Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2400.55
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Haziran 2023

​Yazar kime yazar

Niye buradayız? Eyleyişlerimizin amacı nedir? Hayatımıza yön veren kimdir? Kimin için yaşar, nefes alır, durup dinlenmeksizin çalışırız? Gök neden orada durmaktadır? Yıldızlar kimin için konmuştur oraya? Dünya kimden dolayı dönmektedir? Baharda çiçekler kimin için açar, yağmur kimden dolayı yağar, sokaklar kimin için ıslanır, rüzgar kimin için eser? Kış tohumu kimin için çatlatır, bahar kimin için yaza yürür, meyveler kimin için olgunlaşır, yazın güze söylediğini ilkin kim duyar? Bir yürüyüşe çıkarız örneğin. Kimin için? Pencerenin gerisinde yağmuru seyreder, ceketimizi sırtımıza geçirip sokak sokak yürürüz. Kim demiştir bize yağmura bak, sokakta yürü diye? Akıllı taraflarımız çoktur ama bazı bazı küçük delilikler yaparız. Bir işi ansızın bırakır, bir şehri birdenbire terk eder, bir düşünceden diğerine ışık hızıyla geçeriz. Kim vardır gerisinde? Kararlar alır, uygular, üzülürüz. Kimin için? Kararlar alır, uygular, kazanır, seviniriz. Kimden dolayı? Eyleyişlerimizin gerisinde kim vardır? Kim yönlendirmektedir duygularımızı, düşüncelerimizi, hayallerimizi? Hayal kırıklıklarımıza kim ilkin üzülmektedir?

Bazen de hayallere dalıp gideriz. Giden kimdir? Bazen de uçmasınlar, kaçmasınlar, dağılmasınlar, unutulmasınlar diye bir yere not ederiz bu hayalleri. Kime saklarız bunları, kimin için saklarız? En çok kendi yüzüne bakmayı, en çok kendini aynada görmeyi istemez mi insan? En çok kendini sevmez, yolculuğa en çok kendini çıkarmaz mı? Hangi kötü haber kendimizle ilgili olandan daha üzücüdür? Bizimle ilgili hangi iyi habere bizden daha çok sevinen çıkar? Bir yerimiz ağrırken en çok acı çeken kimdir? Halledemediğimiz, altında kaldığımız, hiçbir zaman da halledemeyeceğimizi düşündüğümüz bir sorunla boğuşurken altta kalan kimdir?

Sevdiğimiz insanları kimden dolayı yakınımızda tutar, sevmediklerimize kimin için uzak dururuz? Tercihler kimin için yapılır? Sapaklar kimin için geçilir? Kimin için yaşanır hayat?

Bütün eyleyişlerimizde olduğu gibi bütün yazılarımız da öncelikle kendimiz içindir. Her yazar, daha ilk cümlede herkesten önce kendisini bulur karşısında. Yazı iki kişilik bir yolculuksa eğer, yazılan anlatmayı olduğu kadar okunmayı da talep ediyorsa hiç şüphe etme, öteki kişi yine sensin. Yazı aynan senin, aynadaki aksin. Yazıyorsun, çünkü kendine yakın olmak istiyorsun. Yazıyorsun çünkü hala keşfedilmemiş yerlerin var. Yazıyorsun çünkü kaçman gerek, sığınman gerek kötülüklerin, kabalıkların henüz gidemediği, giremediği yerlere. Yazıyorsun çünkü daha görülmemiş beldeler, üzeri açılmamış gizemler, ayak basılmayan çimenler, topraklar, üzerine çıkılmamış dağlar var. Yazıyorsun, çünkü yaşıyorsun, ölmedin sen. Yazıyorsun çünkü ölümü geciktirmek istiyorsun, kendi ölümünü öncelikle. Yazıyla yazgı arasındaki ilişki bu. Sen yazdıkça yazgı akıp durur mekanın kurumuş damarlarına ve sen, öncelikle sen, buradayım dersin, ölmedim daha.

İnsan önce kendisi için yaşar, önce kendisi için yazar, önce kendisi okur yazdıklarını. Baktığımız yeri bizden önce gören var mıdır? Dokunduğumuz ateşe bizden önce yanan, göğsümüze çarpan yele bizden önce burun akıtan? Ayak izimizin olmadığı yerden bize ne? Gözlerimizden içeri girmeyen buluttan, nefesimizle buluşmayan iğdeden, akasyadan bize ne? Ayak basmadığımız topraklar varmış, pöh… Orada, bulundukları yerde, bizden habersiz yaşayan, ölecek olanlar hayallerimizden yol bulup kelimelerimize ışık veremeyeceğine göre, burada bulunanlara kelimelerimizi kimin için sevdirmeye çalışıyoruz? Kalbimize girmeyeni sevmiş olur muyuz? Kalbimize girenleri kalbimizin köşesine oturtan cümleler ya kimin için kurulur öncelikle? “Seni seviyorum.” cümlesindeki “m” olmasa o cümle niye kurulsun ki? Benim olmadığım bir dünyanın güneşinden bana ne?

Bütün hayallerimi kendim için kurdum. Bütün kitaplarımı kendim için yazdım. Bütün şiirlerim kendime, bütün hikayelerimde ben varım, her romanımda üzülen, ağlayan, kalbi yırtılırcasına sevinen benim. Bu yazının gerisinde ben varım, ilk okuyucusu benim. Siz sonradan gelenlersiniz. Okuyucu, ikinci değil üçüncü kişidir. Anlatırken anlayan benim çünkü. Eksik anlatıldığında tamamlayan, yanlış anlatıldığında düzelten, fazlalık olduğunda kırpan benim. Bitirdiğim hiçbir metni benden önce okuyan yoktur. Daha yazarken okumuş olmak diye bir şey var. Sonradan gelir metin bittikten sonra okuyanlar.

Bununla birlikte, ben göğe bakarken göğün de bana baktığını hissederim. Bir ormana yürürken, onun da bana doğru geldiğini, bir çiçeği severken onun da bana gülümsediğini görürüm. İçimde benim olmayan ama beni gören, benden olmayan ama bana yakın bir şeyler, birileri var. Ve ondan dolayı da yazarım. O adamın hikayesi yazılmadan eksik kalırım. O şehir betimlenmeden keyfim yerine gelmez. O kadına şiir yazılmalı, o tarihe not düşülmelidir. Ve yazdıklarımı okuyan, okumaya başladığı anda benimledir. Okumadığı, okumaya başlamadığı sürece, yok.