0
Merhaba değerli Milat okurları..
İlk yazı zordur derler. Özellikle Türkiye'ye yapılan çok uluslu operasyonlar da göz önüne alındığında..
Elimiz kalem tuttukça, her Salı ve Pazar bu köşede sizlerle beraber olacağız.
Sayın Başbakan;
"Beyaz Toroslar"ın her gün en az 10 kişiyi kaçırıp infaz ettiği bir coğrafyada doğdum. Diyarbakır Polis Okulu arkasındaki evimizde her gece işkence edilen insanların çığlıklarına şehadet etmenin ağır yüküyle uykusuzluklara daldım. Anayasa kitapçıklarının havada kalış süresine göre borsanın değer kaybettiği, kimliğin ve inancın gizlendiği, askerlerin gün aşırı "azim ve kararlılıkla" siyaseti dizayn ettiği, medya patronlarının başbakanlara Alo Mesut-Alo Çiller hatlarıyla talimat verdiği zamanların çocuğuyum ben.
Kimliğimin ve inancımın farkına vardığımdan beri, içimde beslediğim özgürlük çığlıklarını ilk kez sizin döneminizde haykırabildim. Külli İrade'nin takdir ettiği Kürtlüğümü sakladığım kuytulardan ilk kez çıkardım. Omurgamı oluşturan İmam-Hatipliliğimi korkmadan, cesurca ilk kez söyledim. Özgürlüğün tebessümünü başörtülü annemin, eşimin ve kız kardeşimin yüzünde ilk kez gördüm.
Kendi coğrafyasında barışı, uzak coğrafyalarda vicdanı, dünya coğrafyasında adaleti arayan, gözlerini kan ve gözyaşları gölgesinde açan "savaş dönemi çocuğuyum" ben.
Barışın bu topraklarda da yeşerebileceğine, babaların evlatlarını toprağa gömmesinin makûs bir talih olmadığına, aynı medeniyetin, aynı coğrafyanın, aynı inancın çocuklarının birlikte yaşam için kenetlenebileceğine ilk defa şehadet ettim.
Askeri kışlasında, siyaseti TBMM'de, gençleri annelerinin bağrında, ekonomiyi rutin içinde, ülkeyi olması gereken itibarda ilk kez gördüm.
'Yeni Türkiye'nin bir hayal olmadığına ilk kez inandım. Bu inancı iliklerime kadar hissettim ve bütün gençliğimi bu ideali gerçekleştirmeye adadım.
Şimdi bütün bu kazanımları bizden geri almaya yemin etmiş adanmış ruhlar var karşımızda.
40 yıldır kendileri için ördükleri hırkayı, 13 yıldır tüm Türkiyeliler için örülen hırkaya tercih eden, kendi bedenlerine göre ördükleri tek tip hırkayı, bu ülkenin bütün farklı bedenlilerine zorla giydirmeye and içmiş bir yapı var karşımızda.
Kendi coğrafyamıza getirdiğimiz barışı, uzak coğrafyalara götürdüğümüz vicdanı, dünya coğrafyasına hatırlatmaya çalıştığımız adaleti istemiyorlar.
Gözlerini kan ve gözyaşlarının gölgesinde açan savaş dönemi çocuklarının barış özlemini kursaklarında bırakmak istiyorlar.
Evlatların babalarını değil, babaların evlatlarını tekrar gömmesini istiyorlar.
Askeri kışladan, siyaseti TBMM'den, gençleri annelerinin bağrından çıkartmak istiyorlar.
Alo Fatih'i gözlerimize sokuyorlar, Alo Mesut-Alo Çiller'i gözlerimizden ve hafızamızdan kaçırıyorlar.
Kimliğimizi ve İnancımızı 90'larda kalplerimizde açtığımız en kuytu yere geri koymamızı istiyorlar.
Evet doğrudur siz, sizden öncekilere benzemeyeceğinizi, koltuklara yapışmayacağınızı söylediniz.
Evet doğrudur siz, "Oğuzhan"ların, "Adak"ların siyaseti yaşlandırmasına itiraz ettiniz.
Ak Parti'yi kurarken "3 dönem kuralımız var" dediniz.
Bütün bunlar doğru.
O gün bu çıkışınız, bu söyleminiz ve bu kuralınız anlaşılabilirdi.
Peki bugün?
Türkiye'ye, Türkiyelilere ve Yeni Türkiye'ye yapılan çok uluslu saldırılar artan bir hızla devam ederken?
Ülkeyi 90'lardan daha beter hale getirmek için and içmiş antagonistlerin kirli koalisyonu ortadayken?
Paralel bir devlet inşa etmek için 40 yıldır ilmik ilmik çalıştığı ifşa olmuş bir yapı varken?
Türklerin, Kürtlerin, Alevilerin, Ermenilerin, demokratların, gençlerin, başörtülülerin ezcümle liman önlerinden dönen işsiz, hamal bütün mağdur, mazlum ve ötekilerin özgürlük çığlıkları kulaklarınızdayken?
Önceden verilmiş bir sözüm var, yapamam mı diyeceksiniz?
3 dönem kuralını biz koyduk artık geri dönemeyiz mi diyeceksiniz?
Savaşın en ateşli evresinde, mücadelenin tam orta yerinde bir komutan mücadeleyi bırakıp gider mi?
Ahmet Yasin'in duasını hatırlayın:
Bizler direndik, ileri atıldık ve kaçmadık..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız ve gençlerimiz ölecek!
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz.
Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına; bari aleyhimize olmayın! Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkaları!
Allah'ım! Sana şikayette bulunuyorum.. sana şikayette bulunuyorum.. Gücümün azlığını, imkanımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikayet ediyorum. Sen mustazafların rabbisin Sen bizim rabbimizsin. Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı?
Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına, sana şikayette bulunuyorum. Sana şikayette bulunuyorum. Gücümüz dağıldı.. birliğimiz bozuldu.. yollarımız ayrıldı.. Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikayet ediyoruz.
Siz bırakıp gittikten sonra, buna benzer bir duayı da Türkiye halkı mı yapsın istiyorsunuz?
Bizi kime bırakıyorsunuz?
Bize cehennem olacak uzaklara mı?
Veya düşmana mı?
Komutanlar, savaş bitmeden gitmezler.
Siz de gitmeyin..
Yalın ayaklı ümmeti bırakıp gitmeyin.
@bayramzilan