Dolar (USD)
34.26
Euro (EUR)
37.37
Gram Altın
2920.82
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Haziran 2023

Herkes hazırsa Türkiye Yüzyılı başlasın

Bir seçim sürecini daha geride bıraktık. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin bu ikinci seçimi demokrasi deneyimimize ve siyasal devlet hafızamıza birçok şey kattı. Yeni hükümet sistemi; seçim süreçlerinin parlamenter rejime göre çok daha kurumsal olmasını zorunlu kılıyor. Seçmen her şeyden önce, yürütmenin başı olarak yetki ile donatacağı siyasinin; güçlü, basiretli ve güvenilir olmasını ve bunun yanında mutlaka ortaya bir vizyon koymasını, bu vizyonun makul, kabul edilebilir ve ayakları yere basan projelerle desteklenmesini bekliyor. Seçmen bununla da yetinmiyor, ortaya sunulan projelerin gerçekleşebilmesine dair taahhütte bulunan siyasi aktörde referans arıyor. Bu seçimde çok açıkça gördük ki seçmen havada kalan, uçuk kaçık vaat politikalarına, zemine göre şekillenen bukalemun siyasetine prim vermiyor.

Parlamenter sistemin seçim doğrularının bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde itibar görmemesinin en önemli sebebi ise hükümet sisteminde yetki verilen siyasinin meşruiyetinin doğrudan halka dayanmasından kaynaklı gücüdür. Halk bu sistemde doğrudan yetkilendiren olduğunun farkında. Dolayısıyla halk sadece kendisini yönetecek aday seçmekle kalmıyor, verdiği destek ile aslında verdiği yetkinin sınırlarını da belirliyor. Seçim kazanma gereklerine baktığımızda bu sistem de egemenliğin kayıtsız şartız millete ait olduğu adeta tescillenmiş oluyor.

Yine bu sistemde seçilebilme oranın en az yüzde 50+1 olması siyasilere millete verilen her sözün harfiyen yerine getirilmesini zorunlu kılıyor. Kurumsal seçim taahhütlerinin yerine getirilmesi yapısal ve biçimsel düzenlemeler ise zaman istiyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanın seçilmesiyle birlikte kendisini zafere taşıyan seçim vaatlerini yerine getirebilmesi için kurumsal ve liyakatli kadroları derhal kurması gerekiyor.

Sayın Recep Tayyip Erdoğan karşısında bir blok halinde hareket edebilme kabiliyetine haiz bir muhalefete karşı halkın teveccühünü kazanarak ikinci kez Cumhurbaşkanı seçildi.

Akabinde TBMM de yemin ederek görevine başladı. Devlet geleneğimizi, tarihimizi ve kültürümüzü yansıtan, göğsümüzü kabartan bir resepsiyon düzenledi. Cumhurbaşkanımızın göreve başlama törenine, 81 ülkeden 50’si devlet ve hükümet başkanı olmak üzere 100’e yakın üst düzey yabancı konuk katıldı. Düzenlenen programa çok sayıda yabancı ülkenin üst düzeyde temsilci ile katılması Türkiye’nin son yıllarda izlediği ve kendisini bölgesel bir güç konumuna getiren stratejik özerk dış politikasının bir sonucu olarak not etmek gerekir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu törende çok önemli mesajlar verdi. Türkiye yüzyılının inşası için birlik ve beraberlik mesajları kayda değerdi. Birlik ve beraberlik mesajları muhalefetin rövanşist seçim vaatlerine karşı büyük bir zafer kazanmış Cumhurbaşkanın birleştirici bir dil kullanması, gergin seçim atmosferinin geride bırakılması ve toplumsal huzurun normale dönebilmesi açısından çok kıymetli.

CUMHURBAŞKANLIĞI YENİ KABİNESİ;

Cumhurbaşkanı programdan hemen sonra yeni kabineyi açıkladı. Kabine için açıklanan isimler Erdoğan’ın seçim öncesi ortaya koyduğu kurumsal vizyonun adeta bir yansıması gibi. Yeni kabine heyecan verici, pekiştirici ve birleştirici bir düşüncenin adeta ete kemiğe bürünmüş hali.

Heyecan verici çünkü iki istisna haricinde yepyeni. Yenilik her zaman heyecan verir. Mental yorgunluğundan sıyrılmış yeni kadrolar proaktif politikayı müjdeliyor. Şunu da yeri gelmişken belirtelim, Kabinede ki isimler yeni ancak bu yeni isimler seçmenin memnun olduğu siyasi çizginin tedrisatından geçmiş, kendini bu siyasi harekette ispatlamış isimler. Yani tam tanımı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın hep söylediği gibi “kökleri mazide ati” bir yenilik.

Pekiştirici çünkü; bakanların her biri seçim öncesi ortaya koyulan kurumsal vizyonu ve bu vizyona dayanak projeleri gerçekleştirebilecek, her biri hem uluslararası hem ulusal arenada yetkin ve liyakatli isimler.

Birleştirici çünkü; Sayın Cumhurbaşkanımız konuşmasında Ahmedi Hani ve Yunus Emre felsefesinin kendilerine rehber olacağını söyledi. Ahmedi Hani Kürt sosyolojisinin önde gelen düşünürdür. Ahmedi Hani felsefesi Kürdü Kürt, Türk’ü Türk olarak kabul eden yani her bir halkı kendi rengi kendi kültürüyle var olduğunu kabul eden ancak birinin birine üstünlüğünü reddeden bir felsefeye dayanıyor. Temelini “ümmet” anlayışından alan bir birliktelik ve kardeşlik felsefesi. Sayın Cumhurbaşkanın bu felsefeye atıf yapması aslında son seçimde kendisini yalnız bırakmayan Kürt sosyolojisine bir taahhüt içeriyor. Ayrıca kabine Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına getirilen Cevdet Yılmaz ve Hazinenin başına getirilen Mehmet Şimşek Kürt sosyolojisinde siyasi temsil için makbul ve talep edilen isimler. Bu bakımdan da kabine birleştirici bir özelliğe sahip.

Sonuç itibari ile Türkiye projelendirdiği Türkiye Yüzyılını gerçekleştirmek için yeni, dinamik ve liyakatli kadroları vizyona çıkarttı.

Bu yüzyılın Türkiye yüzyılı olmasına giden yolda, başta Sayın Recep Erdoğan gibi bir dünya liderimizin olması, ve her biri görevlendirildiği hususta kendini ispat etmiş isimlerden kurulu bakanlar ve liderinin arkasında dağ gibi durmuş, ülke menfaatini şahsi menfaatine tercih etmiş, emperyalizmin tuzağını görmüş basiretli, vefalar necip bir millet var.

O zaman Türkiye Yüzyılı başlasın…