Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Eylül 2023

Stokçular şimdilik yanmayacak!

Stok kelimesi, insanlık tarihinin son yüz yılına damga vurmuş kelimelerden sadece biri… İngilizce kökenli olup esasen ağaç gövdesi anlamına gelen stok, kelime manasıyla; ‘üretilip satışa hazır duruma getirilmiş, depolanmış malların toplam miktarı’ olarak ifade ediliyor.

Bu yazıyı okumaya başlayanlar muhtemelen kendini konjonktürel durumumuzun sonuçlarıyla ya da nedenleriyle ilgili her gün yazılan yüzlerce yazının içine düşmüş zannedebilir. Fakat sanılanın aksine bu yazı ne kelimelerle oynamak için ne de konjonktürle ilgili sıradan bilgiler vermek için yazıldı.

Bu yazının asıl yazılma amacı, stok kelimesi ile ruhumuzun ve onun bir yansıması olan içtimai hayatımızın nasıl ve ne şekilde ilişkili olduğunu gösterebilmek. Dolayısıyla bundan sonra okuyacaklarınızın kelimelere yeni bir anlam atfetmenin ve insanların alışılageldik önyargılarını değiştirmenin ne kadar zor olduğunun farkında olan biri tarafından yazıldığını hatırlatmakta fayda var.

***

Para ve onun sağladığı imkanların bir sonucu olan mallar bir köşede stoklanırken, kalbimizin içinde saf bir şekilde içkin bulunanların ve onunla anlam kazananların gün be gün azaldığını görüyoruz. Ne yazık ki bu devamlı azalmakta olanlar aynı zamanda insanın hayatı boyunca hep ihtiyacı olan; sevgi, merhamet, adalet, diğerkâmlık, yardımlaşma, kin gütmeme, haset etmeme gibi özlenen hasletler… Buna rağmen hayati hasletlerimiz söz konusu olduğunda insanoğlunun fayda, haz ve maddi itibar sağlayan mallar gibi değil de stoksuz çalışıyor olması bizi şaşırtıyor. Yani bu hasletlere olan az sayıdaki talep dahi karşılanmayarak ‘yok’ çekiliyor. Peki, böyle bir ihtiyaca muhtaçken neden ruhumuzun derinliklerine kadar inip stoklamamamız gerekenleri insan olduğumuzu unutarak ve hunharca stoklamaya devam ediyoruz?

Modern dünyanın sürekli ürettiği hazlara olan doyumsuzluğumuz sebebiyle ve egolarımızı tatmin etmek için neleri/ne kadar stokladığımız gerçekten de ekonomik manasıyla stokçuluktan, insan düzelirse her şeyin düzeleceğine olan inancımızdan daha mı az önemli?

Merak ediyorum… Her gün bir yenisini eklediğimiz modern travmalarımızın öcünü almak için kalbimizde ve ruhumuzda biriktirdiklerimizin tortularına bakınca bizim de bir nevi stokçu olduğumuz ortaya çıkmıyor mu? Üstelik başkalarının gözyaşları üzerine inşa edilen mutlulukların ya da başkalarının mutlulukları üzerine sel gibi boca edilen gözyaşlarının sebebi olan tüm manevi hastalıklar bu stokçuluğun en gözde ve en prestijli müşterileriyken…

Böyle bir pazar ortamında, bedenimizi incitenleri çabucak unutmamızı sağlayan motivasyonun esasında ruhumuzu incitenleri hiçbir zaman unutmamak için diri tuttuğumuzu anla(t)mamız çok vaktimizi alacak gibi durmuyor. Dolayısıyla şimdi vicdan sahibi olan herkes, ruhumuzu incitenlerin sahip olduğu argümanları, içtimai sorunlara yol açan manevi hastalıkları ve bunu diri tutan menfi duyguları kıyamete kadar yetecek miktarda stokladığımızı kendi yüzüne rahatlıkla çarpabilir. Umulur ki bu çarpışma, manevi hastalıklarımızı besleyen stokçuluğa karşı cezaların yeterli gelmediğini ve ruhumuzun artık stokçuluğa karşı dirayet sahip olmadığını bize öğreterek yeni bir diriliş muştusuna vesile olur. Ve yine umulur ki bu diriliş muştusunun çağrısı; “korkmayın, şimdilik yanmayacaksınız!” cümlesiyle başlar.