Dolar (USD)
32.44
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2433.83
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Kasım 2022

Türk Devletleri Teşkilatı insanlığa bir umut olabilir mi?

Bilindiği üzere Türkiye’nin bir asra yakındır süregelen AB macerası tam bir çifte standart ve kötü yönetişim örneği sergiledi. Bütün bunlara rağmen bu sürecin ülkemize çok şey kazandırdığı aşikardır. Türkiye bir asrı aşan bir süre batı mektebinde tahsil gören bir şarklı olmuştur. Bunun sonucu olarak da batı medeniyeti ile doğu medeniyetin yorumlamasını en başarılı yapmaya aday ülke durumundadır. Mevcut halimiz ile bir medeniyet kurmak gibi yüksek idealler peşinde koşan bir kadronun iş başında olmadığı apaçık ortadadır, bununla birlikte Anadolu irfanının binlerce yıllık derin aklında çok köklü bir medeniyet okumaları ve çalışmaları hazırlıklarının var olduğunu bilmek de geleceğe umutla bakabilme güünü bize sağlıyor. Önümüzdeki dönemde bu mefkureye hizmet edecek bir ekibin görev başında olması ile bu hedeflerin gerçekleşmesi mümkün olacaktır. Mevcut siyasi yapıların tamamının işleyişi bu algıdan çok uzak olduğu için, medeniyet tarafındaki gelişimin önündeki en büyük engel mevcut siyasi işleyiş şeklidir, bunda parti ayırımı yapmaksızın sistemin bu idelallerin peşinde koşabilecek kişileri ve kurumları yuttuğunu vurgulamak isteriz.

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) hızlı ilerleme kaydeden global değişimde önemli bir rol oynama potansiyeli taşıyan bir girişimdir. Bu girişimin şövenist düşüncelerden arındırılmış ancak ruhsuzlaştırılmamış bir işleyişe olan aşkla ve heyecanla yürütüldüğünü görmek umut verici bir durum. Fakat zamanın hızlı ilerleyişi ve küreselci yeniden yapılanma projesinin de hızlı yürütülüyor olması nedeniyle, kurumsal yapının daha hızlı toparlanması ve daha kararlı adımlarla yürünmesi gerektiği de ortadadır. Zira, daha bu işin başındayız ve gidilecek çok yol var…

Uluslararası hukuk bağlamında meseleye baktığımızda entegrasyon türleri ve düzeyleri aşağıdaki evrelerden geçmektedir:

1. Tercihli Ticaret Anlaşmaları

İkili Anlaşmalar

Çok Taraflı Anlaşmalar

2. Serbest Ticaret Bölgeleri

3. Gümrük Birlikleri

4. Ortak Pazar

5. Ekonomik ve Parasal Birlik

6. Siyasal Birlik

TDT bu bağlamda henüz embriyonik aşamadadır. Zira yapılan son toplantıda “üye ülkeler arasında ticaret ve yatırımların artırılması” hedeflenmiştir. Süreci yönetenlerin ilk adım olarak Çok Taraflı Serbest Ticaret Anlaşmasını devreye sokması ve toplantıda alınan kararlar arasına ilk olarak bunu yer alması lazımdır. Bir sonraki toplantıda da Çok Taraflı Serbest Ticaret Anlaşması geliştirilerek Türk Devletleri Serbest Ticaret Bölgesi kurulmasına hazırlık “bugünden başlamalıdır”. Bunlarla birlikte, esas hedefe varılması “Gümrük Birliği” ile başlayan süreçle olacaktır. Gümrük Birliği öncesindeki süreçlerin hiç biri entegrasyon yoğunluğu Türk dünyasının bütünleşmesine “organik altyapı” hazırlayan aşamalar değildir. Entegrasyon Gümrük Birliği ile başlar. İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) da çok uzun geçmişine rağmen gözle görünür bir başarı elde edememesinin sebebi Gümrük Birliği kuramamış olmasıdır. Türkiye, İİT dönem başkanlığında bu adımların atılması için gayretler göstermesine rağmen Teşkilat üyesi devletler bu adımı atmaktan geri durdukları için süreç kısır döngü halinde kalmış, Teşkilat gözle görünür bir sonuç verememiştir. Gümrük Birliği TDT içindeki bütün ülkeler ile eş zamanlı yapılmak zorunda da değildir. Avrupa Birliği bugün 27 üyeli bir Siyasi Birlik olmuştur, ancak başlangıçta 6 ülkeli bir Gümrük Birliği hedefi ile başladığını gözardı etmeyelim. TDT Gümrük Birliği de birkaç ülke ile başlasa ve zamanla genişlese de bu amaca hizmet etmesi mümkündür. Bu nedenlerle önümüzdeki toplantıda hedef; üye ülkeler arasında Türk Devletleri Serbest Ticaret Bölgesi kurulması ve en az birkaç ülke arasında da Gümrük Birliği kurulması olmalıdır. Bu adımlar süreçte katalizör etkisi gösterecek ve süreci çok hızlandıracaktır. Sonrası daha hızlı gelir…

