Dolar (USD)
32.39
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2386.39
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Temmuz 2019

Tercihte bulunacak gençlere tavsiyeler!..

YKS mi şimdiki adı; alfabedeki harflerin tamamını kullandık mı ne, TEOG bile vardı, “G”yi de unutmadık, bir “yumuşak G”miz eksik kaldı galiba!..

O-Ka-Se, O-Ha-Se!

Ne sınavlar gördük biz, hayatımız sınavla geçti!..

Şimdi de…

Üniversiteye “kapak atma” mücadelesi, 2 milyon 300 bin öğrencinin girdiği sınavda puanlar açıklandı, tercih heyecanı başladı.

Eldeki puanlarla nereler “tutturulabiliyorsa” oralar yazılacak; yüzde 10 üstü, yüzde 20 altı, vesaire…

Memleketin başında S400’den F35’e dünya kadar dert varken, gündem bu meselelere kilitlenmişken, canlı yayında dile getirdiğimiz “gençlere tavsiyeler” mevzuu çok ilgi çekmiş.

Kardeşlerimiz, bizden bu konuyu lâfta bırakmayıp bir de yazı kaleme almamızı talep edince, boyun kıldan ince.

Sadece tercihte bulunan öğrencilerimiz değil, önümüzdeki yıllarda bulunacak olanlar için de, bu alanda haddinden fazla tecrübeli bir ağabeylerinden naçizâne tavsiyeler…

Bir kere dostlar:

Ailelerdeki ve gençlerdeki “dört yıllık” bağımlılığına dikkat çekmek gerek.

İlle de bir üniversiteye ve ille de dört yıllık bir bölüme kapak atmak, bir nevi karizma meselesi haline gelmiş ve dahi “gösteriş” meselesi haline: “Onunkinde var da benimkinde niye yok!..”

Hani şöyle bir sorulduğunda, “Bilmem ne üniversitesinin bilmem ne fakültesini kazandık..” demek iyi geliyor olabilir de…

Sonucu ne?..

İnsanoğlu kendi yapamadığını çocuğundan bekliyor, gerçekleştiremediği hayallerin yükünü çocuğuna yüklüyor!..

Geçelim:

Orta karar fakültelerinden birinde, “üniversiteli” genç sordu:

“Hocam iki yıldır ne yaptığımı anlamadım, hani diyorum ki… Buraya gelmeseydim de, herhangi bir yerde işe başlasaydım çok daha mı iyi yapardım?”

Böyle düşünüyorsanız, elbette, çok daha iyi yapardınız!..

Ben “fikrimi soranlara” diyorum ki,

“Ey Genç kardeşim:

Eğer çok üst düzeyde çalışma disiplinin varsa, çok çok iyi eğitim veren bir yeri kazanabiliyorsan, hedefinde çok iyi bir akademisyen, uzman (vs) olmak varsa, ‘mesleğinde’ çok üst noktalara çıkmak için gerekli olan çalışma temposunu göze alabiliyorsan...

Öyle bir talebe isen… Bence, bu yoldan devam et!..”

Değilsen…

Yine de…

“Belki fakültede ilham gelir!” diyerek “körlemesine” ilerleyebilirsin.

Ortanın az altı az üstü, iyinin az altı az üstü bir talebe isen…

Ben…

Naçizane, iki yıllık bölümlerden birini yazıp hayata “kısa yoldan” atılmayı bir çıkar yol olarak tavsiye edebilirim.

Daha iyi bir yol olarak da, Açık Öğretim Fakültesi!..

Şimdi bir düşün…

Dört yıl boyunca “açıktan” okudun, bu dört yıllık süreyi “geleceği olan” bir işte değerlendirdin.

Bu arada imkânını buldun (ki arayana imkân her zaman vardır) bir de “lisan” öğrendin.

