Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Haziran 2014

TEMSİLDE ADALET YÖNETİMDE İSTİKRAR

Önümüzde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Daha önceki seçimlerden farklı olarak ilk defa vekiller aracılığı ile değil asaleten cumhur reisini seçecek. 2007 yılında yapılan son Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan/yaşatılan Cumhurbaşkanı seçtirmeme! Çabasının akabinde iktidarın bu sorunu çözmek için ortaya koyduğu vekiller seçemiyorsa asiller seçer formülünün hayata geçirilişine sahne olacak 2015. Bu süreçte en azından Ak Parti içerisinde herhangi bir ayrılık yaşatabilir miyiz diye YSK kararı ile Sayın Gülün de seçime katılabileceğine ilişkin karar verilmesi Cumhura reisini seçtirmeme çabasının bir tezahürüdür.

Geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek, bu bir netice. Vekiller seçemesin kaos olsun noktasından hareket edenlerin öngöremediği bir netice. Şimdi yeni kaos noktası ortaya çıktı. O da Başbakan-Cumhurbaşkanı çekişmesi yaşanır ve yönetimde istikrarsızlık sağlanabilir mi? Şu aşamada görünmüyor. Ancak Türk Siyasi Tarihinin en önemli liderlerinden Tayyip Erdoğan sonrası için bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Sonrası için diyorum zira sorunun sonrası için baş göstermeme imkan ve ihtimali yok. Eğer Cumhurbaşkanını halk değil de vekiller seçiyor olsaydı da bu sorun baş gösterecekti. Neyi mi anlatmak istiyorum. Anlatmak istediğim şudur. Son 12 yıldır tek partili bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Ak Partiyi ve yönetim şeklini beğenir ya da beğenmezsiniz. Bu ayrı bir konu ancak 90 lı yılları hatırlayanlar çok iyi biliyorlar ki koalisyonlarla yönetimde istikrarı sağlayamadığımız gibi koalisyon sistemi bu halkın alışkanlıklarına ve de devlet geleneğine uygun değil. Almanya'da hiç sorunsuz işleyen bu sistem Türkiye'nin sorunlarının temelini teşkil ediyor.

Cumhurbaşkanını halkın seçtiği bir ortamda siyasi partilerin aldıkları oyların birbirine yakın şekilde dağılması durumunda tekrar koalisyon dönemi başlayacak. Zaten kendi içinde anlaşma kültüründen uzak olan partilere halkın seçimi ile gelmiş ve de partilerden daha fazla oy almış bir Cumhurbaşkanı eklenme durumunda sorunumuz 1 artmış olacak. Ve bu durum öncekinden de daha vahim bir tablo ortaya koyacaktır.

Buraya kadar sorunu ortaya koyduk. Çözüm nedir? Ya da Cumhurbaşkanını tekrar vekillerin seçmesi sorunu çözer mi? Hayır. Aslında bizler için iyi olabilecek bir noktaya gelmiş bulunmaktayız. Temsilde Adalet Yönetimde istikrarı sağladığı oranda bir sistem başarılı ya da başarısızdır. Bu anlamda X ülkede başarılı olan bir sistem Y ülkesinde başarısız olabilir. Önemli olan bu ilkeyi sağlayan sistemi oluşturmaktır.

Benim önerim adının çokta önemli olmadığı Cumhurbaşkanı/Başkan/Devlet başkanı/Başbakanı yani yürütmenin başını halkın seçmesi. Ve bu seçilen kişinin Meclis dışından kendi kabinesini oluşturması. Meclis seçiminin de ayrı olarak yapılması ve de bu seçimin barajsız olarak yapılması. Bu seçimler de de tercihli oy sisteminin nispi olarak uygulanması. Nispi diyorum zira belli bir oranda partilerin belirlediği adayların bu tercih barajına takılmadan meclise partinin aldığı oy oranında girebilmesi gerekmektedir. Böylece parti içinde de bir istikrar ve temsil imkanının oluşması sağlanabilir. Önerdiğimiz sistem ne dar bölge, daraltılmış bölge ya da Ak Partinin önerdiği Türkiye Milletvekilliği önerilerinin birebir uygulaması değildir. Bir partinin kazanması veya kazanmaması veya belli oy oranına erişmesi üzerine değil sadece Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar ilkesinin sağlanmasına yöneliktir.

Hükümetlerin kurulamadığı yada küçük partilerin bağımsız milletvekillerinin temsil yetkilerinden daha fazlasına sahip oldukları bir yürütme sorununun da, oy dağılımından çok farklı bir meclis aritmetiğinin de çözümü partiler üstü siyaset aklı ile çözülmesi gerekmektedir. Koalisyonda yer alabilirim düşüncesi ile ilerde doğacak sistemsel sorunun çözümüne engel olmak yaşanacak her olumsuz olaya da ortak olmaktır. Bu sorunun güçlü bir lider varken çözülmesi gerekmektedir. Başkanlık sistemini son dönem siyasi hayatımızın 3 önemli ve güçlü siyasi lideri de istedi. Önce Sayın Özal sonrasında Sayın Demirel şimdi de Sayın Erdoğan. İlk ikisinin hatası bu sistemi kendileri için ve ABD uygulamasını örnek alarak istemeleri oldu. Şimdi bu sistem değişikliği için hazır ortam bulunmaktadır. Ancak Sayın Erdoğan'da kendi döneminde mutlaka bu sistem değişikliği uygulansın isterse biz yeni bir koalisyonlar sonrası dip yapmış ve de İMF komiserlerinin o donuk ve çirkin gülüşleri ile karşılaşır sonrasında da hatayı birbirimizde ararız. Oysa tarihten ders alıp kişisel ve grupsal hesaplar yerine ortak hesabımız üzerine düşünme ve kafa yorma zamanımızın olduğu bir süreci yaşıyoruz.