Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Ocak 2024

​Ücret artışları ve fiyat kontrolü çatışması

Faizler artmaya, enflasyon yükselmeye devam ediyor. İşsizlik oranı %8,5 seviyesine gerilerken yurtiçi talep yüksek seviyelerde kalmaya devam ediyor.

Teorik olarak faiz oranının enflasyonun üzerinde olması gerekir. Yani reel faizin pozitif olması gerekir ki hanehalkı gelirinin harcamadığı kısmı yani tasarrufları artırsın. Böylece toplam talep azalsın ki bu durum enflasyonun düşmesini sağlasın.

Ancak bakıldığı zaman %42,5 seviyesinde olan merkez bankası politika faiz oranına karşılık yaklaşık %62 seviyesinde yıllık enflasyon oranı yaşanmaktadır. Bu durumda reel faiz negatif olduğu için talep daralması istenildiği gibi azalmıyor.

Talep daralmadıkça enflasyonla mücadele beklendiği gibi gerçekleşmiyor.

Yani vatandaştaki düşünce tam olarak şu; “Bugün aldığım bir ürünün fiyatı ödeyeceğim faizden daha fazla artacak. Bu nedenle ben bugün bu alış verişi yapmalıyım.”

Talep daralması olmadıkça enflasyonda düşüş istenildiği gibi düşmeyecektir. Talebi daraltan bir diğer unsur da işsizlikteki artma olacaktır. %8,5 seviyesinde olan işsizlik oranı üretimin devam ettiğini ve talebin yüksek olduğunu gösteren bir diğer önemli veri olarak görülebilir.

Sanayi üretim endeksine bakıldığında faiz politikasının sahaya yansıması görece görülmektedir. Aylık bazda üretimlerde yavaşlama görülse de tek etkenin faiz politikası olmadığını da belirtmek gerekir. Özellikle Çin’in piyasaya girmesinin etkisinin de olduğunu belirtmekte fayda var.

Enflasyonda yavaşlamayı olumsuz etkileyen bir diğer unsur ücretlerdeki artış olarak söylenebilir.

Asgari ücret görüşmelerinin başlamasıyla birlikte birçok iş yeri şimdiden fiyat artırımlarına başladı. Döviz kurundaki artış bahanesi azalınca iş yerleri asgari ücret gibi farklı bahanelerle fiyat artırmaya devam ediyor.

Tüm bu yaşananlar da göstermektedir ki faiz artırımı enflasyonun düşmesi için “sihirli bir değnek” değildir. Faiz artırımı politikasını kutsal bir unsurmuş gibi aylarca vatandaşın zihnine kazıyanların artık liberalleşme adımlarının atılması gerektiğini, “Batı” menşeili söylemleri artık daha gür sesle dillendirmeye başladıklarını görüyoruz. Ancak faiz politikasının tek başına yeterli olmayacağı aslında başından beri belliydi.

Yaşanan ekonomik sorunlar karşısında sadece faiz politikasına odaklanmak yerine, çeşitli ekonomik değişkenleri ve alternatif çözüm yollarını göz önüne almak önemlidir.

Faiz politikasının yanı sıra, maliye politikalarının da etkili bir şekilde kullanılması gereklidir. Özellikle kamu harcamalarının yönetimi, vergi politikaları ve bütçe dengelemeleri ekonomik dengenin sağlanmasında önemli bir rol oynayabilir. Bu noktada, mali politikaların esnek bir şekilde uygulanması ve ekonominin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi gerektiği vurgulanmalıdır.

Çin'in piyasaya girmesinin yanı sıra, uluslararası ticaret dengesi ve döviz kuru politikaları da ekonomideki dengeyi etkileyen unsurlardır. Ticaret politikalarının gözden geçirilmesi ve döviz kuru istikrarının sağlanması, ekonominin daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşmasına yardımcı olabilir.

Asgari ücret artışlarından kaynaklanan fiyat artışlarına karşı etkili bir fiyat kontrolü mekanizması kurulmalıdır.

Vatandaşların ekonomik politikalar hakkında daha iyi bilgilendirilmesi ve katılımının sağlanması, ekonomik reform süreçlerini destekleyebilir. Bu süreçte şeffaf ve etkili bir iletişim stratejisi, toplumun ekonomik değişimlere daha olumlu bir şekilde yanıt vermesini sağlayabilir.

Bu önerilerin birleştirilmesiyle, ekonomideki dengesizliklerin daha etkili bir şekilde ele alınabileceği düşünülmektedir. Ancak, her bir politika değişikliğinin uzun vadeli etkilerini değerlendirmek ve ekonominin karmaşıklığını anlamak, sürecin başarılı olması için önemlidir.

Faiz politikasının, enflasyon ve talep üzerindeki etkileri düşündüğümüzden daha karmaşıktır. Faiz artışları, reel faizin pozitif hale gelmesine katkı sağlamalıdır ki hanehalkı tasarrufları arttırsın ve talep daralmasına neden olsun. Ancak, mevcut durumda %42,5 olan politika faiz oranı, %62 seviyesindeki enflasyon karşısında negatif bir reel faizi işaret etmektedir. Bu durumda, talep daralması beklenen düzeyde gerçekleşmemekte ve enflasyon kontrol altına alınamamaktadır.

Bununla beraber kamu harcamalarının etkin bir şekilde yönetilmesi, vergi politikalarının ekonomik dengeye uygun hale getirilmesi ve bütçe dengelemeleri gibi maliye politikaları, ekonomik dengenin sağlanmasına katkı sağlayabilir.