Televizyonun evrimi ve geleceği!
Televizyon büyük bir evrim geçiriyor. Yeni teknoloji ve yeni
eğlence biçimlerine yönelik baskıyla TV, şimdiye kadar gördüğümüz hiçbir şeye
benzemeyen kişiselleştirilmiş bir
deneyime dönüşmeye devam edecek… Televizyonun geleceğine yönelik diğer tüm
değişiklikler için ortamı hazırlayan unsur, akış ve isteğe bağlı hizmetlerin
büyümesidir. Kullanıcılar artık programlarının belirli bir zamanda
yayınlanmasını beklemeyecek, bunun yerine istediklerini, istedikleri zaman
izleyebilecekler.
Geleceğin
televizyon anlayışı nasıl olacak?
En son trendler yavaş ama sıkı bir şekilde TV'nin sosyal medya ile
birleştiğini de gösteriyor. Günümüzde sosyal kanallar, video içeriğini kendi
platformlarında barındırmak için büyük medya endüstrisi yetkilileriyle ortaklık
kuruyor. Twitter, Facebook ve diğer
platformlarda giderek daha fazla haber akışı görüyoruz. Televizyon
teknolojisindeki gelişme asla yavaşlayacak gibi görünmüyor. 1950'lerin büyük
monokrom setlerinden günümüzün ince ultra HD ekranlarına kadar başladı. Son 30
yılda TV teknolojisi çok yol kat
etti. Televizyon teknolojisinin istikrarlı evrimi şimdiye kadar bazı inanılmaz
sonuçlar üretti. Televizyonların geleceği hakkında uzun vadeli projeksiyonlar
yapmak kolay değil. Bu sürekli gelişimden kaynaklanmaktadır.
2030 yılına kadar TV ve video endüstrisi için dört potansiyel senaryo
kadar farklı görünebilir. Bazı evrensel sonuçlar tüm piyasa katılımcıları için
önemlidir. Stratejik planlamalarında bunu göz önünde bulundurmalılar. Geleceğin
TV'si izleyiciler için sürükleyici bir deneyim olacak. İzleyiciler sadece
ekranlarında olan bir şeyi izlemek yerine gösteriye katılacak, etkileşim kurma
ve gösterinin sonucunu potansiyel olarak etkileme şansına sahip olacaklar.
Sanal
gerçeklik ve TV
Sanal gerçeklik, izleyicilerin bir gösteriye adım atmasına ve oradaymış
gibi izlemesine izin verecek. Diğer şirketlerin yanı sıra Facebook, Google ve
Microsoft, önümüzdeki yıllarda ana akım haline gelecek olan VR teknolojisini geliştirmiştir. VR
gözlükleri ile izleyiciler kendilerini sanal olarak herhangi bir gösteriye
taşıyabilir ve bu da pazarlamacılar ve eğlence şirketleri için yeni bir
olasılıklar dünyasının kapılarını açar. 2030 yılına kadar TV ve video
endüstrisi için gelecek senaryoları ne kadar farklı görünse de, bazı evrensel
çıkarımlar tüm piyasa katılımcıları için geçerlidir ve stratejik
planlamalarında bunları dikkate almaları gerekir.
Yayıncılar ve içerik üreticileri artık mevcut pazar konumlarına
güvenmemektedirler. İş modellerini ve gelecekteki gelir akışlarını güvence
altına almak için kendilerini doğrudan rakipler de dahil olmak üzere
işbirliğine ve ittifaklara açmalıdırlar. Ortak üretim, ortak dağıtım modelleri
ve hatta ortak platformlar, Netflix,
Amazon, Apple veya Google gibi
dijital platform sağlayıcılarından gelen tehdide karşı koymanın uygun
yollarıdır. Bunun ötesinde, yerleşik yayıncılar ve içerik üreticileri,
teknoloji iş süreçlerinin temel bir unsuru haline geldiğinden, sürekli olarak
dijital yeterliliklerine yatırım yapmalıdır. Onlar için çok önemli olan, hem dijital yetenekler hem de yaratıcı
zihinler için eşit derecede çekici olmalarıdır.
TV
nereye gidiyor?
Çoğu orijinal içerik, yayın yapan TV ile aynı düzenlemelere tabi değildir; bu, akış hizmeti orijinal içeriğinin dil veya içerik yönergeleriyle sınırlı olmadığı anlamına gelir. Son birkaç yıldır Netflix'in yükselişi, TV'nin geleceğinin reklamsız olacağına dair popüler bir anlatıya yol açtı. TV ağları, görüntüleme deneyimini iyileştirme umuduyla reklam yüklerini kısalttı. Ama bu işe yaramadı, çünkü bir milyondan fazla insan 2018'in ikinci çeyreğinde kablolu ve uydu TV paketlerinden vazgeçerek bunun yerine reklamsız abonelik hizmetlerini tercih ederek reklamsız TV anlatısını daha da ilerletti. Gelecekte, müşteriler önceden seçilmiş birkaç seçeneğe sahip olmak yerine kendi paketlerini oluşturabilecekler. Bu, yayın yapan TV'nin yayın hizmetleriyle rekabet etmesinin yalnızca bir yoludur. Netflix ve Hulu, müşterilere doğru önerilerde bulunmak için güçlü algoritmalar kullanır ve büyük miktarda veri toplar; bu, izleyicilerin, kendileri için geçerli olmayan gereksiz içerikler için ödeme yapmak yerine, tam görüntüleme tercihlerinin karşılanmasına alıştıkları anlamına gelir.