Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2458.08
BIST 100
10276.76
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Kasım 2014

Sermet Muhtar

Edebiyatımızda yazılarında, şiirlerinde ve eserlerinde ağırlıklı olarak İstanbul'u anlatan şair ve yazarların sayısı bir hayli fazladır. Hemen aklıma geliveren isimler arasında Ahmet Rasim, Yahya Kemal Beyatlı, Abdülhak Şinasi Hisar, Samiha Ayverdi, Osman Cemal Kaygılı, Münevver Ayaşlı, Ziya Osman Saba, Reşat Ekrem Koçu ve Safiye Erol gelir. Bu yazarlar arasına katabileceğimiz bir önemli kişi de Sermet Muhtar Alus'tur. Adıgeçen yazarların bir kısmını Kayıp İstasyon kitabımda geniş şekilde anlatmaya çalıştım. Aslında her biri hakkında geniş biyografiler ve monografiler yazılmalı. Eserleri üzerinde durulmalı. Hatta kanaatimce bu eserlerden yola çıkarak çok güzel belgesel filmler ve dönem filmleri yapılmalıdır. 1920'li, 30'lu, 40'lı ve 50'li yıllar, bu yazarlarımızın şiir, hikaye, roman ve diğer eserlerinde ayrıntılı biçimde vardır.

İstanbul sıradan bir şehir değil. Osmanlı gibi dünyanın en büyük, adalet ve hakkaniyet üzerine idare edilmiş, üç kıtaya yayılmış ve üstün bir medeniyet kurmuş olan bir devletin payitahtıdır. Bir kültür, sanat, edep ve şiir medeniyetidir. Sanırım İstanbul'a dair yazılanlar hakkında bir antoloji hazırlansa en az 20-30 ciltlik bir külliyat ortaya çıkar. Sadece bizim yazarlarımızın intibaları ve hatıraları değil, yabancı seyyahların, yazarların ve Türkologların yazılarında ve eserlerinde de bu ihtişamı temaşa edebiliyoruz. Evet İstanbul büyük bir medeniyetin ayaktı duran zarif ve muhteşem şehridir. Camileri, medreseleri, sebilleri, çeşmeleri, hanları, külliyeleri velhasıl mimaru00ee mirasıyla hala dünyanın en çok dikkat çeken, sevilen, gezilen müstesna şehirlerinden biridir, hatta bana göre birincisidir.

Peki biz bu nazenin şehre ne kadar sahip çıkabiliyoruz? Mimaru00ee mirasını ne ölçüde koruyabiliyoruz? Eğer Mimar Sinan'ın yaptığı eserlerin yanında devasa binalar yükselebiliyorsa, şayet yüzyıllar boyunca insanların susuzluğunu gidermiş olan o canım çeşmelerin suyu kurutulabiliyorsa demek ki biz bu şehrin kıymetini tam anlayamamış demektir. Bu bakımdan yukarıda isimlerini andığım yazarların değeri bir kat daha artıyor. Zira onlar bir asır önce yaşadıkları İstanbul'u bize anlattılar. Bu kadu00eem şehrin mahalle hayatını, sokaklarını, semtlerini, yaşama biçimini, adetlerini, terbiyesini, Ramazan ibadetlerini, bayram şölenlerini ve eğlence hayatını dile getirdiler. Bir bakıma bu kalem erbabı, yüzyılımızın canlı tanığıydılar. Bize dünü anlattılar ki biz de bugünü yarına, yarınki nesillere aktarabilelim, aldığımız emaneti hakkıyla geleceğe taşıyabilelim.