Açık Öğretim Fakültesi’ni bitirdiğinde, en az 4 yıllık tecrüben hazır, bir de diploma 4 yıllık, üstüne bir de lisan…

Öbür tarafta…

Diyelim ki “herhangi” bir üniversitenin herhangi bir dört yıllık bölümün bitirdin…

Sıfır tecrübe, sıfıra yakın lisan ile mezun oldun.

Yaş bir hayli ilerledi…

İşini buldun (ki üniversite mezunlarında işsizlik daha yaygın bir problem), o işte diyelim ki dört yıl boyunca tecrübe edindin…

Orta yaşlara geldin…

Bu arada veya sonrasında güç bela evlendin…

Vesaire vesaire…

Ben diyorum ki, herkesin “örgün eğitimde” dört yıllık bölüm bitirmeye çalıştığı bir yapı sağlıklı bir yapı değildir!..

Piyasada “yetişmiş ara eleman”a çok ihtiyaç var.

“İyi yetişmiş” iki yıllık mezunları, iyi yetişmemiş dört yıllık mezunlardan çok daha fazla tercih ediliyor ve aldıkları maaşlar da çok daha yüksek!..

Lisenin ardından piyasaya atılıp da, dört, beş yıllık tecrübeden sonra atıldığı işi “öğrenememiş” o alandan “ekmeğini çıkartma” noktasına gelememiş olan çok azdır.

Şimdi düşünün…

Benim meslek için…

Eğer çok iyi eğitim veren, çok üst düzey bir bölümden mezun olabiliyorsan epeyce işe yarar.

Yok, böyle değilse…

Bak bir yol haritası:

Git, bulduğun herhangi bir medya kuruluşunda çalış…

Ya da sosyal medya üzerinden “butik işletmeni” oluştur.

Bu arada, üniversite eğitimi de açıktan al.

Vakit ayır, “lisan” öğrenmeye gayret et, günümüz dünyasında milyon türlü yolu var artık.

Açık öğretimi bitirdiğinde, “sıradan bir örgün eğitim kurumu”ndan mezun olan “arkadaşın”, büyük ihtimalle senin yanına verilecektir, işi öğretmen için!..

Bunlar kişisel çözümler…

Gönül arzu ediyor ki, Devletimiz bu işleri zamanında plânlasın, çocuklarımızı kabiliyetlerine göre yönlendirsin.

Gençlerimiz, kabiliyetlerine, arzularına uygun olmayan bölümlere yazıldıklarını hayatlarının en güzel yılları heba olduktan sonra anlamak durumunda kalmasın.

Lâkin vaziyetler öyle değil, bu işler hâlâ “tutturdum, tutturamadım” kafasıyla ilerliyor…

Sonra…

Mezun, mezun, mezun…

Özel sektörde iş güvencesi yok, haydi “Devlet”e!..

Böyle olunca da sıkıntı, sıkıntı üstüne.

Daha geriden alalım:

Açık öğretim lisesine yazıl, açık öğretim fakültesine devam et, bu arada en az iki lisanı hakkıyla öğren…

Bu bir yol.

Disipline ve düzene riayetle çalış, kendini “kabiliyet ve arzularına” uygun ve çok kaliteli bir “bölüme” hazırla, orayı kazan, bitir ve yoluna devam et, bu da bir başka yol.

İkisinin de güzel tarafları var.

“Hele bir dört yıllık bölüme kapak atalım da sonrasına bakarız!” zihniyeti ise “çarpık” bir zihniyet.

Bu çarpıklığın faturasını “bireylere” çıkartmak doğru değilse de…

Her vakit bireysel çözümler vardır!

Yolunu kendin bulacaksın gayri!..

Katkılarınız İçin:

Bu mesele çok önemli bir mesele, “eğitim meselesi” aslında en önemli mesele.

Bu yazdıklarımıza veya yazmadıklarımıza dair düşüncelerimizi, tavsiyelerinizi, katkılarınızı beklerim.

@sarseven twitter adresinden haberleşiriz…