Dolar (USD)
32.19
Euro (EUR)
35.03
Gram Altın
2456.40
BIST 100
10200.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ocak 2019

Söylenecek çok şey var… Susmaya söyletiyorum…

Durmadan kaybediyoruz. Kaybediliyoruz. Kendini kaybeden kaybedene. Önemseyen yok, farkında olan bile yok. Ömrümüzü kaybediyoruz, ömrümüzün en güzel zamanlarını bir hiç uğruna tüketiyoruz. Zaman israfına öylesine kapılmışız ki ruh boşlukta, beden boşlukta, can boşlukta, ten boşlukta, akıl yoklukta, duygu yoksunlukta. Öylesine bir başkalaşım yaşıyoruz ki her an yine yeniden kendi kendimizi idam ediyoruz. İdam ettik tüm sıradan, güzel ve insani hasletlerimizi. Çayı bile ağız tadıyla içemiyoruz. Bir koşuşturma, bir telaş ki ne ayaklarımız yere sağlam basabiliyor ne de başımız göğe erebiliyor.

Kısır tartışmalar, verimsiz çekişmeler, kayda değer taşımayan çelişki tufanındaki eleştirilerin bini bir para. Hayatında iki kelam okumayan, âlemin fethine layık görür kendini. Başıboş bırakılmış sürü gibiyiz. Nefsine muhasebe yaptıranı henüz göremiyorum. ‘‘Ben kimim, nerden geldim, ne manayla gelindim…’’ diyen yok, dedirten yok! Madde öylesine siret etmiş ki tüm varlığımıza, ruh öylesine sarhoş, ruh öylesine bunalım, ruh öylesine metruk, ruh öylesine kaotik… Akıl akla ziyanda, gönül gönle yabancı. Biri çıkıp da sormaz, nedir bu feryat, nedir bu acı ya hancı…

Selamı unuttuk. Hasbihali kestik. Manamızı yitirdik. Örfümüzü yitirdik. Gelenek dışlanır oldu. Yenilik anlaşılmaz bulundu. Dostluk dermanının şifasına inanmaz olduk. Üç kuruşa sahip olan, kıçı kırık bir makama dadanan, nasıl, nasıl değişir oldu. Değişim, değişime hayrette.

Hep yeni beklentiler, hep içi boş umutlar, pembe hayaller, hep içi boş, gayretsiz, azimsiz kestirmeden köşeyi dönmeyi hayal edinenler. Hayalperest bir nesil, okumadan, anlamadan yaşamadan yaşatmadan türeyen robotik nesiller. Bizim eserimiz bu.

Her şey var, hiçbir şey yok. Zenginiz, varlıklı değiliz. Paylaşmayı bilmiyoruz; çünkü sevgi üzere değil, ‘vur parçala ve yeter ki kazan’, kazanmak ve hayvanlar gibi tüketmek üzere gece gündüz öğütülüyoruz. Farkında bile değiliz. Daha çok, en daha çok kazanıp sonra kazandığımızı kliniklere döküp kaybettiğimiz sağlığı, huzuru araya duruyoruz. Nafile. Ölüm gibi biçare. Gençlik dönmeyecek, sağlık gelmeyecek. Huzur hazır olmayacak. Çünkü biz, izzetli bir kazanmayı şiar edinmedik. Materyalizmin tacizindeyken değerlerimizi çaldırdık. Çocukluk arkadaşlarımızı kaybettik, mahalle kahvehanelerinde içtiğimiz çayları kaybettik. Ne pahasına olursa olsun, arkamızda duran dostumuzu kaybettik. Çünkü biz manamızı kaybettik. Çünkü biz davamızı kaybettik çünkü biz varlığımızı kaybettik. Biz, esir olduk, mahpus olduk, mahkûm olduk, mağrur olduk, çünkü biz kendimize mağdur olduk, kendi kendimize biz, mağlup olduk.

Durum vahim. Düşünmek, tefekkür etmek elzem. Kendimizi bulmalıyız. Hira’mızı inşa etmeliyiz. Mağaramıza inen nurun hikmetini sorgulamalıyız. Aklımızı merkeze alarak varlığımızı detayla kurcalamalıyız. Fıtratımız ve inancımız bizi akla yöneltir. Kaybımızı telafi etmenin yolu kendimizi bulmaktır. Ruhumuzu beslemek, tinsel yoğunluğumuza yeniden ulaşmaktır. Ulaşmanın yolu, kavuşmayı dilemektir. Gerçekten dileyen, azmeder. Helal bir azim, o sahici, samimi, içten, en derinden mükâfata meyleder. Biz hak ediyoruz. Biz ‘‘eşrefi mahlûkatız.’’ Rabbin yarattığı en şereflileriz. Kendimizin farkında olmak, kendi kendimize ve yaratana borcumuzdur. Borç yiğidin kamçısı, borcunu ödemek ise yiğidin namusudur.

Söylenecek çok şey var… Susmaya söyletiyorum… Gönül, sen anlıyorsun…