Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Aralık 2016

Üç Maymun Oyunu

15 Temmuz tam bir milat. İnsanlıktan çıkanlar için de, adam gibi adam olanlar içinde bu böyle. Son yıllarda yaşayarak ve tecrübe ederek gördüklerimizi, hafızalarımız unutsa bile tarih yazıcılar en ince noktasına kadar kaydediyorlardır.

Olmazların olduğu, zeki yaratıkların akla mugayir tutum ve davranışlarının insanlığı olabildiğince savurduğu bir dönemden geçiyoruz. Sureti insan bir güruh, olmaz denen şeyleri gözlerimizin içine bakarak olduruyor.

İnsan ve hayvan hakları savunucuları, feminist, çevreci, doğa koruyucu sıfatlı insan müsveddeleri insanlığa yaşatılan en acımasız zulüm karşısında dün olduğu gibi bu günde sesini çıkarmayarak havanda su dövmeye devam ediyor. Modern dünya ise yapılanlar karşısında sus pus. Gözlerimizin içine bakarak, üç maymunları oynamaya devam ediyorlar.

Birlik ve beraberliğimiz devam ettiği sürece düşmanlar ne kadar çok olursa olsun yenilmeye mahkumdur. Akl-ı selim er yada geç devreye girecek. Fıtratımızda var olan, hücrelerimizin içindeki küçük çekirdeklerde saklı duran insana ait cevherler bu gidişe elbette dur diyecek. Hak batılı her zaman zail eder.

Bizi içerden zayıflatmaya çalışan şer odakları her hafta bir yerimizden kanatmaya devam ederek başarılı olacaklarını sanıyorlar. İçerde dışarda fark etmez. Küfrün tek millet olduğunu bize dinimiz öğretiyor. Küfrün karşısında bizim tutum ve davranışlarımız çok daha önem arz ediyor.

Hesap günü herkes kendi hesabını vermek durumunda. Orada hakim, savcı, avukat yok. Kendi azalarımızın şahitliği ile hesap vereceğiz. Dün veya bugün ümmetin yaşadığı zulme karşı elimizle, dilimizle ve kalb-i buğzumuzla ne kadar samimiyiz?

İslam ümmetine reva görülen zulme karşı, dünya zindeleri öteden beri savunduğumuz yere doğru yaklaşıyor. Dün bizi çeşitli yaftalarla sistem dışına itmek isteyenlerin büyük bir kısmı, biz olmadan hiç olduklarını görüyorlar. Bizsizlik demek çözümsüzlük demek. Çözümsüzlük ise öncelikle onların batışı demek olduğunu geç de olsa anladılar ve günah çıkarmaya başladılar.

Daha çok günah çıkaracaklar ama bu onların cehennemden azad olmalarına yetmeyecek. Cayır cayır yanacaklar. Zalimler için yaşasın cehennem evrensel gerçekliği olmasa bu dünyanın bu kadar çivisinin çıktığı günlerde yaşamak gerçekten zor olurdu.

İyi ki imanımız var. İyi ki son dine inanarak hayatımızı devam ettiriyoruz. Müslüman olmanın başka meziyetlerinden de nasiplenmemiz gerekiyor. Hak yememek, yetimi gözetmek, elimizin altındakilere adaletli davranmak, mevki ve makamlarımızı dünyalık hesaplar uğruna kullanmamak, rüşvet ve adam kayırıcılıktan uzak, hak ve hukuka riayetli bireyler olmak gibi daha birçok meziyetlerle de insanlığımızı şereflendirmeliyiz.

Servet, şehvet ve şöhret bu üçlü ile mücadelede Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Güç zehirlenmesinin sarhoşluğu bize öbür dünyamızı unutturmamalı. Geçici heva ve hevesler günümüzü gün ettirse de saman alevi olduğunu unutmamalıyız. Deveyi yardan uçurmaya bir tutam ot yetiyor.

Geçtiğimiz hafta İstanbul'umuzda, Kayseri'de ve El-Bab da şer ittifakının acımasız silahları ve bombaları ile şehit olan asker polis ve sivil kardeşlerimize ALLAH'DAN rahmet, yararlı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Yılmak yok. Hak yolda yola devam İNŞAALLAH.

Önce Marmaray Şimdi De Avrasya

Vefalı insanlar gibi dursak da, çok vefalı olmadığımız kanaatindeyim. Nankörümüz azınlıkta olsa da sesleri gür olduğu için baskın çıkıyorlar. Üç yıl önce Marmaray da yaşadığım bir anımı bu sütunda sizlerle paylaşmış ve nankörlerimizden bahsetmiştim.

Marmarayla ilgili çok şey yazıldı çizildi. Onlardan bahsedecek değilim. Vefalı Marmaray'ımız hiç nankörlük etmeden içerisinden hainlerin de mazlumlarında geçmesine bu güne kadar ses çıkarmadı. Her gün milyonları da taşımaya devam ediyor.

Avrasya ya gelince. Bunun içinde çok yazıldı çizildi. Kendisi açılmadan önce ismi için günlerce hop oturup hop kalktık. İsmi üzerinde bile birleşemedik. O ise güzel İstanbul'umuzun iki yakasını birleştirerek bize ders verdi.

Yüzleri bir türlü kızarmayan, üzerlerine gelen tükürükleri yağmur zanneden güruhun son umudu kanal İstanbul. Eğer buda hayata geçirilirse ki, geçecek. İnşallah o günleri görürüz . Başka bir umutları kalır mı onu da bilemiyorum.

Gerek Marmaray da gerekse Avrasya da emeği geçen başta Reisimiz olmak üzere tüm emektarlara kalbi teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle.