Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2402.37
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Mart 2020

Toplumsal Hafıza-Siyasi Hafıza

Her canlı hafızasıyla yaşar, hafızasıyla dünyada yerini alır. Bir filin hafızası, bir insanın hafızasından güçlüdür. Bir toplumun hafızası ise bir filin hafızasından onlarca kat daha güçlüdür.

Kültür dediğimiz toplumsal insani kıymetler, sadece yakın geçmişin bir eseri değil aynı zamanda yüzlerce, hatta binlerce yıllık geçmişin izlerini taşırlar. Yıllarla beraber insanın, toplumun olaylara ve olgulara bakışlarını ve davranışlarını o toplumların hafızasını oluşturarak şekillendirirler.

Dilek ağaçları, tuz serpme, belli mekânlarda kurban adama, çaput bağlama, … binlerce yıllık Şaman kültürünün bugüne uzanan unsurlarıdır.

Çocukluğumuzda, başparmaklarımızı keserek birbirine birleştirir ve kan kardeşi olurduk. Epeyce yaygın bir gelenekti. Bu gelenek de binlerce yıllık geçmişi olan bir Türk geleneğidir.

Niçin bu konuları hatırlatıyoruz. Bunların birlikle nasıl bir ilişkisi var?

Dostlukların da düşmanlıkların da binlerce yıla dayanan bir ucu vardır ve daima canlıdır. Yeni dostluklarla dostluk pekişebileceği gibi düşmanlıklar da yeni düşmanlıklarla pekişebilir.

Devletlerin yaşam öyküsü, insanlardan farklı değildir. Aralarındaki en büyük fark; insan, 50-100 yıllık bir ömürdür, devletlerinki ise 100-1000 yıllık bir ömürdür.

Devletler de insanlar gibi doğarlar, çocukluk, gençlik, olgunluk, yaşlılık dönemlerini yaşarlar ve gün gelir yıkılır giderler. Yerlerine yenileri doğar. Yenilerin de yerine yine yenileri doğar.

En güçlü olduğunuz dönem, aynı zamanda en etkili olduğunuz dönemdir. Etrafınızdaki ülkelere dost eli uzatmışsanız, aradan yüzlerce yıl geçse de unutulmaz, lazım olduğunda bir dost eli mutlaka bulursunuz. Dara düştüğünüzde sizi rahata kavuşturabilecek bir ensar mutlaka ortaya çıkacaktır.

Düşmanlık yaparak bir eser bıraktığınızda da yüzlerce yıl sonra, karşınıza bir bela olarak çıkar gelir. Hatayı siz yaparsınız, bedelini torunlarınızın torunları öder.

Birlik konusu, sadece kendi zamanını, kendi şartlarını düşünerek oluşturacağınız bir güç değildir. Miras olarak devraldığınız dostluklar, birlik ruhunuzu daha güçlü kılarken devraldığınız düşmanlıklar, bugün ya da yarın belinizi kırabilecektir.

Yüzlerce yıl sömürgecilik yaparak ayağa kalkmış ve zenginleşmiş milletler, yarın çukura düştüklerinde sömürdüklerinden nasıl yardım eli görecekler?

Yüzlerce yıl diğer milletleri ezmiş, topraklarını işgal etmiş, çoluk çocuk demeden katletmiş milletler, yarın zayıfladıklarında zulmettiklerinden hangi yüzle yardım isteyecekler?

Yakın coğrafyamız hatta uzak coğrafyamız ile beraber tüm dünya neredeyse açıktan bir savaş halinde. Sadece tank ile top ile yapılan bir cephe savaşı değil her türlüsüyle vahşi bir savaş sürmekte. Niçin?

Güçlünün Haklı olmadığı, Haklının da güçlü olamadığı için. Dünya düzeninin Hak üzere değil zulüm üzere kurulu olduğu için.

Bu savaşları ülkemiz başlatmasa da etkileri ile istesek de istemesek de muhatap olmak zorunda kalıyoruz. Savaşın zararlarını yaşayan milletlere, kucak açmak zorunda kalıyoruz.

Bizlerin farkında olması gereken asıl mesele, düşkün bir millete verdiğimiz her desteğin bir gün o milletin hafızasında canlanacağı ve ileri bir tarihte devletlerinin de hafızası olacağıdır.

Düşene yardım eli uzatmak, işlerin en doğru olanıdır. En akıllıca olanı, bu yılın değil gelecek yüzyılların planını hedeflemektir. Bilmemiz gereken en doğru işin, düşman değil dost biriktirmek olduğudur. Büyümek ve güçlü olmak dost ile küçülmek ve zayıf kalmak ise ancak düşman ile olur.