Dolar (USD)
32.39
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2397.58
BIST 100
10203.48
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Temmuz 2019

Türk-Rus ilişkilerinin dünü ve bugünü

Türk-Rus ilişkilerinin başlangıç tarihi 1492 yılında olmuştur. Ticari sorunlar nedeniyle kurulan temas, 1497’de Rusların İstanbul’a elçi göndermesiyle diplomatik ilişkilerle devam etmiştir.

İstisnai dönemler hariç Türk-Rus ilişkileri sürekli karşılıklı rekabet ve çatışmayla geçmiştir. IV. İvan döneminde Kazan’ın işgal edilmesiyle başlayan süreç, Rusya’nın Doğu Avrupa’ya hâkim olmasıyla devam etmiştir.

Osmanlı Türkiye’si ile Çarlık Rusya arasında yüzyıllara dayanan çatışma süreci, Kurtuluş Savaşında yerini yakınlaşmaya bırakmıştır. Ancak bu yakınlaşma kısa sürmüş ve 2. Dünya Savaşı’nın akabinde Sovyetlerin kabul edilemez talepleri karşısında Türkiye’yi NATO’ya dâhil olmak zorunda bırakmıştır.

Türkiye zorunlu olarak NATO’ya dâhil oldu ama bu defa her on yılda bir askeri darbelere muhatap oldu. Böylece ülke ekonomik ve siyasi bunalımın içine sürüklenerek, kendi potansiyeline bir türlü erişmedi.

Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Rusya’nın içine düştüğü yeni durum, iki ülke arasında bölgesel rekabetin yaşanmasına neden oldu. Özellikle 2000’den sonra Türk-Rus ilişkilerinde ekonomi ağırlıklı bir yakınlaşma olsa da güvenlikle ilgili olarak iki ülke arasında istenilen düzeyde bir yakınlaşma sağlanamadı. Savunma ve tehdit dengesi iki ülke arasındaki ilişkileri izah etmekte yetersiz kalmaktadır. Burada aktörlerin birbirilerini nasıl algıladığı daha belirleyici olduğunu düşünüyorum.

Dolaysıyla Türk-Rus ilişkilerinin sağlıklı bir analizini yapmak için her iki ülkenin birbirlerini algılama biçimlerini şekillendiren tarihsel süreçleri dikkatle incelemek gerekmektedir. Özellikle 18. Ve 19. Yüzyıllarda Türk-Rus savaşlarının sebep olduğu olumsuz algı, günümüze kadar etkisini sürdürmektedir.

Ancak ABD’nin Türkiye’ye Patriot füze sistemini vermemesi, terör örgütüne silah desteği sağlaması, Feto terör örgütünün başını teslim etmemesi, Türkiye’yi farklı arayışlara zorlamıştır.

Dün, Sovyet Rusya’nın kabul edilemez talepleri Türkiye’yi NATO’ya katılmaya zorlamıştı, bugün ise, ABD’nin Türkiye’ye karşı kabul edilemez kaba tutumu, Rusya’dan S-400’leri almak zorunda bırakmıştır. Bir zorunluluktan başka bir zorunluluğa savrulmamız tarihsel şartların dayatması olsa da bunlar geçici çözümlerdir. Kalıcı olan kendi imkânlarımızla güvenliğimizi sağlayacak projeler üzerinde çalışmaktır.

Türkiye ile Rusya arasında sağlanan işbirliği ortamı, iki ülke açısından da son derece pragmatik bir temele dayanmaktadır. Türkiye, Batı’nın yürüttüğü politikalarına karşı Rusya’yla bir güç dengesi oluşturmaya çalışıyor. Rusya ise Ukrayna meselesinden dolayı Batı’nın uyguladığı yaptırımların yıkıcı etkisini telafi etme çabasındadır.

Rusya’nın mevcut konumu Batı’ya alternatif olmaktan uzaktır ama iyi bir dış politika seçeneği olarak değerlendirilmesi doğrudur. Asla unutulmaması gerekir ki, Türkiye kendi potansiyeline ulaşma doğrultusunda atacak her adımda ilk önce Rusya’yı karşısında bulacaktır. Hem geçmiş tecrübeler hem de Doğu Akdeniz konusunda Rusya’nın Türkiye’ye karşı yaptığı kabul edilemez açıklama bu görüşümüzü teyit etmektedir.

Türk-Rus ilişkilerinin dünü çatışma, bugünü işbirliği, yarını meçhuldür.