Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


SONUÇ: 'SİYASETTE MEŞRULUK'

Türkiye seçimini yaptı. Sandıktan çıkan sonuçlara göre AK Parti yaklaşık % 45, CHP, % 27, MHP % 15 ve BDP %4 oranında oy aldılar. Bu sonuçlara göre, bir önceki yerel seçimlerle kıyaslandığında AK Parti 7 puan, CHP ise 3 puan oyunu artırmış görünmektedir. Türkiye'nin seçim konjonktürü dikkate alındığında ise seçimin tek galibinin tartışmasız biçimde AK Parti, kaybedenlerinin ise muhalefet partileri ve onların sivil ittifakları olduğu söylenebilir.

Peki bu seçimden nasıl sonuçlar çıkarılabilir? Bu yazıda bu genel sonuçlara değinmek, gelecek yazılarımda ise bu sorunları mümkün olduğunca açımlayarak analiz etmek istiyorum. Bilindiği gibi bu seçimler, AK Parti ve diğer muhalefet partilerine Gülen hareketinin de eşlik ettiği bir bloklaşma içerisinde icra edildi. Bu bağlamda AK Parti'nin kesin galibiyeti, bu bloklaşmada Gülen hareketi ve muhalefet partilerinin tezlerinin seçmen tarafından itibar görmediğini ortaya koydu. Bu bağlamda halkın Tayyip Erdoğan'a tanıdığı kredinin devam ettiğini söyleyebiliriz.

En önemli soru(n); bu seçimde aslında siyaset dışı sivil bir yapılanma olan Gülen Hareketi'nin sayısal özgül ağırlığının ne olduğu idi? Doğrusu mevcut sayısal sonuçlara baktığımız zaman, muhalefet partilerinde totalde bir artış görünmediği gibi, AK Parti'de bariz bir sayısal artış söz konusudur. Bu da Gülen Hareketi'nin, AK Parti'nin zayıflatılması ya da muhalefetin güçlendirilmesi bağlamında bir etkisinin olmadığını; hatta tam tersine AK Parti'yi güçlendirdiğini göstermektedir.

Peki böyle bir bloklaşmada, halk AK Parti'yi niçin destekledi? Bunun en önemli sebebinin "devlet" sahip çıkma refleksi olduğunu söylemem gerekir. Seçim sürecinde özellikle paralel yapı ve uluslar arası uzantılar bağlamında meydana gelen tartışmalar, devletin tehlikede olduğu gibi bir algıyı kuvvetlendirdi. Böyle bir durumda AK Parti ile özdeşleştirilen devleti u2013ki devleti yönetmesi hasebiyle- koruma refleksi kendisini gösterdi. Tabii ki, bu sebeplerden sadece birisidir. Öte yandan, bununla bağlantılı olarak, meşru ve gayr-ı meşru siyaset ayrıştırmasında siyasete olağandışı müdahaleler sebebiyle halk, "meşru siyaset" ile özdeşleştirdiği AK Parti'yi korumaya devam etmiştir.

Seçimlerin gösterdiği bir başka nokta da, muhalefetin Türkiye'deki müzmin işlevsizliğidir, hatta bir muhalefetin yokluğundan bahsetmek daha olası görünmektedir. AK Parti üç dönemdir iktidarda bulunmasına rağmen, konumunu korumaya devam ediyor. İktidar süreci, yorucu ve yıpratıcıdır. İktidarlar, bir süre sonra yorulur ve statükoya teslim olurlar. Fakat tam da bu noktadan AK Parti ve muhalefet partilerini kıyasladığımızda, AK Parti'nin dinamiklerinin muhalefetten daha önde ve canlı olduğunu görmekteyiz. İktidarın eleştirilmesi gereken ve aslı itibarıyla eleştiri konusu olabilecek icraatları üzerinde durmaktan ziyade, siyaset dışı oyunlarda aktör olmayı tercih etmektedirler. Şu anda AK Parti'ye muhalefet edebilecek düzeyde bir muhalefet bulunmamaktadır.

Diğer yandan görünmektedir ki, muhalefet partileri Türkiye'de biraz da kimlik siyasetinin bir parçası olarak bölgesel varoluşlara sahipken, AK Parti açık bir biçimde Türkiye'nin her yerinde vardır. CHP, Doğu ve Orta Anadolu'da; MHP, Doğu, Güneydoğu bölgelerinde yoktur. Ancak AK Parti, kaybettiği illerde bile varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bu da Türkiye'nin sosyolojisini siyasete taşıma potansiyeline sahip partinin açıkça AK parti olduğunu göstermektedir bize. Nitekim, Başbakan'ın balkon konuşmasını bu bağlamda iyi bir başlangıç olmasını ve siyasette de tezahürlerini beklediğimizi belirtebiliriz.

Bir de çözüm sürecini seçimler üzerinden okumak gerekirse şunu söyleyebiliriz. Kürtlerin birkaç partide temsil edildiğini; geçen seçimlerde DTP'nin oy oranının aşağı yukarı BDP ve HDP'de korunduğunu göz önüne aldığımızda, bu partileri Kürtlerin temsilcisi olarak korumaya devam ettiğini; ancak tek meşru temsilcinin de bu partiler olarak görülmediğini anlamaktayız. Çözüm sürecinin ardından bu ilk seçimde AK Parti'ye, bölgede güven duyulduğu ve yüksek oranda temsil verildiği söylenebilir. Bu da çözüm sürecinin bölgede olumsuz olarak algılanmadığı sonucunu doğrulayacak bir donedir aynı zamanda.

Hiç şüphesiz bu seçimlerden çıkarılacak birçok siyasal, sosyal sonuçlar mevcuttur. Fakat en temel sonucun; daha önceki Türkiye serencamı da göz önüne alınarak "siyasette meşruluk" olarak çıkarılabileceğini düşünüyorum. Bunları biraz da Türkiye'nin yapısal sorunları bağlamında inşallah gelecek günlerde analiz edeceğiz. Bu vesileyle seçimlerin Türkiye için hayırlı olmasını Cenab-ı Allah'tan (CC) temenni ederim.