Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2429.96
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Aralık 2019

Toplumlar nasıl ölürler?

Hayatın her alanında popülizmin egemen olduğu günümüz dünyasında, eğitim alanında fark yaratan, ciddi bir mektep haline gelen Özgür Eğitim-Sen, değerli düşünür ve akademisyenleri konuk ettiği Özgür Eğitim Sohbetleri’nde bu hafta Atasoy Müftüoğlu’nu ağırladı.

“Geleceği Özgürleştirmek” başlıklı sohbet, Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Abdulbaki Değer’in takdimi ile başladı. Aliya’nın ‘’Açık konuştuğum için beni bağışlayın. Güzel yalanların bize faydası olmaz; ama acı gerçekler ilaç olabilir’’ sözünü hatırlatan Değer, gerçeklerle yüzleşmek, gerçeğe temas etmek için burada bir araya gelindiğini, bunu başarabildiğimiz oranda umutlu olabileceğimizi belirterek sözü saygıdeğer düşünür Müftüoğlu’na bıraktı.

Sözlerine etkileyici bir dua ile giriş yapan Müftüoğlu, düşüncesiz duygulara, düşüncesiz bağımlılıklara maruz kalmış bir toplumun çocukları olduğumuzun altını çizerek maruz kalmanın hastalık olduğunu, niteliksizlerin maruz kalacağını, maruz kalmanın kader haline gelmesinin acizlik olduğunu belirterek başladığı konuşmasında; İslam toplumlarının içerisinde bulunduğu paradigmatik fosilleşmenin nedenlerini çarpıcı örneklerle sorgulayarak bu cendereden nasıl çıkılabileceği üzerine değerlendirmelerde bulundu. Aklını edilgen hale getiren ve aklı tahrif eden, dışlayan bir kültürün kendini gerçekleştiremeyeceğini, bu kültürün gerçeklerle yüzleşmesinin mümkün olmayacağını ve nihayetinde vesayet altına girip dönüşeceğini dile getiren Atasoy Müftüoğlu’nun konuşmasında öne çıkan vurguları şu şekilde özetleyebiliriz:

“Popülizmin Vesayeti Altındayız”

“Geleneğin, modernitenin, politik popülizmin, kişi kültünün, popüler din söyleminin vesayeti altındayız. Vesayet altındaki toplumda özgür olamazsınız.”

“Varoluş bilinçle başlar. Şu anki varoluşumuz biyolojik bir var oluştur. Bilinçli bir varoluş içinde olsaydık İslam toplumları bu halde olmazdı. İslam’a katılıyorsanız sürüye katılmıyorsunuz demektir, o yüzden sorumluluk almak zorundasınız.”

‘’Bize dayatılan gerçekliği içselleştirdik, hayat tarzı haline getirdik. Bu şizofrenik bir uzlaşmadır. Dayatılan bu gerçeklerle yüzleşmezsek sömürgeciler sömürmeye devam ederken biz de sömürülmeye katlanmaya devam edeceğiz.”

“Entelektüel Haçlı Seferlerine Cevap Üretemedik”

‘’Tüm İslami kavramlar modern entelektüel dil tarafından terörize edilmiştir. Epistemik bir diktatörlükle karşı karşıyayız. Kendi sözcüklerimiz, bizi ürpertecek sözcüklerimiz yok. Zihin dünyamız sömürgeleştirildi, mülksüzleştirildi. Madunlaştık, paryalaştık… Yedi düvele karşı savaş verdiğimizi iddia edip duruyoruz, bunlarla nerede savaşıyoruz. Daha yedi sözcüğün emperyalizmiyle baş edemiyoruz. Düşünme liyakatimizi kaybettik. ‘’

“Eğitim Meselesinde Sorunun Farkında Değiliz”

‘’Bize ırkçı ve kolonyalist temelde bir eğitim sistemi dayatılmıştır. Eğitim şûraları sadece basit teknik meselelerle oyalanıyor. Eğitime dair hayati, yapısal meselelerle uğraşan bir bakan veya bürokrat çıkmıyor. Çünkü sorunun farkında değiliz. Entelektüel haçlı seferlerine cevap üretemedik. ‘’

“Gençlerimize Sadece Hamaset Öneriyoruz”

‘’Dini düşünce, klinikte müşahede altına alınarak yakınlarıyla dahi teması engellenmesi gereken din manyakları tarafından ele geçirilmiştir. Dini popülizmin önü açılmaktadır, zira siyasi popülizmin dini popülizme ihtiyacı vardır. Ortak noktaları hamaset dilidir. Oysa hamaset dili günü kurtarır, geleceği kaybettirir.”

