Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2415.72
BIST 100
10267.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Temmuz 2023

Muhatap

Toprağını seven fidanın boy vermesi… Yerini beğenmeyince açmayan çiçeğin karamsarlığı… Hayat için iki taraflı uyum. Güneşin çağması, toprağın bağrına düşmesi ile başlar muhataplık. Bir kalbin bir kalbi düşlemesi, suyun toprağa kavuşması, bir gözün bir göze odaklanması, bir elin bir ele uzanması, aynı anda aynı hislerin neşet etmesi, hepsi muhatabını bulmakla olur.

“Güzelliğin on par’etmez/Bu bendeki aşk olmasa/Eğlenecek yer bulaman/Gönlümdeki köşk olmasa” diyen Âşık Veysel’in derdi de muhataplık değil miydi? Seven olmasa sevilen yalnız kalmaz mıydı? Görülen kadar gören, bilinen kadar bilen, duyulan kadar duyan, sevilen kadar seven… Failini çekip çıkardığımızda fiil kalır mı, yargı tamamlanır mı? Muhatap alan olmasa muhatap alınanı kim bilir? Sevildikçe güzelleşen maşuk, âşığının yüce duygusunu inkâr edebilir mi? Yok saymak, görmemek, duymamak kalbin taşlaşmış hâli değil midir? Taş; cansız, hissiz, sert ve katı madde. Gerçi taşın da bir kimyası var. Taş da muhatabını bulunca sanat eserine dönüşüyor. Peki, insan muhatabını bulunca neler olur, bulamayınca neler olur? Muhataplık durumunda iksirli bir kelime var: sevgi. Gelin tüm muhataplarımızla sevgi bağını örelim.

Ümit Yaşar şiirleri çok duygusal olsa da vazgeçemediğim üsluptadır. Çokça okuyup kendime seslendiğim olmuştur. “Ben senin en çok bana yansımanı sevdim/Bende yeniden var olmanı, benimle bütünleşmeni” diyordu Ümit Yaşar. Muhataplığın en güzel tanımı bu dizelerde değil mi sizce de? Sevdiğinizin yani muhatabınızın sizde yeniden var olması ve sizinle bütünleşmesi. Kim istemez böyle bir muhataplığı, kimin ihtiyacı yoktur böyle bir sevgiye?

Çoğumuzun bulduğu aradığı değildir. Aradığımızda ise gerçek muhatabımızı bulamadık. Belki bu yüzden bir yanımız hep yarım, içimizde daima bir beklenen ve cennette kavuşma arzusu var. İstasyonlarda, banklarda, duraklarda, terminallerde, yollarda, romanlarda, şiirlerde, masallarda, uzaklarda, çok uzak zamanlarda beklenen o muhatap, o kalp… Dünya bu, ütülüyoruz bile bile. Razıyız. Suskunuz. Dertliyiz ama içimize atıp sükût denizine dalıyoruz. Sonra şair çıkıyor ve bizi anlatıyor: “Ben senin en çok gülüşünü sevdim/Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran/Unutturur bana birden acıları, güçlükleri/Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman” Muhatabınızın gülüşü, içinizde umut çiçekleri açtırır ve acılarınızı unuttur, dünyanız aydınlanır. Bir sabah kalktığınızda, aynada daha güzelleşen bir yüz, umutla atan bir kalp, mütebessim bir sima bulursunuz. Bu ben miyim, dersiniz. Evet, sizsiniz o güzelleşen ve iç aydınlığını yaşayan. Peki, bütün bunlar nasıl oldu, oluyor? Muhatabınızın tesiri var mıdır? Çiçeklerin sevildikçe daha iyi açtığını, renklerinin daha güzel olduğunu, kokularını daha iyi saçtığını duymuştum. Duymuştum ama bir çiçeği muhatap alıp da konuşmuş muydum, konuşabilmiş miydim? Bir çiçeği muhatap almak… Çiçeğin seni muhatap alması… Tüm bunları öğrendiğinizde bir çiçekle konuşmak istersiniz ama bulabilir misiniz o çiçeği? Nerede açmıştır, nerede yetişmiştir, hangi zamandadır? Masal gibi gelir insana. Öyledir de inanılması zor, olağanüstü olaylardır bunlar ancak masallarda olur. Bir masalın içine girmek de mümkün olamayacağına göre kendi masalınızı yazmak istersiniz. Budur aşk! Hepsi niçindir? Elbette muhatabınızı bulmak ve muhatap olmak içindir. Kalpleri tartan bir terazi olsa da bilsek muhataplığımızı. Ama ne mümkün! Bulunca ne mi olur? Sır kapıları açılır, hayatın hikmetini daha iyi idrak ederiz. Çünkü insan, yaratılmışlar içinde muhatap alınan en değerli varlıktır.

Muhatap ancak muhabbetle anlamını bulur. Muhatabını bulmak, muhatap alınmak her iki durumda da muhabbet gerek. Böylece yekvücut olursunuz. Muhatabını bulma yolculuğudur hayat. Bulduğunuzda ağrınız, acınız, sevinciniz, hüznünüz, mutluluğunuz birdir. Güneş, ayçiçeğini muhatap aldığında tarlalarda binlerce mesrur yüz karşılar sizi. Şimdi sevdiğinize, muhatabınıza güneş olma vakti…