Cuma sabahı Yeni Zelanda'nın Christchurch kentinde, iki camiye Cuma namazı sırasında düzenlenen silahlı saldırılarda –yazıyı kaleme aldığım saate kadar- 49 kişi hayatını kaybetti, 48 kişi –yarısı ağır- yaralandı. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern olayı bir 'terör saldırısı' olarak niteledi. Batı medyası ise bir saldırı olarak tanımladı.
Hala şoktayım. Büyük üzüntü içindeyim. Biz Türkiye'de 1000 yıldır İslam, Hıristiyan ve Musevi üç semavi dinin toplulukları bir arada yaşadık/yaşıyoruz. İbadet eden insanları öldürmek nedir?
Saldırıyı gerçekleştiren terörist Avustralya Vatandaşı Trander, Anti-İslam düşüncesiyle 1000 yıllık nefretin kusmuş.
Ortadoğu'da Camii'ye saygı ne ise; Kilise ve Sinagoglara da saygı aynıdır. İbadethanelere saldırı son Suriye iç savaşında Batılı devletlerin/istihbaratçıların icat ettiği 'İthal Teröristlerin' yaptığı bir şey.
Ancak Okyanusun en ucra köşesinde bile Balkanlar, Ortadoğu ve Avrupa'da Müslümanlara ve Türklere nefret mesajları gönderen 74 sayfalık tehditkar mektubu gösteriyor ki; bir grup/kişi Hıristiyan topluluk, Müslümanları hedefe koymuş. Düşman bilmiş. Nefret biriktirmiş. İlk fırsatta da öldürmekten,katletmekten geride durmamış.
Saldırıyı gerçekleştiren kişinin, uzun zamandır saldırıyı planladığı açıklamasından anlaşılıyor. 50'den fazla masum insan, ırkçı birkaç terörist tarafından en ulvi ve en kutsal yerlerde yani mabetlerinde katledildi. ABD ve AB ülkeleri medyası ve resmi görevlileri 'Saldırgan akıl sağlığından yoksun'' diyecek. Oysa bu durum başta Avrupa Başkentleri olmak üzere; öncelikle kadın ve çocukları hedef alan/almış/almaya devam eden saldırıların, seçim öncesi siyasilerin söylemlerinin bir sonucudur. Yeni Zelanda saldırısı artık bunun kontrol edilemez hale geldiğinin bir göstergesidir.
Kuvvetle bir ihtimal Almanya merkezli İslam ve göçmen karşıtı PEGİDA gibi oluşumlar artık kolektif silahlı gruplara dönüşerek TERÖRİST gruplara dönüşecek/dönüşüyor/dönüştü.
Batı'nın İslam düşmanlığı, sosyo-ekonomik ve tarihsel bir travmanın da yarattığı patolojik bir sonucudur. Bu durum kontrolden çıkarak, din motivasyonu ile teröristlerin, ruh hastarı ve faşistlerin eylemlerine dönüşüyor. Özellikle Avrupa ve Amerika'da yaşayan Müslümanları sindirmeye, korkutmaya mümkünse kovmayı hedefleyen bu saldırılar yeni bir din savaşlarının habercisi mi? Bilemiyorum. Şuan için mümkün görünmese de; gelecek için göz kırpıyor.
Lafı eğmeye bükmeye gerek yok. Yeni Zelanda ve bundan sonra kuvvetle bir ihtimal doğacak birçok saldırı, din motivasyonu ile yapılacak ve Müslümanları hedef alacak olan saldırılardır. Bu saldırılarılar teröristin/saldırganın dinine göre tanımlanması, her ne kadar bu semavi dinlere haksızlık olarak görülse de; dünyadaki algısı tam olarak budur. Yeni Zelanda saldırısı, bunun bir kırılmasıdır. Ancak bu saldırıların belli bir merkezin veya devletin talimatı yapılmış olması, bunun bir din savaşlarının açık ilanıdır. Zira saldırının gerçekleştiği 'Christchurch' kenti, her ne kadar Müslümanların yoğun yaşadığı bir şehir olsa da; aslında saldırının Hıristiyan diniyle anılmasının en önemli parçasıdır. Yeni Zelanda'da yaşanan hadiseyi Hıristiyan dinin tümüne mal edemeyiz
Sonuç olarak, Saldırıyı gerçekleştiren alçak terörist, Türkiye ve Müslümanların lideri Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan'ı hedef alan "Halkımızın en eski düşmanı olan Türklerin ve Avrupa'daki en büyük terör örgütlerinin lideri" açıklaması ve Ayasofya, İstanbul… diğer tehditleri; Hıristiyan dünyası ile İslamın sancağını 600 yıl taşımış Osmanlı İmparatorluğu üzerinden 96 yıldır da taşımaya devam eden Türkiye'yi tehdit etmesi, bu saldırının amacının Türkiye'yi ve lideri Erdoğan'ı merkeze alan bir 'Hıristiyan Terör' eylemidir. Elbette bütün bir Hıristiyanları tanımlamasa da; sonuçları ve verdiği hasar itibariyle tüm dünya Müslümanların huzurunu kaçırmıştır.
Yeni Zelanda Müslümanların ve tüm Dünya Müslümanların başı sağ olsun.