Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Haziran 2015

Ömer Seyfettin neden yok?

Bir ders yılının daha sonuna geldik. Müfredatlar, sınavlar, testler derken bir koşuşturmayla başlayan dönem aynı hızla sona eriyor. Geriye dönüp baktığımızda elimizde sadece güzellikler kalsın istiyoruz. Genelde de öyle oluyor.

Çocukların kitapla karşılaşmaları, tanışmaları okul sıralarındaki yerlerini almalarıyla başlıyor. Kitaplarla başlayan bu tanışma eğer güzel örnekler, doğru yönlendirmeler olursa bir ömür devam edecek sağlam kuşanılmış bir okuma donanımını beraberinde getiriyor. Bu bağlamda öğrencilerin ders kitaplarına seçilecek isimlerin ve onların eserlerinin büyük bir önemi bulunmakta. İyi örneklerle karşılaşan çocukların ileri yaşlarındaki okuma seçimlerinde ilk intiba olarak karşılarına çıkan isimler doğru seçim yapmalarında da etkili olmaktadır.

Türkçe ders kitaplarında yıllar var ki hiçbir Ömer Seyfettin eserine yer verilmemiş. Kitaplar, yayınevleri değişse de bu kural değişmedi ve Ömer Seyfettin ders kitaplarında yer almayı başaramadı. Neredeyse son on beş yılın öğrencileri ders kitaplarında Ömer Seyfettin hikayelerini okumadan büyüdüler. Elbette kendinin ve öğretmenlerinin gayretleriyle Ömer Seyfettin'le tanışma fırsatı bulanlar istisna olarak sayılabilir.

Akla pek gelmeyecek bir sebep olabilir ama Ömer Seyfettin hikayelerinin ders kitaplarında yer almamasıyla ilgili olarak ortaya konan bir eleştiride ve okullara iletilen bir yazıda; hikayelerin sonlarının çocukların psikolojilerini sarsacak şekilde dokunaklı sona ermesi sebep olarak gösterilmişti.

Acı vardır ve hayatın tam da ortasındadır. Çocuklardan acıyı uzak tutmak hikayelerle nasıl mümkün olsun kiu2026 Hayat denen koşturmacada nereye baksak zaten bir acı karşılıyor bizleri. Ömer Seyfettin hikayeleri yasaklanarak çocukları acıdan uzak tutmak olsa olsa bir kara mizah örneği olabilir.

Edebiyatımızın hikaye geleneğinden bahsederken Ömer Seyfettin'den bahsetmeden yapılacak her değerlendirme eksik kalacaktır. Türk hikayeciliğin yapı taşı Ömer Seyfettin'dir. Gerek içerik olarak olsun gerekse Türkçenin kusursuz kullanılması anlamında olsun onun hikayeleri hikayeciliğimizin baş tacıdır.

Ömer Seyfettin Türkçeye son derece değer veren, Türkçenin öz dil olması konusunda büyük çabaları olan bir yazardır. Genç Kalemler dersinin yazı heyetinde yer alan ve "Yeni Lisan" adlı başyazısı Türkçenin manifestosu olacak değerde bir yazı olarak edebiyat tarihindeki yerini alan Ömer Seyfettin; görev aldığı her alanda dil hassasiyetine öncelik vermiştir. Bu başyazı aynı zamanda Milli Edebiyat'ın başlangıcı da sayılmaktadır. Anlaşılır, halka yabancı olmayan bir Türkçenin ardına düşen Ömer Seyfettin eserlerinde dilimizin eşsiz örneklerini vererek başlattığı Yeni Lisan çalışmalarına böylelikle katkı sağlamıştır. Gerek askerlik hayatında olsun gerekse öğretmenlik ve yazarlık hayatında olsun onun için en önemli mesele "dil"dir. Dilin sadeleşmesi, anlaşılır bir dile kavuşulması için her zaman büyük gayret göstermiştir.

Ömer Seyfettin otuz altı yıllık ömrüne başta hikayeler olmak üzere makaleler, roman, şiir, eleştiri gibi birçok türden eser sığdırmış; çalışkanlığı ve disiplinli tavrı ile kalıcı eserler bırakmayı başarmış ender şahsiyetlerdendir.
Kısa süren ömrünü güzel eserler ortaya koymaya adamış, eserleriyle yüz yıla yaklaşan bir sürede bu topraklarda yetişen herkesin bazen aşinası olarak bazen kulaktan dolma olarak gönül hanesine konuk olmuş Ömer Seyfettin hikayelerinin ders kitaplarında yer almaması hem yazara hem de Türkçemize büyük haksızlıktır.

Ömer Seyfettin olmadan ne ders kitaplarının ne de okumaların bir tadı olabilir. Çünkü onun kullandığı üslup dilimizin tuzu biberi denecek kadar okuma zevki sunan eşsiz güzelliklerden oluşmaktadır. Ders kitapları hazırlanırken, okullarda, evlerde kitaplık oluşturulurken alınacakların birinci sırasına Ömer Seyfettin'i yazmak gerek. Çünkü okumak denen o mutluluğu doya doya yaşamak için, Türkçenin inceliklerini duyabilmek için Ömer Seyfettin hikayeleri çok iyi bir tercihtir.