Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Ekim 2015

NEYİN SEÇİMİ?

4 gün sonra Türkiye yeniden bir seçime gidiyor. 7 Haziran seçimlerinde sandıktan tek başına iktidar çıkmadığı gibi koalisyon imkanı da olmayınca zorunlu olarak erken genel seçimler yapılacak.

Bu seçimlerde milletin takdiri ne ise saygı duyulur, sonuçları her parti saygıyla karşılayacak. Ama biz çok iyi biliyoruz ki bu seçimler sadece bir seçimden ibaret değil, çünkü birileri Türkiye'nin yeniden koalisyonlarla boğuşmasını istiyor. Bu yüzden 1 Kasım seçimleri Türkiye için insanları barış içinde yaşasın, Türkiye güçlenerek saygın bir ülke olmaya devam etsin mi emesin mi seçimidir.

Peki, bu seçimde ne yapılmalı? Bu soruya cevap vermeden önce gelin son yılda neler yaşadığımıza bakalım. Tabi, geçmişte yazdığım bir yazıdan alıntılarla.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti iktidarının 10. yılında artık 21. yüzyılın yıldızı parlayan ülkesi olmuştu Türkiye. Genç ve dinamik nüfusuyla, Osmanlıdan gelen devlet geleneğiyle, tecrübesi ve toplumsal dinamikleriyle Türkiye Ortadoğu'nun ve diğer mağdur Müslüman ülkelerin hamisi olmuştu.

İkinci döneminde (2007-2011) eşi başörtülü bir cumhurbaşkanını (Abdullah Gül) Çankaya'ya göndermiş, demokratikleşmeye olanca hızıyla devam demişti Tayyip Erdoğan'ın partisi.

Bütün göstergeler Ak Partinin ülkeyi bölgenin en büyük ülkesi haline getirdiğini gösteriyordu. Tabi ki bunu çekemeyen güçler her yolu deneyip Erdoğan'sız bir Türkiye için çalışmaya koyuldu.

2013'e geldiğimizde uluslararası kuruluşların raporlarında Türkiye'den "geleceğin en güçlü ülkesi" olarak söz ediliyordu.

Daha önce darbe ve vesayetlerle hükümetleri hizaya getiren güçler, Ak Parti iktidarını konvansiyonel metodlarla düşüremeyince bu kez sivil kalkışmayla dize getirmek için Mayıs 2013'te ayaklanma denemesi yapmıştı. 80 ilde gösteriler düzenleyen solcu-ulusalcı örgütler her yeri yakıp yıkmış, adeta darbeye ortam hazırlamıştı. Dışarıdan hazırlanan bu tezgahı Tayyip Erdoğan düzenlediği mitinglerle milyonları arkasına alarak bozmuştu. Millet Tayyip Erdoğan'ın yanında yer alarak darbecileri püskürtmüştü.

Bütün zorluklara rağmen 12 yılda Erdoğan hükümeti ülkeye pek çok şey kazandırmıştı. Demokratikleşme, insan hakları, halkların kardeşliği, ekonomik başarı, gibi hayati gelişmeler Ak Parti döneminde yaşanmıştı. Ak Parti elbette yanlışlar da yapmıştır, bunları da eleştirmiştik ve eleştirilmelidir. Ama ötekileştirmelerin bitmesi konusunda, kalkınma ve sosyal devlet alanında yaptıklarını hiçbir hükümet yap(a)mamıştı.

Kürdistan petrolleri, İran, Azerbaycan ve diğer akraba ülkelerdeki petrol ve doğal gazın Türkiye üzerinden Batı pazarlarına sunulması, Türkiye'nin 21. yüzyıla damgasını vuracak gelişmelerdi. Buna Arap halkının Türkiye dışında kimsenin kendilerine sahip çık(a)mayacağına olan inancını eklersek bu asrın Türklerle Kürtlerin asrı olduğunu anlamak zor değildi.

2013'ün son günlerinde büyüyen Türkiye'yi istemeyen dış güçler Fetullah Gülen'e bağlı gizli yapılanmayı Ak Partiye karşı harekete geçirmişti. Dershane ile başlayan gerginlik Sayın Erdoğan'a yönelik darbe girişimine dönüştü.

Sadece bu mu?

Daha geçenlerde kimi gazete köşelerinde ABD ve diğer Batılı devletlerin Türkiye'de olup bitenlere daha fazla seyirci kalmamaları gerektiğini yazarak, emperyalist bir müdahaleyi arzuladıklarını saklamadılar.

Basiret bağlanmasıyla açıklanamayacak kadar vahim olan arzuların tek bir amacı vardı; Tayyip Erdoğan'ın gitmesi. Geçen gün Prof. Noam Chomsky "ABD Türkiye'de demokrasi falan istemiyor" derken ABD'nin ne istediğini çok iyi biliyoruz. Bunu çok kere yazmıştık. Bölgede zayıf ve emir kulu ülkeler istiyor Batı.

Şimdi 4 gün sonra seçime gidiyoruz. Herkes istediği partiye oy verme hakkına sahiptir. 8 Haziran sabahı başını iki elinin arasına alıp kara kara düşünen vatandaşların yeniden ben ne yaptım dememesi için basiretle oy kullanmak gerek.

Koalisyonlar bu ülkeye çok zarar verdi. Bundan sonra da hele hele çevremizin alev alev yandığı bu süreçte Türkiye koalisyonla yönetilemez. Milletin bunu görmesi Türkiye için hayati bir meseledir.

3. Dünya Savaşı seslerinin yükseldiği bir dönemde güçlü bir iktidar şart, inanıyorum ki bunu sağlayacak sağduyu bu topraklarda fazlasıyla var.