Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2442.13
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Temmuz 2023

Lozan

Yüz yıllık Lozan efsanesinin sonuna gelindi. Lozan anlaşmasının 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanmasının ardından lehinde aleyhinde birçok görüş öne sürüldü.

Lozan’a giden yol, Akdeniz’i Türklerden temizleyerek kontrol altında tutmak için güçlü bir İtalya yerine zayıf bir Yunanistan’ı tercih eden İngilizlerin teşvikiyle 15 Mayıs 1919’da İzmir’e Yunan askeri çıkartılmasıyla başlayan ve Batı Anadolu’nun işgali ile süren 9 Eylül 1922’de Yunan’ın İzmir’i, 16 Eylül Bandırma, 17 Eylül Erdek’i terk etmesiyle açıldı.

Kurtuluşu Savaşı’nı veren 23 Nisan 1920 tarihinde açılan birinci meclis, 1 Nisan 1923’te alınan seçim kararı sonrasında 15 Nisan 1923’te son toplantısını yaparak kapatıldı. Yeni seçilen vekiller Birinci meclis döneminde 20 Kasım 1922’de başlayan Lozan’ın ilk tur görüşmelerine 4 Şubat 1923’te ara verildi. Lozan’da ikinci tur görüşmeler 23 Nisan 1923’te başlamış 24 Temmuz 1923’te İsmet İnönü başkanlığındaki ekip tarafından imzalanmış, Türkiye bu anlaşmaları 23 Ağustos 1923 tarih, 340, 341, 342 ve 343 sayılı kanunlarla onaylamıştır. Onay belgeleri Fransız hükümetine 31 Mart 1924 tarihinde sunulmuştur. İstanbul’u işgal eden İngiliz birlikleri 23 Ağustos 1923’ten itibaren Dolmabahçe’den çekilmeye başlamış, 4 Ekim 1923’te ise çekilme işlemini tamamlamıştır. Türk birlikleri 3. Kolordunun 6 Ekim’de İstanbul’a girmesiyle şehrin kurtuluşu resmileşmiştir.

Lozan ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin batı ve güney sınırları belirlendi. Karadeniz’den Adalar denizine kadar Bulgaristan ve Yunanistan sınırları Dedeağaç dahil Batı Trakya Yunan tarafında kalacak şekilde belirleniyor. Türkiye-Suriye sınırı 1921 Fransa ile ateşkes anlaşmasına göre belirlenen sınır tasdik ediliyor. Hatay 1939’da Türkiye’ye katılıyor. Irak sınırı ile ilgili dokuz ay içinde Türkiye İngiltere görüşmeleri sonrasında belirlenmesine karar veriliyor. Daha sonra İngiliz oyunuyla Musul ve Kerkük sınırlarımız dışında bırakılıyor. 5 Haziran 1926’da belirleniyor. Bu anlaşmaya rağmen Türkiye hiçbir zaman Musul’dan vazgeçmedi. Adalar denizinde kıyıya 3 milden yakın bütün ada ve adacıkların Türkiye’ye ait olduğu hüküm altına alınmışken hala burnumuzun dibindeki adaları Yunan işgalinden kurtaramıyoruz. 12 Adanın Yunan’a verilmesini kabul ediyoruz. Adaların silahsızlandırılması hükme bağlanıyor. 15. Maddede İtalya’ya vereceğimiz adalar hükme bağlanıyor. Daha sonra bu adalara da Yunan el koydu.

Türkiye 1914 sonrasında Mısır ve Sudan’daki vergiler dahil bütün haklarından vazgeçiyor. Yine Türkiye, 1914’te Kıbrıs’ı hukuksuz olarak ihlal eden İngiltere’nin ilhakını kabul ediyor. Türk boğazlarının statüsü belirleniyor. Bingazi ve Trablus (Libya) haklarımızdan vazgeçiyoruz. Boğazlardaki egemenlik haklarımıza 1936 Möntrö sözleşmesiyle kavuşabildik. Türkiye Almanya ve Avusturya başta olmak üzere balkanlarda kurulan devletlerin sınırlarını ve statülerini kabul ediyor. Türkiye Fas ve Tunus’taki haklarından vazgeçiyor. Faslılar ve Tunusluları Fransız tebası olarak kabul ediyor.

Kapitilasyonlar kaldırılıyor Ancak duyunu umumiyye borçları katmerli faiziyle birlikte ödenmesi kabul ediliyor. En son taksidini 1954’te ödedik. Ne hikmetse Rumeli Demiryolu şirketi gibi hudutlarımız dışında kalan Türkiye’nin alacakları faizsiz olarak alınmasına karar veriliyor.

Anadolu’yu işgal eden ve şehirlerimizi yakan yıkan, binlerce insanımızı katleden Yunan’ın savaş tazminatı ödemesi kabul ediliyor ama her ne hikmetse Yunanistan’ın mali durumu bahane edilerek tek kuruş alınmaması sağlanıyor.

Vatandaşlık tarifimizi de Lozan yapıyor. Azınlıklarla ilgili resmen dayatmalarla karşı karşıya kalıyoruz. Eğitim, dil, din, ırk gibi garantiler veriyoruz. Azınlıklara davranışlarımızı BM’nin denetimine sunuyoruz.

Lozan’da Mekke’ye yapılacak hac için Kudüs ziyareti için Türkiye ve Mısır’ın ortak sağlık komisyonu bile kurması kararlaştırılıyor. 143 Maddelik anlaşmayı kısaca özetlemeye çalıştık.

Lozan’da elimizi kolumuzu bağlayan konularla 2023 sonrasında da uğraşıyoruz. Mesela AB ve NATO tarafı Akdeniz’deki mavi vatanımızda enerji aramamızı gerginliği artırıcı eylem olarak görüyor. Yunanlıların burnumuzun dibindeki adaları silahlandırmasını görmememizi istiyor. İşgal edilen adalarımızdan vazgeçmemizi istiyor. Suriye ve Irak’ta terör devletine müsaade etmemizi bekliyor. Yani birileri bize Lozan’da çizilen sınırların dışına çıkılmamasını dikte ediyor. Kılıçdaroğlu’nun seçim vaatleri, Ümit Özdağ’ın göçmen politikası Lozan’ın sınırları dışına çıkarsanız başınız belaya girer dayatması yutturmacasından ibaretti. Şimdi, ekonomik mahkumiyetle Türkiye Lozan’ın çizdiği sınırlarda tutulabilecek mi? Yoksa, Mısır’dan Sudan’a, Libya’dan Fas-Cezayir’e, Musul, Kerkük’ten Halep, Şam, Kudüs ve Mekke’ye kadar yüzyıllardır devam eden hukukumuza sahip çıkarak yepyeni Türk-İslam kutbu oluşturabilecek miyiz? Türk, Türkiye Yüzyılı’ndanda kasıt bu olsa gerek….