Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Aralık 2013

Siyasal bir metin olarak 'beddua'

Öteden beri Türkiye'de siyasi kültürün çatışmacı olduğu tespiti yapılır. Tespit doğru olmakla birlikte 'çatışma' sözcüğünün taşıdığı anlam, Türkiye'deki siyasi vasatın ve siyaset algısının halini betimlemede yetersiz kalıyor. Türkiye'de çatışma, siyasal temelli bir uzlaşmazlık halini aşan bir biçimde; tarafları birbirleri için tehdide dönüştüren ve birbirlerinin terminatörü haline getiren bir düzlemde ilerliyor.

Eğer siyaset, dost/düşman ayrımına dayanıyor ve ikisi arasındaki çatışmayı ifade ediyorsa; bu durum siyasetin doğasından ziyade; taraflar arasındaki kavranışının niteliği ile ilgilidir. Dost/düşman ayrımı, 'çatışma' kelimesinin olağan anlamından ziyade, tarafların birbirlerini tanımlaması ve bundan hareketle konumlarının belirgin bir biçimde birbirleri tarafından tayin edilmesi ile beliriyor.

Çatışma her halükarda negatif değildir. Siyasette kaçınılması, ortadan kaldırılması gereken bir durum da değildir. Aksine siyaseti mümkün kılan da esasında çatışmanın kendisidir. Siyaseti çatışma olgusunu dışarıda bırakarak, herkesin rasyonel özneler olarak dahil oldukları, makul ve makbul olan üzerinde mutabakat oluşturarak anlaştıkları dikensiz bir gül bahçesi olarak tahayyül etmek ya da ideal olana ilişkin böyle bir tasvirde bulunmak, siyaseti siyasetsizlik ile tercüme girişimidir.

Çatışma kaçınılmaz olandır. Mutabakat ve uzlaşı ise sınırlı sayıdaki taraf ile varılması muhtemel olan sonuçtur. Mutabakatın mümkün oluşu, bir çatışmazlık halinden ziyade; başka bir tarafın 'mutlak dışarı' olarak belirlenmesine bağlıdır. Mutabakatı kuran, ittifakı oluşturan bu kurucu dıştır. Bu durumda ise mutabakat, bir yere ya da birilerine karşı gerçekleşmiş olandır.

Siyasetin şedit bir biçimde dost/düşman ayrımına yaslandığı yerde, taraflar arasında cereyan eden duruma çatışma diyebilir miyiz? Siyasetin dost/düşman ayrımına göre kavrandığı noktada söz konusu olan bir çatışmadan ziyade; karşılıklı olarak işleyen bir yok ediciliktir. Bu zeminde işleyen bir siyaset, taraflardan birinin diğerini nihai olarak yok etmesi ya da tamamen etkisizleştirmesi ile neticelenecek bir amaçlılık ile icra edilir.

*

Hatırlarsanız, hükümet-cemaat geriliminin dershane tartışması üzerinden tırmandığı günlerde bazı yazarlar, 'kardeşlik hukuku' vurgusu yapmışlardı.

Meselenin kardeşlik vurgusu ile bertaraf edilemeyeceği, 17 Aralık sonrası iyice netleşti. Birkaç gün önce Amerika'dan Türkiye'ye ulaşan 'beddua',kes/k/in konumlanışın fotoğrafını gösterdi.

Beddua edenin kimliği, bedduanın zamanlaması ve hedefi dikkate alındığında; söz konusu bedduanın güncel bir siyasal metin olduğu söylenebilir.

Beddua, siyaset sahasına intikal ettiğinde uhrevi bir nidadan çok politik konumlanış içerisinde karşı tarafa yöneltilmiş bir sözel silah hüviyetine bürünüyor.Özellikle dinin, taraflar için kıymet arz eden bir referans çerçevesi olması, bu durumu daha da açık hale getiriyor.

Nitekim Başbakan Erdoğan, bedduaya gönderme yaparak "İnşallah sizin hayır dualarınız o bedduaları, saldırıları sandığa gömecektir" dedi.

Terminolojideki ortaklık, ihtilafa mani değil. Ancak bedduanın moral bozucu, can sıkıcı etkisini nötralize etmede Başbakan'ın yapmış olduğu hayır duası çağrısının dengeleyici bir karşılık olduğu düşünülebilir.

Karşıtlık hukukuna ihtiyacımız var

Siyasete ilişkin mevcut kavrayış her türden ittifakın da ihtilafın da kimyasını bozuyor.

Siyaseti pusuya dönüştürürken, karşı karşıya gelişleri bir düelloya çeviriyor.

Siyasetin sahası arenalaşırken, taraflar 'yok et ve yaşa' düsturuna sıkı sıkıya bağlı gladyatörler haline geliyorlar.

Siyasi tarihimiz de dikkate alındığında, ayrıştığımız, karşı karşıya geldiğimiz noktada bizim ihtiyacımız olan şey kardeşlik hukukundan ziyade; ihtilafı ve karşıtlığı varoluşsal bir tehdide, yok etme arzusu ve amaçlılığına dönüştürmeyecek, buna fırsat vermeyecek olan bir karşıtlık hukukudur.

Eksikliği en çok hissedilen, işte bu karşıtlık hukukudur.

[email protected]

Twitter:@_khora