Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 May 2023

​Yeni ekonomi modeli başarılı oldu mu?

Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki ekonomi modeli, üretimi arttıracak ve ülkemizi, en iyi ekonomiye sahip ülkelerin safına yerleştirecek nitelikteydi. Ukrayna ve Rusya üzerinden patlak veren krizi de fırsata çeviren Erdoğan söz konusu yeni modeli uygulamaya soktu.

İlk olarak politika faizini yüzde 19 seviyesine çeken Naci Ağbal ile yollarını ayırdı ve yerine Şahap Kavcıoğlu atandı.

Şahap Kavcıoğlu MB Başkanı olarak Mart ayında atandıktan sonra ilk PPK toplantısına Nisan ayında başkanlık etti ve ilk iş olarak politika faizini yüzde 19’dan yüzde 18’e indirdi.

Dolayısıyla Erdoğan, “faizleri indirmenin enflasyonu düşüreceğini ve yatırım, istihdam ve ihracatı artırarak Türkiye'nin bağımsızlığını artıracağını” söyleyerek süreci başlatmış oldu.

Amaç liranın değerini yavaş yavaş düşürerek ihracatı teşvik etmek ve küçük imalatçıları rekabette güçlendirmek, aynı zamanda ithal hizmet ve mallar yerine yerli üretim ve hizmetlere yapılan harcamaları artırmaktı.

16 Aralık itibariyle politika faizleri yüzde 14'e kadar düşürüldü. Fakat istenen gibi olmadı. Gerek iç siyasi dinamikler, gerek küresel gelişmeler nedeniyle işler sarpa sardı.

20 Aralık’a kadar döviz hızla yükseldi. 6,5 liralardan başlayan yolculuk 18 liralara ulaştı. Amaç, yavaş yavaş liranın değerini düşürme yoluyla ihracata destek olmak iken kantarın topuzu kaçtı. Doğru bir iletişim kurulamadığından olay istenmeyen bir noktaya taşındı.

Daha da kötüsü uzun süre müdahale edilmeden yükselmeye bırakılan dolara belki muhalefetin baskılarından belki de başka sebeplerden ötürü bir anda görülmemiş tarzda bir müdahale uygulanarak sıradan vatandaşın bile ciddi zarar etmesine neden olundu.

Ve dolar 12 liralara geriletildi. Fakat hem sürecin gelişimiyle hem de sonunda vatandaşa ciddi zarar veren sonucuyla çok yanlış mesajlar verildi. Amaca ulaşılsa da bu hatalar, sonucun kalıcı olmasını engelledi. Dolar düşünce düşman ülke işgal edilmiş gibi halay çekme görüntüleri gibi garabetlere sebebiyet verildi.

Bunlar da yatırımcının bunu bir alım fırsatı gibi görmesine neden oldu. Bunda muhalif basın ve ekonomistlerin de etkisi oldu.

Bu sert havada plan dahilinde elimizi güçlendirecek ve bankalarda duran trilyonlarca TL karşılığı dövizi üretim ve ticaret için TL cinsinden kaynağa dönüştürecek Kur Korumalı Mevduat da doğru anlaşılamadı.

İlk aylarda ucuz ve müthiş bir kaynak haline gelip borsaların uçmasında büyük katkısı olan bu enstrüman yine böylesine büyük bir planda yer almayı hak etmeyen yetersiz insan kaynağının büyük hataları sebebiyle doğru değerlendirilemedi.

Hâlbuki KKM ile TL’ye dönüştürülen bu paralarla üretim patlaması yaratılacak yeni bir sermaye üretilecekti. Fakat 18 e fırlayan dolar enflasyon canavarının kapısını açtı. Herkes önden fiyatlamaya başlayınca kantarın topuzu kaçtı ve piyasa 12’ye gerilese de 18 TL üzerinden fiyatlamayla devam edip önce kendini sağlama almaya sonra ise bu karmaşadan nemalanmaya çalıştı. Anlayacağınız sistem bozuldu.

Krediler verilirken selektif tanımlaması yapılarak özellikle ihracata, üretime ve orta sınıf işletmelere öncelik verilmesi istendi. Bankaları ucuza fonlayan Merkez Bankası ceza olarak da bu sınırlamaları dışına çıkanlara Hazine’nin ucuza borçlanması için menkul kıymet satın alma zorunluğu getirdi.

Fakat yukarıda ifade edilen ardı ardına yapılan hatalardan ötürü müthiş bir planda basit bir araç olan menkul kıymetler araçtan çıkıp her sıkışıldığında başvurulan bir araca dönüştü.

Model bozuldukça süreci yönetemeyenler her deliği kapatmak için menkul kıymetleri öne sürdü. Vatandaşla bankaları karşı karşıya bıraktı. Türkiye tarihinin hiçbir krizinde görülmediği kadar Merkez Bankası ve BDDK arka arkaya yönetmelikler yayınladı.

Önce selektif krediler dışı krediler için, sonra fiyatlama farklılıkları için, ardından bankalardaki yabancı para ile TL arasındaki denge için cezalandırıcı olan menkul kıymetler en son kredi kartlarından nakit çekip ayın sonunu getirmeye çalışan vatandaşların düzenini bozacak kadar hayatımıza girdi.

İkinci tura kalan ve ülkenin kaderini değiştirme potansiyeline sahip bir seçim döneminde sıradan vatandaşın, hane halkının finansal düzenini bozacak şekilde gerçekleşen bu sevimsiz giriş öyle sanıyorum ki yıllarca hayal edip ortaya koyduğu model açısından Erdoğan’a yapılmış en büyük kötülük olmuştur.