Üniversite öğrencisi olarak İstanbul'a geldiğimde henüz 20'li yaşlardaydım. Anavatan Partisi'nden Bedrettin Dalan belediye başkanıydı. İki yıl geçmedi ki yerel yönetimde sol zihniyet iş başına geldi. 1989 yılındaki yerel seçimlerde Sosyal Demokrat Halkçı Parti Adayı ile Nurettin Sözen'li yıllar başladı İstanbul'da.
1989-1994 yılları, çöp, çamur ve çukur dönemi olarak kısaca nitelendirebileceğimiz Nurettin Sözen dönemi İstanbul için kaybedilmiş yıllardı. Haliç'ten geçerken kokudan burnunuzu tıkamak, Esenler'den geçereken hava kirliliğinden nefesinizi tutmak, Ümraniye veya Halkalı'dan geçerken çöp dağları yüzünden bakışlarınızı kaçırmak, Küçükçekmece'den geçerken çukurlara düşmemek için dikkatli yürümek, içme suyu bulmak için Arnavutköy'ün ücra köşelerindeki kaynak sularına gitmek mecburiyetindeydiniz.
Öğrencilik yıllarımın çoğu bu hengame içerisinde geçti. Dünyanın gözbebeği İstanbul'u basiretsiz yöneticilerin yanlış yönetimleri yüzünden doyasıya yaşayamadım. Patlayan çöplükleri, yok olan balık türleri, çöp yığınlarından geçilmeyen caddeleri, çukurlardan yürünmeyen sokakları, İSKİ'deki yolsuzlukları, grevde olan işçileri ile hatıralarımı dolduran İstanbul'u o haliyle hiç de hatırlamak istemiyorum.
Erdoğan'la yeni dönem
1994-1998 yılları yeni bir dönem oldu İstanbul'da. Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında İstanbul asıl kimliğini kazanmaya, içindekiler insanca yaşamaya başladı. Çöp, çamur ve çukur döneminin sonlandığı, caddeleri, sokakları ve parklarıyla şehir kimliğini kazandığı, çalışanlarının hakkını alabildiği günler yaşanmaya başlandı İstanbul'da. Kıyas bile kabul etmeyecek tarzda gelişmelere imza atıldı bu şehirde. Hele hele 2004-2014 yılları arası çok güzeldi.
İstanbul İl Genel Meclis Üyesi olarak on yıl bu şehre hizmet etme fırsatı buldum. Eğitimden sağlığa, spordan ulaşıma kadar adeta çağ atlattığımız İstanbul altın günlerini yaşadı. Hava kirliliği yerini temiz havaya, tıslayan borular yerini akan suya, doksan kişilik sınıflar yerini yirmi kişilik sınıflara, çöp dağları yerini yeşil parklara, çamur deryası caddeler yerini ağaçlarla süslü yollara, kokulu denizler yerini yüzülebilir sahillere, sadece seçkinlerin girebildiği alkol kokulu sosyal tesisler yerini halka, çamurlu sahalar yerini modern spor salonlarına bırakmıştı.
Yeniden sol zihniyet
Yirmi beş yıl sonra İstanbul yeniden sol zihniyetin, Cumhuriyet Halk Parti anlayışının idaresine geçti. Milletin kararına saygı duymak herkesin görevidir. İstanbul'da yeni dönem nasıl olacak; bunu ilerleyen gün, ay ve yıllarda göreceğiz elbette.
Hukuktan bahsederken hukuku çiğneyenler, özgürlükten bahsederken başörtülüleri aşağılayanlar, işçi haklarından bahsederken işçileri sokağa dökenler, demokrasiden bahsederken sandığa hile karıştıranlar, her düşünceye saygı derken farklı düşünenleri çağ dışı kabul edenler, vatan ve millet derken terör örgütleriyle işbirliği yapmaktan çekinmeyenler, din ve diyanet derken ezana tahammül edemeyenlerin yeni dönemdeki idarelerini zamanla göreceğiz.
Gençlik yıllarımda yaşadığım sol zihniyetin yerel yönetimini şimdi çocuklarım yaşayacak. Umudum odur ki kaybeden İstanbul olmasın ve o eski günleri yeniden yaşamayalım.