Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Ekim 2021

Seçim sosyal medyada değil, sahada kazanılır!..

CUMHURBAŞKANI Erdoğan, “Sosyal medya mecraları devletlerin güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir.” dedi. Bu aslında yeni bir şey değil. Meseleye dair en az yüz köşe yazısı kaleme aldım, bin konuşma yaptım. Benden önce ve benden çok daha fazla yapanlar da olmuştur belki bunları. Derdimiz büyük.

***

“Plândemi” tezgâhı ile birçok devleti kendisine iyice bağlayan, birçok devlet yönetimini adeta aldıkları kararların uygulayıcısı haline getiren “küresel aileler çetesi”, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da şikâyetçi olduğu sosyal medya mecralarını da elinde bulunduruyor.

Devletlerdeki “bürokrasi” yapılanmaları ve siyaset örgütleri de, bu küresel hegemonyaya gerçekten karşı çıkmanın hangi sonuçlara yol açacağını çok iyi biliyor. Benzemezler arasında ittifakların kurulması ve yönetimlerin birbirlerine zıt, hatta kimi zaman tabanlarının hissiyatına tamamen zıt tasarruflar içine girmeleri de bu ‘bilinç’ten kaynaklanıyor. Dünyaya hâkim olan “kıyameti öne çekme ideolojisi” kuralları koymuş ve bunun kurumlarını oluşturmuştur. Bunlar birden bire yapılmış işler değildir, arkalarında büyük sermayeler ve daha da önemlisi büyük bir “kültürel iktidar bilinci” vardır.

“Küresel aileler çetesi”nin koyduğu kurallara karşı çıkmanın bedeli bulunmaktadır. Birçok devletin yönetimi, oyunu konulmuş kurallara göre oynar.

“Kendi kendini yönetme” havasındaki vatandaşlar da, bu oyunun birer saygın parçası olarak yerlerini alırlar…

Bu ‘küresel oyun’da, ülkelerin yöneticileri de, aslında yönetilen duruma düşerler. Oyunu bozmaya kalkıştıkları taktirde bir şekilde indirilirler!..

***

Bu bugüne kadar hep böyle olmuştur.

Türkiye, bu oyunu bozabilecek midir?

Bize düşen, “İnşaAllah” demek, bunu bütün kalbimizle dilemektir.

Birer vatandaş olarak,

Küresel Hegomonya’nın “sosyal medya” alanındaki tahribâtını engellemek, olmuyorsa azaltmak için ne yapabiliriz?

Gördüğüm kadarıyla, aile ekonomisini yürütmekte güçlük çeken “sıradan vatandaşlarımız” sosyal medya alanında, düzenlerin kaymağını yemeye odaklanmışlardan bin kat fazla gayretlidir.

Birçok vatandaş, işini gücünü aksatmak pahasına, sosyal medyadaki algı operasyonlarına karşı çıkmaya çalışmaktadır.

Birçokları da bizleri arayarak destek istemekte, gayrete getirmeye çalışmaktadır.

Bu vatandaşlarımızın bize ulaşmaları çok kolaydır zira iletişim hatlarımız sonuna kadar açıktır.

Ne var ki, “önemli”, “biraz önemli” pozisyonlarda bulunanların çoğu “sıradan” vatandaşlarla aralarına mesafe koymaktadır ve mesafeler de gittikçe açılmaktadır.

“Fedakâr ve cefakâr” vatandaşlarımız, beyhude ulaşma çabalarının ardından yine bize dönmekte, içlerini bize dökmektedir. Bize dediğim, bizim gibi az sayıdaki “işini bilmez” yazar, çizere işte!..

***

Sayın Erdoğan, konuşmalarında sürekli olarak “kibirden, israf ve gösterişten” uzak durulmasını, vatandaşa çok yakın olunmasını, arayanlara 24 saat içinde mutlaka geri dönülmesini istemektedir. Bu yöndeki çağrılarının sayısı bizi saymaktan vazgeçirecek kadar çoktur.

Hem Cumhurbaşkanı hem de Parti Genel Başkanı olan ve birçok vatan evlâdı tarafından “Dünya Lideri” olarak nitelendirilen bir “Devlet ve Millet Adamı”nın aynı konuda defalarca ikazda bulunmak mecburiyetinde bırakılması hiç de hoş bir durum değildir.

Bu durum, ortada sosyal medyadaki “zararlı oluşumlardan” çok daha ciddi problemlerin olduğunu göstermektedir.

Teşkilât çalışmalarının, teşkilât motivasyonunun seçim sonuçları üzerindeki etkisi herkesin malûmudur.

Milli Görüş partilerinde bir vakitler görülen o yüksek aşk, vazife şuuru, fedakârlık ruhu olmasaydı, geçmişteki seçim başarılarının yanına bile yaklaşılamazdı.

Yine, Ak Parti’nin bazı seçimlerdeki büyük başarısında, “Liderlik Vurgusu”nun yanı sıra, teşkilâtın gayretli çalışmaları da müessir olmuştur. Milli Görüş tabanının ve teşkilâtının büyük özverilerle faaliyet gösterdiği günleri de, AK Parti’nin alanda fırtınalar estirdiği günleri de çok iyi bilirim.

O süreçlerde, genel merkezlerden, il ve ilçe teşkilâtlarında öyle bir heyecan vardı ki, bizler de yerimizde duramaz, onları yakından tâkip etmeye çalışırdık.

***

Bugünlerde, “Millet İttifakı”na doğrudan ya da arka plândan destek veren partilerin teşkilâtlarında bir miktar hareket, heyecan, vesaire var.

