Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Kasım 2015

SURİYE'DE TÜRKİYE-RUSYA KRİZİ

Suriye savaşı, her geçen gün yeni bir boyut kazanmaktadır. Mevcut şartlar altında Suriye ve Ortadoğu'nun geleceğine dair söylenecek her şey, bir spekülasyondan daha fazla bir anlama sahip olmamaktadır. Suriye ve Ortadoğu'nun sürekli dış müdahalelerin yapıldığı bir alan olması, her gün yeni krizlerin çıkmasına ve farklı aktörlerin değişik işlevlerle güç mücadelesine dahil olmasına yol açmaktadır.

Suriye'de güç dengeleri diye bir şey yoktur. Suriye'de var olan şey, güçler dengesizliğidir. Rusya'nın Suriye savaşına direkt olarak müdahil olması, var olan dengesizliği derinleştirmiş ve yeni güç dinamiklerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Suriye'de şu an Rusya, DAİŞ'le mücadele adı altında Esad rejimini fiilen koruyan ve ayakta tutan güç konumundadır.

İran'ın zorlamasıyla Rusya, 30 Eylül'den itibaren fiilen Suriye'de askeri operasyonlara başlamıştır. Rusya, DAİŞ'e karşı mücadele adı altında Esad ordusunun ilerlemesini sağlamaktadır. Bayır-Bucak bölgesine yapılan askeri müdahale, Türkiye'nin çok sert tepkisine oldu. Rusya, burada Türkmenlere yönelik bir müdahale olmadığını, bölgede konuşlanan radikal terörist gruplara karşı operasyon yaptığını iddia etmektedir. Rusya, özellikle Bayır-Bucak bölgesinde Rusya'dan gelen teröristlerin bulunduğunu öne sürmektedir. Türkiye, 24 Kasımda Rusya'ya ait Su-24 uçağını, hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürdü. Rus savaş uçağının düşürülmesi, Türkiye-Rus ilişkilerinde ciddi bir krize neden oldu.

Soğuk savaş dönemi dahil, yakın tarihte ilk defa bir Rus savaş uçağı bir NATO üyesi ülke tarafından düşürülmektedir. Rusya devlet başkanı Putin, uçağın düşürülmesinin Rusya'nın arkadan hançerlenmesi anlamına geldiğini, bu olayın çok ciddi sonuçları olacağını, Türkiye'nin DAİŞ'i desteklediğini ve örgütün petrol ticaretinin DAİŞ üzerinden yapıldığını ifade etmiştir. Putin, G-20 zirvesinde de Türkiye'nin DAİŞ'i desteklediği mesajını ima yollu olarak dile getirmişti. Rusya'nın tepkisine karşılık Türkiye, hava sahasını dış ihlallere karşı savunma hakkı olduğunu ifade ederek NATO'yu toplantıya çağırmıştır. ABD, krizin yükseltilmemesi için taraflara çağrıda bulunmuştur.

Viyana sürecinden sonra Putin, Tahran'a gidip İran'ın dini lideri Hameney'le görüştü. Putin, Hameney'e Rusya'nın elinde bulunan en eski Kur'an nüshasını hediye etti. Her iki ülke, Esad'a olan desteklerini net olarak ifade ettiler. Rusya-İran ittifakı, aslında Viyana sürecini kağıt üzerinde görmekte, güç yoluyla Esad rejimini Suriye'de kalıcılaştırmayı amaçlamaktadır. Esad rejiminin kalması için Rusya, Türkiye ile olan ilişkilerini gerilimli ve çatışmalı hale getirmekten kaçınmamaktadır. Rus uçağının düşürülmesi hadisesi, önümüzdeki dönemde Türkiye-Rusya ilişkilerinin gerilimlere neden olacağını göstermektedir. Rusya ile olan gerilimli ilişkiler, Türkiye'yi Batı'yla daha güçlü bağlar kurma arayışına sokacaktır.

Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi ve Rus uçağının düşürülmesi hadisesi, Türkiye ve Rusya'nın bölgesel ve küresel sorunlara aynı gözle bakmadığını, iki ülke arasında sanıldığı gibi bir yakınlaşma olmadığını göstermektedir. Suriye savaşı, Türkiye ve Rusya'ya dünyaya yönelik politikalarında farklı ve uzak olduklarını hatırlatmıştır.

Rusya ve Türkiye arasında gerçekleşen uçak düşürme krizi, aslında Suriye savaşında yeni bir gelişmenin olduğunu göstermektedir. Suriye'de şimdiye kadar vekalet savaşı yürüten taraflar olduğu ifade ediliyordu. Başka bir ifade ile Suriye savaşı, bir vekalet savaşıydı. Örneğin Esad rejimi, Rusya ve İran adına vekalet savaşı yürüten taraf olarak gösteriliyordu. Rusya ve Türkiye arasındaki uçak krizi, gerçek aktörlerin Suriye savaşında artık direkt olarak çatışabileceğini ortaya çıkarmıştır.

İki binlerden itibaren Türkiye ve Rusya arasında ticari düzeyde çok olumlu ilişkiler geliştirildi. Türkiye'nin, ABD ve Avrupa'ya karşı Rusya'yı bir denge unsuru olarak kullanma şeklinde bir politikası vardır. Son on beş yıldır Rusya ile ilişkilerin iyi gitmesinde Erdoğan-Putin dostluğunun çok olumlu bir katkısı olduğunu not etmeliyiz.

Ekonomik ve ticari açılardan Rusya ile olumlu ilişkilerin olması, Rusya'nın siyasi ve diplomatik ilişkilerde de dengelenebileceği ve işbirliği yapılabileceği anlamına gelmemektedir. Suriye savaşı, Türkiye ve Rusya arasındaki derin farklılıkları ortaya çıkarmıştır.

Rusya, kendisini küresel güç, Türkiye'yi ise bölgesel güç ve tehdit olarak konumlandırmaktadır. Rusya'nın stratejik ortağı İran iken, stratejik düşmanı ise Türkiye'dir. Rusya, stratejik düşman olarak gördüğü Türkiye'nin Suriye başta olmak üzere Ortadoğu'nun şekillenmesinde güçlü bir aktör olarak faaliyet göstermesinden rahatsızdır. Türkiye-Rusya ilişkileri, uçak düşürme olayından sonra stratejik düşman konsepti içinde işleyeceğini ve Rusya-Türkiye ilişkilerinde yaşanan bahar havasını tekrar yakalamanın imkansızlık derecesinde zor olduğunu öngörebiliriz.

Rusya, önümüzdeki dönemde Türkiye'ye karşı ekonomi, turizm, ticaret, diplomasi ve propaganda alanlarında çok yönlü faaliyetlerin içinde olacaktır. Ekonomik, ticari ve iş ilişkilerini azaltarak Türkiye'nin ekonomik bir daralma içine girmesini sağlamak için Rusya, birtakım yaptırımlarda bulunabilir. Rusya, Türkiye'yi dünyada teröre destek veren ülke propagandasıyla sıkıştırmaya çalışacak ve ülkemizin dünyada yalnızlaşması için elinden geleni yapacaktır. Rusya'nın ülkemize karşı yapacağı hamlelere karşı Batıyla olan ilişkilerimizi güçlendirmek ve iç sorunlarımızı çözmek yoluyla güçlü karşılıklar verme imkanımız vardır.