı araştırmacıların; farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. Çalışmalar sonucunda gördük ki; Akdeniz’in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu gibi aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu’ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz’den tamamen farklı olduğunu gördük. Daha sonra ise, bizi şaşkına çeviren bir şeyle karşılaştık. Çünkü bu iki denizin birleşme noktasında, karışmayı engelleyen bir su perdesi olduğunu tesbit ettik. Alman bilim adamları da, aynı türden bir su engelini Aden Körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendep Boğazı’nda bulmuşlardı. Daha sonraları ise, yaptığımız farklı çalışmalar sayesinde; aslında bütün denizlerin birleşme noktalarında, karışmayı engelleyen perdelerin olduğunu anladık…” Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “İki denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmazlar.” (Rahman 19-20)

9- Rabbin, dişi bal arısına vahyetti: İlk 20 gününlerini kovan içinde geçiren dişi arılar, ömürlerinin geri kalan kısmını kovan dışında ve arazide çalışarak geçirirler. Bu arılar, şu işleri yaparlar: a) Polen Toplama: Arılar beslenme ve özellikle yavru büyütmek için mutlaka polene ihtiyaç duyarlar. Polen; protein, yağ, vitamin ve mineral madde kaynağıdır. Polen olmadan koloni kuluçka faaliyetini sürdüremez ve işçi arılar arı sütü salgılayamazlar. b) Nektar Toplama: Arıların bal yapmak üzere çiçeklerden topladıkları şekerli sıvıya nektar yani bal özü denir. Arı, bir çiçekte nektar olup olmadığını diliyle belirler. Ayrıca nektarın kokusunu da algılayarak nektar olup olmadığını anlar. Arı, nektarı bulduğunda onu hızla kursağına çeker ve kursağını dolduruncaya kadar dolaşır. c) Propolis toplama: Propolis toplayan arılar, propolis kaynağını çeneleri ile ısırır, ön bacakları yardımıyla koparır ve polen sepetine atarak kovana getirirler. Kovan içerisinde diğer arılar propolisi çekerek küçük parçalar halinde alıp istedikleri yerlere yapıştırırlar. d) Su taşıma: Diğer canlılar gibi arılar da suya ihtiyaç duyarlar. Arılar suyu, yavru büyütmede, kovan içini serinletmede ve nemlendirmede kullanırlar. Suyu kovana taşıyan arılar, kovan içine geldiklerinde getirdikleri suyu diğer arılara aktarırlar. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Rabbin dişi bal arısına vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları kovanlardan evler edin.” (Nahl 68) Dikkat buyurun: Âyet-i kerimede; arıya yapılan vahiy ve arının yaptıkları anlatılırken, fiilin dişi formu kullanılmaktadır. Çünkü yukarıda izah edildiği gibi; evi yani kovanı inşa etmek, bal özünü toplamak ve bal yapma işi; dişi bal arısı tarafından yapılmaktadır. Erkek arıların bu işlerle hiçbir ilişkileri yoktur. Daha iri yapılı ve kocaman gözlü olan erkek arıların tek görevi, genç ana arıyı döllemektir.

10- Aşılayıcı rüzgârlar: Rüzgârlar; bitki tozlarını taşıyarak, bitkilerin üremesine yardımcı olurlar ki buna aşılama diyoruz. Aynı rüzgârlar, yağmur bulutlarını da aşılarlar. Şöyle ki; denizlerin ve diğer suların üzerinde köpüklenme nedeniyle hava kabarcıkları oluşur. Bunlar rüzgârların karadan sürüklediği tozlarla karışarak atmosferin üst katmanlarına doğru havalanırlar. Rüzgârların yükselttiği bu parçacıklar, su buharı ile birleşir ve su buharı bu parçacıkların etrafında yoğunlaşır. Bu parçacıklar olmazsa, yüzde yüz su buharı, bulutu oluşturamaz. Bulutların oluşması; rüzgârların, havada bulunan su buharını, taşıdıkları parçacıklarla aşılamalarının sonucudur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Rüzgârları, aşılayıcılar olarak gönderdik.” (Hicr 22)