Bu da tamamen, “Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığından, hatta nefretinden” beslenen bir durum.

Hani, öyle bir hâl ki…

Sayın Erdoğan, günün birinde “Yeter arkadaş, kimseye lâf anlatamıyorum, bugüne kadar kime güvendimse sırtımdan vurdu, bundan sonra olacak olan da başka bir şey değil. At izi it izine karışmış, ortamda omurga kalmamış! Benden bu kadar!” dese…

Onların da bütün motivasyonu gidecek gibi!

Karşı tarafı birleştiren, heyecanlandıran Camia Lideri Recep Tayyip Erdoğan, kendi teşkilâtını harekete geçirmek için sürekli olarak ikaz etmek mecburiyetinde bırakılıyorsa, ortada çok garip bir durum var

demektir.

SOKAKTAKİ DURUM?

Pazar Pazar yazıyı daha da fazla uzatmadan, sosyal medya meselesine gelelim.

Evet, sosyal medya önemli, özellikle gençleri etkiliyor.

Bu alan boş bırakılamaz, inkâr edilemez, görmezden gelinemez vesaire, vesaire…

Amma velâkin esas olan “alanda” nelerin yapılacağıdır.

Esas olan, caddelerdir, sokaklardır. Evlerdir, dükkânlardır.

Pazarlardır, çarşılardır, pasajlardır. Sosyal medyanın çoğu hava ile civadır. Havada etkili olmak elbette önemlidir ama alana hâkim olabilmek için mutlaka “sokağa” ihtiyacınız vardır.

Sonucu getirecek olan orasıdır.

Sosyal medyada güçlü olsanız bile, işi “sokağa” taşıyamazsanız, alandaki insanlarınıza alan hakimiyetine götürecek motivasyonu veremezseniz, havada asılı kalırsınız!..

Ben sosyal medyada çok etkili olmaya gayret etmiyorum.

Dedim ya, orasının yüzde 80’i hava. Yaptığım, sosyal medya üzerinden “tanışma” imkânı bulduğum vatan evlâtlarının “tefekkür edebilir halde olanlarına” ulaşmak, onlarla bizzat tanışmak, görüş alışverişinde bulunmak, eğer imkân olursa davet etmek ya da mekânlarına gitmek.

Bu yolla tanıştığım, dertleştiğim, anlaştığım çok sayıda vatan evlâdı oldu. Bunların önemli bir bölümünün de “genç kuşaktan” vatan evlâtları olduğunun altını çizmek isterim. Doğruların artmasına, yanlışların azalmasına katkıda bulunmaya çalışıyorum kendimce.

“Sokaktaki insan”ın söylediklerinden hisse kapmaya, yanlışımı düzeltmeye, eksiğimi kapatmaya gayret ediyorum.

Bazen de ben “vesile” oluyorum bir şeylerin düzelmesine.

Şunu ifade edebilirim ki, sokaktaki insanlar arasındaki “tefekkür ehli” oranı, “yüksek yüksek yerlerde bulunanların” oranından çok daha fazla.

Zira, “dar ekipçilik”, “dünyevi menfaat çekişmesi”, “makam ihtirası” gibi “şehevi duygular” aklın önüne geçiyor.

Nefsin arzularına esir olmak, feraseti tüketiyor!

Yani, efendim..

Yazıya Sayın Cumhurbaşkanı’nın sosyal medyadan şikâyet cümlesiyle girmiştik ya…

Bu mesele elbette önemli, kendileri “Sosyal medya alanında da kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz!” diyor ki, buna da katılırım.

Bununla birlikte “eğitim ve kültür alanlarında” da, Türkiye olarak kendi göbeğimizi kesmemizin daha az önemli olduğunu düşünmem.

“İthal kanunlar” meselesinin daha az önemli olduğunu da düşünmem.

“İthal medeni kanundan” kurtulmanın daha az önemli olduğunu hiç düşünmem. Sosyal medyadaki yalanlardan etkilenme oranıyla, “kendi değerlerimizi kendi nesillerimize ne kadar aktardığımız” arasında birebir ilişki vardır.

Daha da önemlisi, “kendimizden ne kadar uzaklaştığımız, uzaklaşmadığımız” meselesidir.

Birçok sorumuz var.

Milli Eğitim modelimiz ne kadar yerli?

Kültür politikalarımız ne kadar yerli?

Kaç yerli ve milli sanatçımız var, bunların kaçı gerçek mânâda sanatçı ve gerçek mânâda sanatçı olan bu insanlarımızın kaçına yakın alâka gösterdik?

Ekranlardaki kimi gayet yerli ve de gayet yerli diziler, kimi kadın programları aracılığıyla “kanıksatılmak istenen” hayat tarzları ne kadar yerlidir, ne kadar millidir?

Bütün bunlar üzerinde ne gibi “ilmi” çalışmalar yürütülmektedir, yürütülecektir.

Yukarılarda bir yerlerde “alan etkinliğinin” ancak “sokakta caddede, çarşıda pazarda” sağlanabileceğini vurgulamıştık.

Peki…

Alana inen insanlarınız, alanda karşılaştıklarına neler anlatacaklardır?

Bugünün soruları ve sorunları çok daha çetindir ve hakkıyla cevap verebilmek için “gayri menkul birikimine” değil, “bilgi birikimine” ihtiyaç vardır.

Bunun sağlanması için neler yapılmaktadır?

***

Birçok sorum var.

Cevap verebilenin cevaplarını dinlemeye ve gittikçe genişleyen “yüz yüze iletişim” kitleme yansıtmaya hazırım.