Sermet Muhtar Alus, ne yazık ki unutulmuşlar kervanına haksız biçimde kattığımız bir yazar. Eskiyi anlatıyor diye küçümsenen ve yok farz edilen üstün kalemlerden biri de odur. Halbuki böyle değerli müellifler, çok iyi tanınmalı, okunmalı, tecrübelerinden, hatıralarından ve birikimlerinden istifade edilmelidir. Aslında bizim yarına bırakacağımız gerçek hazinelerden biri de Sermet Muhtar Alus ve her biri birer hazine değerinde olan yazıları/ eserleridir. Popüler kültür hastalığından, medyatik yazarların tasallutundan kurtulduğumuz gün dönüp tekrar fellik fellik arayacağımız ve eserlerini harıl harıl okuyacağımız yazarlar arasında mutlaka Sermet Muhtar Alus da olacaktır.

Peki kimdir Sermet Muhtar Alus? Nasıl bir hayat yaşamıştır. Kısaca bahsedelim. Bugün kaybolan İstanbul'umuzun gündelik hayatını bütün teferruatıyla anlatan Sermet Muhtar, kaleme aldığı eserlerde bir dönemi aydınlatanlar arasındadır. İstanbul aşığı yazarımız, 28 Mayıs 1887 tarihinde İstanbul'da doğdu ve yine bu çok sevdiği şehirde 18 Mayıs 1952 tarihinde hayata veda etti. Askeru00ee Müze Müdürü meşhur Ahmed Muhtar Paşa'nın oğludur. Galatasaray Lisesi'nden mezun olduktan sonra hukuk eğitimi gördü. Sait Hikmet'le birlikte El-Üfürük dergisini çıkardı. Davul dergisinde yazılar yazdı. Bu metinleri yazarken Askeru00ee müze'de çalışıyordu. Bir yandan gazete ve dergilere yazarken, diğer taraftan telif ve adapte tiyatrolar kaleme aldı. 1930'lu yıllardan sonra İstanbul üzerine dizi yazılar kaleme almaya başladı.

Matbuatta sık görülen yazarlardan olan Alus, Akşam, Vakit, Tan, Tasvir-i Efkar ve Yeni Sabah gibi gazetelerin yanı sıra Yedigün, Yeni Mecmua, Akbaba ve Amcabey gibi dergilerde çalışmalarını yayımlattı. Eserleri arasında 30 Sene Evvel İstanbul, İstanbul Kazan Ben Kepçe, Masal Olanlar, Eski Defterdekiler, Eski Günlerde, Gördüklerim Duyduklarım var. Ama bunlarla birlikte yaşadığı dönemi çarpıcı şekilde ve çok iyi biçimde anlatan romanları da bulunuyor. Kıvırcık Paşa, Harp Zengininin Gelini, Pembe Maşlahlı Gelin, bu çalışmalardan bazılarıdır. Sermet Muhtar Alus'un ayrıca Sülün Bey'in Hatıraları, Agob'un Kazı, Nanemolla, Onikiler, Havalanmalar gibi kitaplaşmamış ve gazete sayfalarında tefrika olarak kalmış eserleri de bulunuyor.

İstanbul medeniyetimizin meşheri, sanatımızın merkezi ve irfanımızın adeta açık hava müzesidir. İstanbul'a dair kaleme alınan eserler çok. Keşke bu nadide şehrimizde, sadece İstanbul hakkında yazılanlardan meydana gelen bir kütüphane kurulsa. Adı da İstanbul Kütüphanesi olsa. Ve orada sadece yerli ve yabancı yazarların İstanbul hakkındaki yazıları, araştırmaları, incelemeleri, romanları, şiirleri, tiyatro eserleri ve diğer kitapları bulunsa. Ne güzel olur değil mi? Bu teklifimi buradan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Kadir Topbaş Beyefendiye iletiyorum. Suriçinde kurulacak böyle bir kütüphane, sanırım en çok ziyaret edilecek mekanlar arasında yer alacaktır.

Sermet Muhtar Alus hakkında bugün benim bir sohbetim var. Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde Alus'un hayatını ve eserlerini anlatacağım. Yazarın fotoğraf ve eserlerinden oluşan sergimiz var. Saat 17.00'de başlayacak programa İstanbul meraklısı edebiyatsever bütün dostları ve okuyucuları davet ediyorum.