Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Ağustos 2016

Suskunlar Korosu

Sesleriniz detone, akortlarınız bozuk, sazlarınız ayarsız, koronuz bozuktu. Buna rağmen çatlak gürültünüz çok fazla hissediliyordu. Sırf muhalif olmak adına hakkı görmüyor, hakikati işitmiyordunuz. Çünkü kalpleriniz kararmış, ruhlarınız bozulmuş, basiretiniz bağlanmış, ferasetiniz kapanmıştı. İyi insanlara çatıp durdunuz. Devamlı olarak iftiralar atıp hakaretler ettiniz. Şimdi ise sesinizi duyamıyoruz. O çılgın naralarınız yankılanmıyor. Sahi siz nerelerdesiniz?

Bazıları sizi hep dinliyordu, akılları sizde, gözleri dudaklarınızdan çıkacak sözde, kulakları kirişteydi. Siz bu mesuliyet hissinin farkında olmadan hepsini yanlışa yönlendirdiniz, onlara uçurumu işaret ettiniz, koca bir neslin felaketine ve helaketine sebep oldunuz. Talebesi olduğunuzu iftiharla söylediğiniz sapkın teröristin icraatı sizi ürküttü mü? Siz ki çok kitap yazan birisiniz. Pişmanlığınızı bir kitap daha kaleme alarak 'altın' değil 'kayıp' ve 'katil' neslin hikayesini de yazacak mısınız? 15 Temmuz'dan sonra dut yemiş bülbül gibi bir yerlerde tünemişsiniz. Öttüğünüzü duyan yok, varlığınız hissedilmiyor. Henüz pişmanlık gözyaşları dökmediniz. Kanayan vicdanınızın sesini dindirecek misiniz?

Sözüm ona aydındınız. Yüksek fikirleriniz, toplumu yönlendiren makaleleriniz, etkili kitaplarınız vardı. Çevrenizde bir hayran kitleniz, size bağlı sanatçı ruhlu gençleriniz vardı. Siyasetin uzağındaydınız güya ama yazılarınızda politikayı en çirkin haliyle ve şark kurnazlığıyla yapıyordunuz. Türkiye'yi imar edenlere haksızca çatıyor, zehirli iğnelerinizi ölçüp tartmadan masum bedenlere sokuyordunuz. İşgal gecesinden beri nerede olduğunuzu, ne yaptığınızı, ne düşündüğünüzü bilen, duyan yok. Kuzum bir pişmanlık sözü sarf etmek o kadar mı zor? Hüzünlüydünüz, şiire dair hep ahkam kestiniz. Rıza Tevfik'in Sultan Abdülhamid Han'dan özür dileyen pişmanlık şiirini hatırlamaz mısınız? Eliniz kaleminize bir türlü gitmez mi? Eserinizi gördünüz, hala susacak mısınız?

Şahinlerin en yüksekten uçanı, pervasızların en delikanlısı idiniz. Yaşınızı başınızı almıştınız ama sözde cevval küheylanlar gibi delikanlılığı da elden bırakmazdınız. Yüksek ideallerinizin sınırı Türkiye'nin hudutlarını aşıyor, uzak iklimlere uzanıyordu. İhanet mekteplerini, 'Türk okulları' deyip sağda solda yücelttiniz. Asrın en siyasi dehasına ise şuursuzca çattınız. Çevrede sizi hiç gören yok. O her yerde nutuk atan üstün hatibin ne düşündüğünü, ne yaptığını bilene rastlayamıyoruz. Bari siz bir pişmanlık manifestosu yayınlamayı, aziz milletimizden ve yüce devletimizden özür dilemeyi akıl etmez misiniz?

Şiirleriniz dillerde, sözleriniz defterlerdeydi. Her kitabınız bir ilgi rüzgarı estirirdi edebiyat dünyasında. Sizden bir cümlecik naklederken yazılarına irtifa kazandırdığını düşünen, sizi 'abi' kabul eden genç ediplerin üstünde inanılmaz hakimiyetiniz, garip nüfuzunuz vardı. Bütün tuhaf sözlerinize rağmen, müzmin muhalifliğinize ve agresifliğinize karşılık yine de sizi el ve baş üstünde tutan genç şairlerin, taze yazarların yüzlerine pişkince bakabilecek misiniz? Her konuda hikmet yumurtlamayı marifet sayan siz, darbe ve ihanet gecesinden beri susuyorsunuz. Siz bu suskunlar korosunun en militan üyesi idiniz. Ne oldu size, ne oldu özelliğinize. Sahi siz bundan sonra hala ağzınızı açıp laflayacak mısınız?

Çalı çırpı davasına Taksim'i kana bulayan, bununla da yetinmeyip ülkeyi kaosa sürükleyen o şaşkın güruhun başına korkusuz bir militan edasıyla geçmiştiniz. Sempatik sözlerle İslamu00ee camiadaki bazı genç edipler tuzak olan cazibenize kapılmıştı. 'Abi' diyor başka bir şey demiyorlardı. Geziye çıkarken o pervasızlığınızı, o sözde cesaretinizi darbe gecesinde göremedik. Sırrı neydi acaba? Kol kola girip ucuz kahramanlık taslayan çapulcu güruhu da göremedik. Çoluk çocuk, bebeler ve dedeler herkes, 27 gece meydanlarda sabahlara kadar nöbet tutarken siz evlerinize tıkılmış, hain FETÖ hakkında entelektüel yorumlar mı yapıyordunuz? Hakikaten yüzünüze hasret (!) kaldık, nerelerdesiniz?

Bütün ikazlara rağmen bir türlü akl-ı selim sahibi olamayan, gerçeği görünce de kör inadından vazgeçmeyen, geçmişten günümüze uzanıp gelen ve ülkenin yaşadıklarını bilen akıldaneler, kalem ve kelam meraklıları, şimdi hangi hülyalar içindesiniz? Uyutulduğunuz yetmiyor mu? Kalın gaflet uykunuzdan ne zaman uyanacaksınız? Korkmayın, Türkiye'de sabah oldu. Bakın gün aydınlık, insanlarımızın yüzü çiçek açtı. İtirafta bulunun, günah sözlerinizi beyan edin, çekinmeyin, bu aziz ve mübarek millet sizi pişmanlıklarınızla yine de kabul edecektir. Ama bundan sonra devlet millet düşmanı olmayacaksınız değil mi?

Suskunlar korosu! Görüyorum ki derin sükut içindesiniz. Yüzünüz kızarmış, mahcubiyetiniz had safhada. Sazlarınız sözlerinizle, laflarınız ahkamınızla, kalemleriniz fırçalarınızla artık susun ve derin muhasebeye girişin. Zira ellerinizde şehitlerimizin kanı, gazilerimizin vebali vardır. Utanın, utanın!

Ey zarif kelimelerin sihirbazları, ey naif metinlerin yazıcıları, ey ince mısraların inşacıları. Gül bülbül muhabbetiniz kenarda dursun. Vatanı dillendirin, memleketi anlatın, bayrağı tasvir edin, fidan boylu şehitleri, sahabe ruhlu civanları, Ulubatlı'nın kardeşlerini yazın. Millet olma maceramızı anlatıp kutlu kalemin hakkını verin. Yoksa siz de suskunlar korosuna dahil olursunuz.