Türkiye Cumhuriyeti'nin doğumu ve varoluş sürecini Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsi tarihi olarak değerlendirmek mümkün. Bu nedenle de Atatürk'ü konuşmak, onu eleştirmek aynı zamanda Kemalizmi, Kemalizm'in zihin yapısını; yani resmi ideolojiyi de eleştirmek anlamına gelmektedir. Bu bağlamda resmi tarihin ve düşünce özgürlüğünün önündeki en büyük engellerden biri de 5816 sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu'dur. Çoğu yazar ve düşünce insanı 5816 sayılı kanun gereği doğru bir tarih ve doğru bir toplum analizinden kaçınmakta ve resmi tarih okumalarından öteye geçmek noktasında çekimser davranmaktadır.
5816 sayılı kanun 1951 yılında Demokrat Parti döneminde Ticani tarikatının Atatürk'ün bazı heykellerini kırıp-yıpratmaları bahane edilerek çıkartılmış bir kanundur. Bazı kaynaklara göre bir gecede 17 tane büst kırılmış ve bunun karşılığında da Menderes sessiz kalamayacağı için bu kanunu çıkartmıştı. Kanunun çıkma sebebi büstlerin yıkılması mıdır; yoksa İnönü'nün milli şef döneminde paraların üstüne kendi resmini bastırmasına karşılık İnönü'ye ve İnönü taraftarlarına karşı Atatürk kartının öne sürülmesi midir, tam olarak açık değildir.
Fakat sebep ne olursa olsun taştan, topraktan yapılmış bir heykele saldırmanın veya bir insanın neredeyse yaratıcı konumuna getirilerek ilahlaştırılması karşısında bu kadar ağır bir maddenin getirilmiş olması insanı hayrete düşürüyor doğrusu. Cumhuriyet tarihini, cumhuriyetin sanat, mimarlık ve heykel anlayışını irdelediğimiz zaman ne yazık ki bu heykellerin varoluş sebeplerinin siyasi düşünceyi, iktidarı temsil ettiğini ve bir ideolojinin ürünü olduklarını görüyoruz. Ayşe Hür'ün 2009 yılında kaleme aldığı "Bir millet ki heykel yapmaz…" başlıklı makalesinde şu tespitleri önem arz etmektedir. Ayşe Hür'e göre, Atatürk heykellerinden anlaşılan şeyin öncelikle estetik kaygısının olmadığıdır. Çoğunun oranlarının bozukluğu, anatomisinin oturmamışlığı ve hemen hemen hepsinde fazlasıyla resmi bir duruşun olduğunu ve burada ki sorunun da sanat kaygısı değil bir ideoloji aktarımı olduğunun altını çizer. Bu tespit doğrultusunda düşündüğümüz zaman birçok yere dikilmiş Atatürk büstünde bu kaygıyı görmekle beraber bunun en tipik örneği ise İzmir'deki AK Partili Buca Belediyesi tarafından Çaldıran Mahallesi Taş Ocakları Mevkii'ne yaptırılan 40 metre yüksekliğindeki oldukça itici görünümlü devasağ Atatürk heykelidir. Sevan Nişanyan'a göre de, hayattayken adı şehirlere verilen, heykelleri dikilen 20. yüzyılın birinci siyasi lideri Atatürk, diğeri ise Stalin'dir. Stalin'in heykelleri kaldırıldı veya önemsizleşti. Atatürk'ün heykelleri ise hala belirleyici.
Dünyanın hiçbir yerinde kişiye özel böyle bir kanuna rastlamak mümkün değilken, ne yazık ki 5816 Sayılı Kanun'un çıktığı 1951 yılından bu güne kadar birçok kişi bu maddeden dolayı yargılanarak cezaya çarptırılmıştır. Üstelik 5816 sayılı kanundan ceza aldığınız zaman bu ceza para cezasına çevrilemez, ömür boyu kamu hizmetinden faydalanma haklarınız da elinizden alınır. 5816 sayılı kanun özellikle Menderes döneminde çok fazla bir uygulamasına rastlamak mümkün değildir. Zaten Kanunun çıktığı dönemde DP'li Halide Edip Adıvar gibi 50'ye yakın bazı milletvekillerinin kanunun yasallaşması için oy kullanmadıkları da kaynaklarda yer alıyor. Ancak kanun 60'lı yıllara kadar kendini fazla hissettirmiyor. Lakin nasıl oluyorsa Menderes'in idamından sonra bu kanun gün yüzüne çıkmayı başarıyor.
