Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Şubat 2021

Tedbirde hayat var

Sosyal medyanın, egemen olduğu bir demdeyiz. “DARBELER bile sosyal medyadan yapılıyor” desek, neredeyse hata yapmamış oluruz. Yani sosyal medya üstünü çizdi mi, bittin maalesef… Tamam, biraz abartılı olsa da, olay bundan ibaret... Oysa SOSYAL MEDYA ilk başta, birilerinin yumuşak gücüydü bir zamanlar. Bunu küreselleşmenin ve hegemonik bir dünya kurmanın, aracı olarak daima kullandılar. Tabi bunu da ifade özgürlüğü, demokrasi… vb kavramlarla sattıkları için, insanların ekseriyeti de inandı ne yazık ki. Dolayısıyla zamanla arz-talep ilişkisi gereği, sosyal medya şirketleri büyüdükçe büyüdüler. Nihayetinde ise KÜRESEL BİR GÜÇ haline geldiler. Derken toplumların kendi elleriyle büyüttüğü bu yapı, bir anda “HARD POWER” konumuna dönüştürüldü. Artık siyasi, askeri ve diplomatik gücün dahi yapamadığı müdahaleleri, organize edecek bir etkiye ulaştılar. Öyle ki dayattıklarını kabul etmeyenler, evvela sosyal medya şirketlerinin hışmına uğruyor, akabinde de oluşan infialle alaşağı edilmekten kurtulamadılar.

Mesela mı? Bunu en basit tabirle, yakın dönemde şahit olduğumuz KADİFE DEVRİMLERLE açıklayabiliriz. Tıpkı Ukrayna, Kırgızistan, Gürcistan ve Lübnan’da yaşanan gibi… Tabi Arap Baharı adıyla hatırlayacağımız kaotik iklimde, usul ve yöntem bakımından tamamlayıcı örnekler arasında verilebilir. Hatta Türkiye’deki Gezi, 17-25 Aralık ve son olarak da 15 Temmuz saldırıları da… Amerikan seçimlerinde Trump’ın başına gelenler ise cabası... Peki, bu kadar mı? Elbette ki hayır… Aslında çokta uzağa gitmeye gerek yok. Günümüzde YURT DIŞINDAN bir programla idare edilen binlerce BOLD HESABIN, sistematik biçimde çıkardığı kakafoni sanırım fazla söze hacet bırakmıyor. Lakin sosyal medya platformlarının, iletişim komplikasyonlarıyla etkileşimi de buna eklenince, olayın farklı bir yönü daha kendiliğinden ortaya çıkıyor. Aynı dijital iletişim ağı WhatsApp’ın, kullanıcılarına dayattığı sözleşmenin sebep olacakları gibi… Yoksa WhatsApp’ın zaten ulaştığı telefon defterimizi, Facebook’daki bilgilerle entegre ederek, tüm boyutlarıyla oluşturduğu profilinizin ekonomik ve politik çerçevesi öylece geçiştirilemez.

Kısacası “özgürlük” alanı sandığımız bu mecraların, pek de BİZİM OLMADIĞI aşikâr. Facebook, twitter sansürleri, bu noktada değerlendirilmelidir. Dün Trump, bugün de tam seçim öncesi Kongo Devlet başkanının başına gelenlere bakılırsa, YARIN NELER OLABİLECEĞİNİ tahmin etmek ise çokta zor sayılmaz. Takdir edersiniz ki hadiselerin hepsi birilerinin istediği gibi sonuçlanması için, sosyal medya enstrümanlarıyla sahneye konan KÜRESEL MÜDAHALELERİ yansıtıyor. Bunu da dijital ağın büyüsüyle, kabul ettirdikleri algı üzerinden, zihinleri işgale uğratarak yapıyorlar. Böylece sosyal medyaya takılan demokrasi ve özgürlük MASKESİNİN; gerçekte nefret, çatışma ve karmaşa odaklı çirkin yüzünü de bir nevi tecrübe ettiğimiz şüphesiz.

Hülasa bahsettiğimiz kavganın küresel ölçekte sürdüğü ve “ULUS DEVLET” yapılarıyla, “ULUSLARÜSTÜ SERMÂYE” grupları arasında cereyan ettiği tartışılmaz. Önceleri malum devletler, söz konusu şirketleri kullanıyorlardı belki. Fakat şimdi onların devletleri kullandığı, ileride de devletleri DEVRE DIŞI bırakmanın derdinde oldukları görülüyor. Zaten dişlerini göstermeye de yavaş yavaş başladılar. Keza insanlığı önü alınmaz bir bencilliğe, açgözlülüğe, acımasızlığa ve çılgınlığa doğru sürükledikleri açık. Şayet tedbir alınmazsa devletler ve insanlar kadar, değer yargılarımızın da zarar görmesi kaçınılmaz.

Anlayacağınız dünyanın, bir YOL AYIRIMINDA olduğu muhakkak. Çünkü değindiğimiz durum, tüm toplumlar için ortak bir tehlike. Önümüzde ise sadece İKİ SEÇENEK mevcut… Ya iletişim tekellerinden hesap soran, onları kontrol eden ve insani değerler ölçüsünde uzanan bir yolu tercih edeceğiz yahut bu tekellerin arzusu doğrultusunda, SONU ÇIKMAZ SOKAKLA BİTEN bir serüven yaşayacağız… Bu minvalde DEVLETİMİZİN GÖSTERDİĞİ ÇABA, en az kuraklık gibi kritik bir öneme sahip. Ama sadece Devletimizin mücadelesi yetmez. Sivil inisiyatifte olmazsa olmazlar arasında. Tek sıkıntı ise sözüm ona bir takım toplum mühendislerinin, bu gücü sahiplenmelerinden ibaret. Ama önlemini şimdiden almazsak, yarın çok geç olabilir. Sonuçta TEDBİRDE HAYAT VAR…