TDT girişimi De Facto ve De Jure Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmasını da sağlamıştır. Bu yönüyle Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik önemli bir adım atılmıştır. KKTC’ye gözlemci üye statüsü verilmesi, AB’nın akdenizin ortasındaki koskoca bir adayı ve ada halkını insanî değerlerden yoksun politikalarla baskılaması sorununa karşı adeta bir şamar olmuştur.

TDT’nin bağımsızlığı bulunmayan bazı Türk topluluklarına da self determinasyon haklarını kullanma cesareti vermesi önemsenmelidir. Örnek olarak, İran'ın Şiraz şehrini başkent olarak kabul eden Kaşkay Türkleri, siyasî mücadelelerinde yeni bir adım attı ve Millî Bayraklarını dünyaya ilan ettiler. Keza, Azerbaycan halkı ve medyası Güney Azerbaycan ile ilgili daha gür sesle konuşmaya başladı. Bunun, Başta Doğu Türkistan olmak üzere Musul-Kerkük, Kırım, Batı Trakya gibi Türk Bölgelerinin zincirini kırmasını sağlayacağını da göreceğiz.

Macar, Azeri, Avar, Başkurt, Bulgar, Balkar, Buryat, Çuvaş, Gagavuz, Kabardino, Karaçay, Karakalpak, Kazak, Kırgız, Kumuk, Moğol, Nogay, Oğuz, Özbek, Tatar, Tuva, Türkmen, Uygur, Yakut ve sair bütün Türk boylarının/topluluklarının içinde bulunduğu, keza Balkanlar’dan Moğolistan’a, Uygur’dan, Kore’ye, Kamboçya’dan, Sri Lanka Türklerine, Pakistan ve Himalaya’daki Türklerden, Girit Türklerine, Libya’daki Türklerden, Irak Türkmeneli’ndeki Türklere, Romanya Türklerinden, Kırım’a, Nijer’de yaşayan Tuaregler’den, Doğu Afrika’da ve Ortadoğu’da yaşayan Türklerin torunlarına, Sibirya’dan Kafkaslara, Tacikistan’a kadar hiçbir oba, aşiret ve Türk topluluğunu dışarıda bırakmadan bir Türk Halkları Temsilciler Kongresi veya Türk Halkları Keneşi düzenlenmelidir. Bu yapıya Hun-Kıpçak kanından gelen ve İsrail dahil dünyanın her yerine yayılmış Türk/Türkî Çerkesleri de dahil etmek gereklidir.

Bu girişimlerin sonucunda ortak değerler ekseninde buluşacağımız, başta İslam Ülkeleri olmak üzere, diğer milletlerin de dahil olacağı daha büyük ve güçlü bir yapı hedeflenmelidir. Bütün bu süreçte en önemli husus “hukuk” konusudur. Zira, AB’nin “acquis communautaire” olarak ifade ettiği, bu büyük yapıyı oluşturan ortak hukuk oluşturulmalıdır. Bu milletleri birlikte tutacak ortak hukukî esaslar oluşturulmadan, bu yapılar, uzun erimli olmaz, yol yürüyemez; siyasilerin halkın gönlünü hoş eden mesajlar verdiği oy devşirme araçlarından öte gitmez.

Bütün bu çalışmalar kültür, bilim, sanat, spor ve sair unsurlar ile desteklenerek insanlığa; “insani değerler odaklı” ve insana insan olduğu için değer veren, önümüzdeki asra yön verecek dünya tarihinin en yüksek medeniyetini kurmanın hazırlığını yapmalıdır.