Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Nisan 2024

​Patika düşünceler

Bir söz var. Terziye istirahat buyur, demişler. Hemen ayağa kalkmış.

Masamda jelatinleri daha açılmamış dergiler var. Gelen kitaplar açılıp okunmayı, okuyup değerlendirme ve tahliller yapmayı bekliyor. Öte taraftan dergi çalışmaları, programlar zaman aşınımları, yola girmesi gereken işler, yoldan çıkan işler bir yumak halinde karşımızda duruyor.

Gün içinde gündelik işler, akşamları incir kuşları, ansızın çıkagelen anormal haller. Tesadüfler, tevafuklar birbirlerini kovalayıp beklemektedir. Hastalıklar, hastalar, yol kesenler sizin tahayyülünüzü inkıtaa uğratmaktadır. Romanlar uzun, okunması zor. Hikâyeler dedik. Hikâyeleri de minimal düzeye indirdik. Okuyan yine az.

Cedlerimiz at sırtında Anadolu’dan, Ortadoğu’dan; Avrupa’ya, Afrika’ya giderken dinlenmemişlerdi. Şarkın sevgili sultanı Selahattin Eyyubi, celalli duruşuyla Kılıçarslan’ı, Fatih Sultan Mehmed’i hep hayırla hatırlarız.

Şair diyordu ya zaman bendedir ve mekân bana sunulmuştur. Biz, bu zamanı tasarruflu kullanmadıkça mekânlar da bize birer ceza olarak sunulacaktır. Hatta cezaevi gibi görünecektir. Zaman asla ele geçmeyen efsunlu bir sihir. Filmler, diziler bizi alıp başka diyarlara götürüyor. Alışılagelmiş olaylar eşiğinde hayatı anlamlandıramıyoruz.

Bu dünyanın ana düşüncesinde bir sorun var. Bu yüzden patika yollardan ana caddeye çıkmaya çalışıyoruz. Patika düşünceler üretiyoruz. Kimileri buna palyatif düşünce de diyebilir. Hayatımızı tehdit eden mecâzî hastalıkların stresini azaltmaya çalışıyoruz. Dünyanın bütün düzenleri, bütün sistemleri sarsılıyor…

Ne zaman ayağa kalkacağız. Sakarya düştüğü zaman mı, İstanbul çekildiği zaman mı? Urfa, Konya ayakta mı?... Başımızı taşlara mı vuralım.

Ramazan bitti. Bayram bitti. Bir dostu kalbi bir huzur içinde arayıp bayramını tebrik edemedik. Gazze kan ağlıyor, Filistin şehidlerine ağlıyor. İsrail’in Gazze’de yaptığı vahşeti, soykırımı nasıl anlamalıyız. Yahudilerin bir asır önce yaşadığı soykırımı şimdi Gazze’de Müslümanlara yaşatması neyin habercisi. Kıyamet yaklaştı mı acaba?

Buradan biz Müslümanlar nasıl ders alacağız. Sanırım en iyi aldığımız ders hiçbir dersi alamadığımızdır. Neden mi? Açıklayalım. Bütün Yahudi mağazalar açık, Yahudilere her türlü desteği sunan mağazalar, firmalar açık. Her köşe başını kapan marketlerin arkasında Yahudi parmağını görmek artık mümkün. Eskiden bilmiyorduk. Kim ki çarşıda, pazarda fiyatları aşırı bir şekilde artırdı mı bu esnafta Yahudilik alameti hâsıl olmuş demektir. Boykot marketlerimiz açılmalı. İçinde İsrail ve Siyonist iltisaklı hiçbir malın satılmadığı boykot marketlerimiz açılmalı. Geçtiğimiz hafta Urfa’da bir market açıldı. Çok şükür.

Geçtiğimiz gün arabanın lastiğine bir vida batmıştı. Lastik yerde olduğu halde on kilometre yol yapmışım. En yakın lastikçiye gittik. Lastik tamiri için lastiğin beşte biri fiyatını istedi esnaf. Mecburen kabul ettik. Hâlbuki bir sonraki lastikçi bu esnafın istediği ücretin üçte birine yapardı. Ama yol arkadaşım ayranı kabarmış bir halde bana bakıyordu. Mesele cimrilik değil mesele adamlık demeye çalışsam da faydası yoktu. Biz nasıl olsa her zaman kısık sesli olduk. Sesimiz yükselmese de sözümüz bir gün elbet yükselecek. Bu lastikçinin daha doğrusu onun çırağının çırak olmadığını kısa sürede anlamıştım. Vidayı tespit ettikten sonra hemen penseyle çekmeye çalışması açıkçası benim de ayranımı köpürtmüştü. Ona dedim ki bir tornavida getir. Bu çivi değil vida. Şayet vidayı bu şekilde çekersen lastiği kullanılmaz hale getirirsin. Neyse ki sözümü dinledi. Bir tornavida yardımıyla vidayı çıkardı. Lastiğin ekonomik ömrü biraz daha devam edecek.

Eskiler işini iyi yapan insanlara muhsin sıfatını verirlerdi. Hatta işini iyi yapsın diye çocuklarımıza “Muhsin” ismini de vermişliğimiz olmuştur. Kısacası dünyada İslam insanlara güzel ahlak ve davranışlar sunarken bizim buralarda atalar dininden kalma zaggal, atargatis kültünden kalma geleneklerin devam ettiğini gözlemlemekteyiz.

Esnaf arasındaki bozulma her tarafta sirayet ediyor. Bugünlerde siyaset arenasında sosyal belediyecilik konuşuluyor. Şöyle böyle ahkâmlar kesiliyor, akıl veren çok oluyor. Trol, trollük, troller işbaşında. Hâlbuki eskiden vakıf medeniyeti vardı. Vakıflar eliyle belediye hizmetleri yapılıyordu. Şehre kendini vakfetmiş insanlar vardı. Yol yapanlar, su getirenler, imarethane, aşevi, açta açıkta kalan insanlara sahip çıkan vakıflar vardı. Şimdi öyle bir döneme evriliyoruz ki adam aç kalsa kimse bir parça ekmek vermeyecek. Kafeler, lokantalar, zengin mekânlar sosyete ordusu ile doludur.

Biz kendi derdimizle meşgulüz. Aslında toplumun yarayan kanası da bizim bir derdimiz neden kitap okuyoruz sorusunun cevabı aslında dertlilerin derdi ile dertlenmek istiyoruz cevabı ile alakalıdır.

Not: Geçtiğimiz Hafta Şanlıurfa Karaköprü Belediyesi bütün Karaköprü taziye evlerinde çay ve kahve ikramını belediye olarak üstleneceklerini kamuoyuyla paylaşmış. Ayrıca belediye başkanımız Nihat Çiftçi Bey’den Karaköprü camilerinde yaşlılarımız için birer çay ocağı yapmasını da istemiştik. Şayet yaparsa buradan ona teşekkür ederiz. Bu arada Karaköprü Belediye Başkanı seçildiği için de Nihat Çiftçi Beyi tebrik ederiz.