“Dijital kölelik çağında bütün kültürlerle karşı karşıya gelen gençlerimize sadece ve sadece hamaset öneriyoruz. Günlük, politik hamasete kapatıldık, ciddi meselelerle yüzleşen yok. Bir tane bile tarih felsefecimiz yok, bırakın tarih felsefecisini tarihçimiz bile yok. Tarih kutbu olarak gösterilen, devlet nişanı ile taltif edilen kişiler tarihçi değil vakanüvis, olay aktarıcısı. Bilinç tarihi değil büyük kişi ve olayların tarihi peşindeyiz. Oysa İslam, tarihin ve dünyanın farkında olduğunuzda başlar.”

“Taklit ve İtaat Kurumsallaştırıldı Bu Korkunç Bir Cinayettir”

“Bugün folklorik ve sembolik bir İslam’ı, bireyselleştirilmiş ve vicdana hapsedilmiş bir İslam’ı yaşıyoruz. Taklit ve itaat kurumsallaştırıldı. Bu korkunç bir cinayettir. İtaat bizde düşüncesizlik olarak tecessüs etti, fosil olma olarak uygulandı. Bu durum entelektüel mücadelenin sonuydu. Bilinç dünyamız sömürgeleştirildi. Malik bin Nebi “Kolonyalizm korkunçtur, kolonyalizme açık ve müsait olmak daha korkunçtur” derken bu ahvali vurguluyordu. Genç kuşaklar İslam’a ve Allah’a olan güvenin kaybetti. Yeni gençler hiççiliğe savruluyor. Büyük bir entelektüel seferberlik gerekiyor.”

“İslam tarihine baktığımızda, farklı kültürlerle temas kurularak entelektüel bir vizyon oluşturulduğunu görürüz. Entelektüel bağımsızlığa dokunulmazlık kazandırılmıştı. Bugün ise, yaşasalardı İbni Sina’yı, Farabi’yi taşa tutardık. Evrensel zihni; içe kapandığımız, geçmişe ve dışa kapatıldığımız gün dünyaya veda ettik. 21. Yüzyıla dair bir projeksiyonumuz yok maalesef.”

***

2009 yılında gösterime giren Nefes isimli filmde, filmin isminin bile önüne geçen bir replik vardı: “Uyursan ölürsün!”

Filmin başrol oyuncusu olan Mete Horozoğlu’nun canlandırdığı Mete Yüzbaşı karakteri, askerlerine hitap ederken onların kafasına kazımak istercesine bu repliği etkili biçimde tekrarlıyordu: “Uyursan ölürsün!”

Aklını edilgen hale getiren ve aklı tahrif eden, dışlayan bir kültürün kendini gerçekleştiremeyeceğini, bu kültürün gerçeklerle yüzleşmesinin mümkün olmayacağını ve nihayetinde vesayet altına girip dönüşeceğini dile getiren Atasoy Müftüoğlu’nun sözleri bize bir toplum nasıl ve neden ölebileceğini söylüyor.

İnsan ve toplum bilgisayar ya da cep telefonu değildir! Kendini uyku moduna alan bir toplum iflah olamaz! Bir toplum kendisini gerçeklerden kaçarak uyku moduna alır. Gerçeklerle yüzleşmek ve meselelerini aşmak için iradesini kullanmaktan imtina ettiği gün hayatiyetini yitirir.

Gerçeklerle yüzleşmek çoğu zaman acı verse de umut için yegâne imkândır. Uzun lafın kısası; Toplumlar eleştirelliklerini yitirerek kendi bünyelerine sıhhat verecek olanın arayışından yüz çevirdikleri gün ölürler.