Lozan
Yüz yıllık Lozan efsanesinin sonuna gelindi. Lozan anlaşmasının 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmasının ardından lehinde aleyhinde birçok görüş öne sürüldü.
Lozan’a giden yol, Akdeniz’i Türklerden temizleyerek kontrol
altında tutmak için güçlü bir İtalya yerine zayıf bir Yunanistan’ı tercih eden
İngilizlerin teşvikiyle 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan askeri çıkartılmasıyla
başlayan ve Batı Anadolu’nun işgali ile süren 9 Eylül 1922’de Yunan’ın İzmir’i,
16 Eylül Bandırma, 17 Eylül Erdek’i terk etmesiyle açıldı.
Kurtuluşu Savaşı’nı veren 23 Nisan 1920 tarihinde açılan
birinci meclis, 1 Nisan 1923’te alınan seçim kararı sonrasında 15 Nisan 1923’te
son toplantısını yaparak kapatıldı. Yeni seçilen vekiller Birinci meclis
döneminde 20 Kasım 1922’de başlayan Lozan’ın ilk tur görüşmelerine 4 Şubat
1923’te ara verildi. Lozan’da ikinci tur görüşmeler 23 Nisan 1923’te başlamış 24
Temmuz 1923’te İsmet İnönü başkanlığındaki ekip tarafından imzalanmış, Türkiye
bu anlaşmaları 23 Ağustos 1923 tarih, 340, 341, 342 ve 343 sayılı kanunlarla
onaylamıştır. Onay belgeleri Fransız
hükümetine 31 Mart 1924 tarihinde sunulmuştur. İstanbul’u işgal eden İngiliz
birlikleri 23 Ağustos 1923’ten itibaren Dolmabahçe’den çekilmeye başlamış, 4
Ekim 1923’te ise çekilme işlemini tamamlamıştır. Türk birlikleri 3. Kolordunun
6 Ekim’de İstanbul’a girmesiyle şehrin kurtuluşu resmileşmiştir.
Lozan ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin batı ve güney
sınırları belirlendi. Karadeniz’den Adalar denizine kadar Bulgaristan ve
Yunanistan sınırları Dedeağaç dahil Batı Trakya Yunan tarafında kalacak şekilde
belirleniyor. Türkiye-Suriye sınırı 1921 Fransa ile ateşkes anlaşmasına göre
belirlenen sınır tasdik ediliyor. Hatay 1939’da Türkiye’ye katılıyor. Irak
sınırı ile ilgili dokuz ay içinde Türkiye İngiltere görüşmeleri sonrasında
belirlenmesine karar veriliyor. Daha sonra İngiliz oyunuyla Musul ve Kerkük
sınırlarımız dışında bırakılıyor. 5 Haziran 1926’da belirleniyor. Bu anlaşmaya
rağmen Türkiye hiçbir zaman Musul’dan vazgeçmedi. Adalar denizinde kıyıya 3
milden yakın bütün ada ve adacıkların Türkiye’ye ait olduğu hüküm altına
alınmışken hala burnumuzun dibindeki adaları Yunan işgalinden kurtaramıyoruz.
12 Adanın Yunan’a verilmesini kabul ediyoruz. Adaların silahsızlandırılması
hükme bağlanıyor. 15. Maddede İtalya’ya vereceğimiz adalar hükme bağlanıyor.
Daha sonra bu adalara da Yunan el koydu.
Türkiye 1914 sonrasında Mısır ve Sudan’daki vergiler dahil
bütün haklarından vazgeçiyor. Yine Türkiye, 1914’te Kıbrıs’ı hukuksuz olarak
ihlal eden İngiltere’nin ilhakını kabul ediyor. Türk boğazlarının statüsü
belirleniyor. Bingazi ve Trablus (Libya) haklarımızdan vazgeçiyoruz. Boğazlardaki
egemenlik haklarımıza 1936 Möntrö sözleşmesiyle kavuşabildik. Türkiye Almanya
ve Avusturya başta olmak üzere balkanlarda kurulan devletlerin sınırlarını ve
statülerini kabul ediyor. Türkiye Fas ve Tunus’taki haklarından vazgeçiyor.
Faslılar ve Tunusluları Fransız tebası olarak kabul ediyor.
Kapitilasyonlar kaldırılıyor Ancak duyunu umumiyye borçları
katmerli faiziyle birlikte ödenmesi kabul ediliyor. En son taksidini 1954’te
ödedik. Ne hikmetse Rumeli Demiryolu şirketi gibi hudutlarımız dışında kalan
Türkiye’nin alacakları faizsiz olarak alınmasına karar veriliyor.
Anadolu’yu işgal eden ve şehirlerimizi yakan yıkan, binlerce
insanımızı katleden Yunan’ın savaş tazminatı ödemesi kabul ediliyor ama her ne
hikmetse Yunanistan’ın mali durumu bahane edilerek tek kuruş alınmaması
sağlanıyor.
Vatandaşlık tarifimizi de Lozan yapıyor. Azınlıklarla ilgili
resmen dayatmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Eğitim, dil, din, ırk gibi
garantiler veriyoruz. Azınlıklara davranışlarımızı BM’nin denetimine sunuyoruz.
Lozan’da Mekke’ye yapılacak hac için Kudüs ziyareti için
Türkiye ve Mısır’ın ortak sağlık komisyonu bile kurması kararlaştırılıyor. 143
Maddelik anlaşmayı kısaca özetlemeye çalıştık.
Lozan’da elimizi kolumuzu bağlayan konularla 2023 sonrasında
da uğraşıyoruz. Mesela AB ve NATO tarafı Akdeniz’deki mavi vatanımızda enerji
aramamızı gerginliği artırıcı eylem olarak görüyor. Yunanlıların burnumuzun
dibindeki adaları silahlandırmasını görmememizi istiyor. İşgal edilen
adalarımızdan vazgeçmemizi istiyor. Suriye ve Irak’ta terör devletine müsaade
etmemizi bekliyor. Yani birileri bize Lozan’da çizilen sınırların dışına
çıkılmamasını dikte ediyor. Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatleri, Ümit Özdağ’ın
göçmen politikası Lozan’ın sınırları dışına çıkarsanız başınız belaya girer
dayatması yutturmacasından ibaretti. Şimdi, ekonomik mahkumiyetle Türkiye
Lozan’ın çizdiği sınırlarda tutulabilecek mi? Yoksa, Mısır’dan Sudan’a,
Libya’dan Fas-Cezayir’e, Musul, Kerkük’ten Halep, Şam, Kudüs ve Mekke’ye kadar
yüzyıllardır devam eden hukukumuza sahip çıkarak yepyeni Türk-İslam kutbu
oluşturabilecek miyiz? Türk, Türkiye Yüzyılı’ndanda kasıt bu olsa gerek….