Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2434.39
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Temmuz 2012

Sahabenin fazileti 2

MUHAMMED ÖZKILINÇ

[email protected]

"Şüphesiz ki Allah (c.c.) beni seçti ve benim ashabımı da seçti. Onları bana kayınpederler, damatlar ve yardımcılar kıldı. Şüphesiz ki ahir zamanda bir takım insanlar gelecek, ashabıma hakaret edecekler. Sakın ha, onlardan kız almayın, onlara kız vermeyin, onlarla beraber namaz kılmayın. Sakın ha, onların cenaze namazını kılmayın. Onların üzerine lanet inmiştir." (İmam Şafii)

"Yıldızlar gökyüzünün güvencesidir. Dolayısıyla yıldızlar gittiği zaman, artık gökyüzüne Allah tarafından vaad edilen belalar gelecektir. Ben de ashabım için bir güvenceyim, ben gittiğimde ashabımın başına Allah (c.c.) tarafından vaad edilen musibetler gelecektir. Ashabım da ümmetimin bir güvencesidir. Dolayısıyla ashabım gittiğinde, ümmetimin başına Allah (c.c.) tarafından vaad edilen gelecektir." (Müslim)

"Ashabım yıldızlar gibidirler, onlardan hangisine uyarsanız, hidayete erersiniz." (Beyhaki, Deylemi, zayıf kaydıyla)

"Muhammed ibnu'l-Hanefiye şöyle der: "Babam (Ali bin Ebi Talib r.a.)'a sordum: "Rasulullah (s.a. s.)'tan sonra insanların en hayırlısı kimdir." "Ebu Bekir" dedi. Sonra kim diye sordum: "Ömer" dedi. "Ben üçüncü Osman'dır" diyeceğinden korktuğum için: "Sonra sen misin" diye sordum. "Ben sadece Müslümanlardan bir kişiyim" dedi." (Buhari)

Ali (ra) Ku00fbfe minberine çıkarak şöyle buyurur: "Peygamberden sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekir'dir, sonra Ömer'dir."

İbnu Teymiyye der ki: "Bu söz seksenden fazla kişiden mütevatir olarak rivayet edilmiştir." (Minhacu's-Sünne, 1/3)

İbnu Kesir der ki; tevatürle sabit olmuştur ki Hz. Ali (k.v.) Kufe camisinin minberinde şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Bu ümmetin Peygamberden sonra en hayırlısı Ebu Bekir'dir, daha sonra da Ömer'dir. Şayet ben istesem üçüncüsünün de ismini verebilirim." (El-Bidaye ve'n-Nihaye, 7/334)

* İbnu Hacer el-Askalani'nin rivayetine göre Hz. Ali'nin emirliği döneminde Suveyd bin Gafle yanına gidip şöyle der: "Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (ra) hakkında kötü sözler söyleyen bir topluluğa uğramıştım. Senin de onlar hakkında aynı şeyleri düşündüğünü söylüyorlar. Bunları ilk konuşan aralarında bulunan Abdullah bin Sebe' idi." Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.): "Bu siyah habis adamdan bana ne" dedi ve devam etti: "Onlar hakkında iyilik ve güzellik düşünmekten başka bir şeyden Allah'a sığınırım." Sonra emir gönderip Abdullah bin Sebe'i Medain şehrinden sürgün ettirdi ve: "O benimle aynı ülkede asla yaşayamaz" dedi. Sonra insanlar toplanınca minbere çıktı ve Hz. Ebu Bekir ve Ömer ile ilgi övgü dolu sözlerini tekrarladı ve sonunda: "Kim beni o ikisinden daha faziletli kılarsa bilsin ki ona, iftiracı kişiye uygulanan cezayı uygularım" dedi." (Lisanu'l-Mizan, 3/2)

Sonuç Olarak

Yahudiler, misyonerler, müsteşrikler ve bunlara aldanan bidat ehli (özellikle şia) iyi biliyorlardı ki direk Kur'an'a, İslam'a ve Peygamber'e dil uzatmak onların kötü niyetini açığa vuracak ve haince planlarını boşa çıkaracaktı. Bu yüzden işe ashabı kiram (radıyallahu anhum) ve hadislerin bir kısmıyla başladılar.

Zira müminleri, sahabiler (r.a.) hakkında kuşkuya düşürürlerse oradan sünnete ve daha sonra da -Allah korusun- Kur'an'a sıra gelecekti. Nitekim özellikle Şia'nın bir takım fırkaları ve benzerleri Kur'an hakkında da zaman zaman ileri geri konuşmuş, akla hayale gelmeyen te'villerle kafa bulandırmaya çalışmışlardır. ancak bu desiseleri tutmamıştır ve tutmayacaktır. Çünkü sünneti bize aktaranlar ashab (r.a.) olduğu gibi Kur'an'ı da onlar (r.a.) bize ulaştırdılar. Kur'an ise Allah (cc) ın koruması altındadır.

Bu bidatçılar,ashabın en efdali ve sahabelikleri Kur'an'la sabit olan Ebu Bekir ve Ömer'e varıncaya kadar ashabın pek çok ileri gelenleri hakkında dedikodu ve iftira uydurmaktadırlar. Bunlar, İslam'ın içeriğinden uzak kalarak, Kur'an'ın bir kısmını ve sünneti tecrit edip yerine masumiyet ve velayeti fakih düşüncesiyle kendi heva ve heveslerini yerleştirmek istiyorlar.

Rasulullah (s.a.s.)'ı bizzat görmüş onun sohbetinde bulunmuş yıllarca beraber davanın kilometre taşlarını döşemiş, beraberce çile çekmiş, can, mal ve servetini feda etmiş, gerektiğinde davası uğrunda babasına, oğluna, dayısına, yeğenine kıymayı göze almış o seçkin kuşağa değil de, yahudi dönmelerine, misyoner ve müsteşriklere mi uyacağız? Ashabı kirama, tabiine ve tebei tabiine güvenilmez de asırlar sonrasının bin birçok fitnesine müptela sıradan kişilere nasıl güvenilir? Onlara güvenilmezse bunların güvenilirliğinin delili nedir?

Aklımızı başımıza devşirelim. Geçmişi menfi manada irdelemek ve özellikle ashab (Rıdvanullahi aleyhim ecmau00een) ve selefi salihu00een'i hedef almak, bu ümmete hiçbir fayda vermedi, hep zarar verdi. Kulaktan dolma dedikodular ve ibni sebe' ve ibnul mihnef gibilerinin iftira ve uydurma hikayeleri yerine bu ümmetin binlerce ulemasının bize miras bıraktığı kaynaklardan bizzat sahabeyi tanıyalım. Allah (cc) bizleri onların şefaatlarına nail eylesin amin!... selam ve duau2026