Bugün geldiğimiz noktada hala böyle bir maddenin yürürlükte olması insan fıtratına aykırı olmakla beraber özellikle de düşünce özgürlüğü açısından utanç verici bir durum. Neredeyse bir insanı öldürmekle, doğru ve yanlışlığına bakılmadan Atatürk hakkında bir söz sarf etmek aynı kefeye konulmakta. Atatürk için saygı duruşunda ayağa kalkmadığı için yaka paça tutuklanıp cezaevine gönderilen insanlar, Atatürk heykelinin burnunu yamuk yaptı diye dava açılan heykeltıraşlar gibi sudan sebep bahanelerle insanlar cezalandırılmaktadır. Hatırlarsanız eski Anayasa Mahkemesi Başkanlarından Yekta Güngör Özden'in "Atatürkçü olmayan insan değildir" şeklinde ki sözleri de Kemalizm'in insana bakışını özetler mahiyettedir. Yine Atilla Yayla Atatürk'e "adam" dediği için 15 ay hapis ile cezalandırılmış, Mustafa İslamoğlu ve Hakan Albayrak ve Ahmet Önal da aynı suçtan dolayı hapis yatmışlardı. Bunun dışında İpek Çalışlar, Lütfü Taylan Tosun, Ayşe Yıldırım, Zehra Türkmen, Mehmet Terzi ve Oral Çalışlar gibi birçok isim kovuşturmalık olmuştur. Atatürk'e diktatör dediği için Nagehan Alçı'ya da 2011 yılında soruşturma açılmıştı.
En son 5816 saylı kanun "Kocaeli Kartepe İnsan Hakları Derneğine" açılan dava ile karşımıza çıktı. 10 Kasım törenleri kalksın diyen aktivistler şimdi 5816 sayılı kanundan yargı önüne çıkarılacaklar. 5816 sayılı kanunun özgür düşüncenin, düşünceleri ifade özgürlüğünün önünde büyük bir engel olarak durduğunu ifade eden dernek yetkilileri, bu kanunun kaldırılması konusunda hükümete de çağrıda bulunuyorlar. Eğer hükümet gerekeni yapmaz ise ülke çapında kanunun kalkması için imza kampanyası toplamayı düşünüyorlar.
"Özgür-Der Genel Merkezi"ne de 2009 yılında ilköğretimde Andımız Dayatması Kalksın Kampanyası açtığı için kapatma davası açılmıştı. Ve 8 Eylül Cumartesi günü saat 14'de yine Özgür-Der Fatih Saraçhane Parkı'nda "Andımız Dayatmasına ve Başörtüsü Zulmüne Son!" başlıklı bir basın açıklaması yapıyor!..
Mustafa Kemal Atatürk'ün "Anıtlar diktirdiğimi, etrafımda büyük propagandalara hoşgörü ile davrandığımı görenler beni bencil sanacaklardır. Ben kendi şahsımda ideallerimi unutulmaz kılmak istediğim için unutulmak istemiyorum." Sözleri 5816 sayılı maddenin varlığını özetler mahiyettedir. Ne yazık ki 5816 Sayılı Kanun Türkiye'nin tabularla ve kişi kutsamalalarla oluşturulmuş hukuki yapısında düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığının açıkça bir göstergesidir.
Eğer bu gün hala 10 Kasım törenleri kalksın demek, Atatürk'e diktatör veya adam demek suçsa, Atatürk heykelinin kaşını, gözünü, burnunu düzgün yapmamak, Mustafa filminde olduğu gibi Atatürk'ün sigara ve alkol içtiğini belirtmek ve Atatürkçü olmamak suçsa bende bugün yine bütün bu suçlara ortak oluyorum.
Ve avazım çıktığı kadar bağırıyorum. "5816 Sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu Kalksın!"