Dünya üzerine kara bulutlar dolaşıyor. Her geçen gün bir yerlerin karıştığına şahitlik ediyoruz. ASIL FAİLLERİ ise bilmeyen neredeyse yok gibi. Sonuçta hadiselerin dayandığı TEMEL MANTALİTE herkesin malumu… Bunu yurt içi ve yurt dışındaki sayısız stratejist yazıp-çizerken, bizlerde dilimiz döndüğünce köşemizde hep ifade etmeye çalıştık/çalışıyoruz. Belki de o yüzden yaşananlar için "kim, neden ve niçin" diye sormak yerine, artık "nasıl ve nerede" soruları daha fazla ilgimizi çekiyor. Zira çatışan tarafların hamle yapılacakları MEKÂN/LAR ve tercih edilecekleri USUL/LERİN, ileride olabilecekler hakkında pek çok ipucu verdiği şüphesiz. İsterseniz bugün kamuoyuna düşen açıklamalardan ve bir takım faaliyetlerden sarkan bu ipuçlarını tutarak, bağlı olduğu gerçekliğe doğru bir projeksiyon yakalım beraberce. Bakalım nelerle karşılaşacağız?

Yazımıza ABD Başkanı Trump'un; "DEAŞ bitti, Suriye'den çekileceğiz" sözlerine karşın, ABD Dışişleri Bakanı Pompeo'nun; "DEAŞ henüz bitmedi, terör örgütü birçok yerde ortaya çıkabilir" ifadeleriyle başlama kanaatindeyim. Çünkü İLK BAKIŞTA ABD içerisindeki mücadeleyi yansıtan bu durum, RUHANİ'nin Soçi Zirvesinde; "Amerika Birleşik Devletleri DEAŞ'ın bittiğini söylemekte. Gerçekle bir ilgisi yok. DEAŞ'ın Afganistan'a geldiğini biliyoruz" tespitiyle beraber ilginç bir boyut kazanıyor. İlginçlik şurada ki… Rus İçişleri Bakanlığının yaptığı; "DEAŞ'lı militanların Afgan-Tacik sınırına helikopterle taşındığı" iddiasıyla birebir örtüşmesi…

İlginçlikler silsilesi bu kadarla da sınırlı değil. Çin'in Tacikistan topraklarında askeri üs kurması… Doğu Türkistan'ın bu hengame içerisinde tekrar gündem olması… İran devriminin yıldönümünde meydana gelen ve onlarca Devrim Muhafız'ının hayatını kaybettiği saldırının, Polonya'da ABD öncülüğünde düzenlenen İran rejimi karşıtlığı ana temalı zirve ile AYNI ZAMANA DENK GELMESİ… Bunu Keşmir'de Hindistan'ın kontrolünde bulunan bir bölgede, 44 Hintli askerin hayatını kaybettiği bombalı saldırının takip etmesi… Hindistan'ın söz konusu saldırıdan Pakistan'ı sorumlu tutması ve geçen gün Hindistan savaş uçaklarının, Pakistan hava sahasını ihlal ederek Balakot kenti civarını bombalaması…

Örnekleri arttırmak elbette ki mümkün. Fakat sadece bahsettiklerimizi toparlayıp yorumlasak bile, tümünün ulaştığı noktayı "belli odaklarca yeni bir cephe kurma adımı" olarak izah etmek kesinlikle hata sayılmayacaktır. Adımların bıraktığı izlere bakıldığındaysa, GİDİLMEK İSTENEN YERİ tahmin etmek hiçte zor olmasa gerek. Keza olayların bize gösterdiği istikamet, ABD müesses nizamı ile ailelerin güdümündeki Çin arasında; Doğu Türkistan, Tacikistan, Afganistan… Kısacası Türkistan bölgesinin doğusunu kapsayacak bir hesaplaşmaya delalet ettiği tartışılmaz. Bu ateşin Pakistan ve Hindistan üzerinden yakılması da kuvvetle muhtemel görünüyor. Pakistan'ın yönünü Çin'e dönmesi, Hindistan'ın ise ABD-İsrail eksenine olan yakınlığının buna altlık teşkil ettiği muhakkak. Tabi Asya turu esnasında Hindistan-Pakistan arasında "ARABULUCU" olacağı söylenen Veliaht Prensin, cömert ziyaretleri sonrası iki ülkenin "SAVAŞIN EŞİĞİNE" gelmesi de bir o kadar manidar.

Anlayacağınız İran ve İpek Yolu Projesi bağlamında seyreden hegemonik savaşa, YAKIN TARİHTE FARKLI BİR COĞRAFYANIN DA EKLENECEĞİ artık kesin gibi duruyor. Hal böyleyken Suriye'den Çin'e, Türkistan'dan Basra Körfezi'ne oluşturacakları KARA DELİĞİN, kimi yutacağı ve nasıl bir insani drama sahne olabileceği şimdiden belli. Ama ABD ve Çin özelinde düşünüldüğünde, resmi olarak sıcak bir savaştan şu aşamada söz etmekte biraz erken… Bunun yerine tarafların her zamanki yöntemleri olan değişik İSİM, ÜLKE, ÖRGÜT VE YÖNTEMLERİ kullanacakları gayet açık/net. Tıpkı geçmişten günümüze Ortadoğu ve Afrika topraklarında yaptıkları gibi… Zaten Veliaht Prensin meşhur Çin ziyaretinde dile getirdiği; "Çin'in Müslümanlar için kurduğu toplama kamplarını savunuyoruz. Terörle mücadele hakkına saygı duyuyor ve destekliyoruz" açıklamalarından sonra da fazla söze hacet kalmıyor.

Vesselam…