Erir gider zaman gibi kar... Alıp götürür o da ötelere doğru, koynuna bırakılan, kendine emanet edilen kavgaları...
Hatıraların pembeleştirdiği bir zaman kesiti, film şeridi gibi bir bir kafamdan geçerken, dilim ise geçmişten izler taşıyan şarkının yalvarış ifade eden mısraını mırıldanıyordu:
Şairler böyledir işte... Gün gelir kimselerin diyemediğini muhatabının yüzüne haykırır ki, ucunda ölüm bile olsa.
Şehirler, kasabalar, köyler; kısaca yerleşim birimleri neleri ile hatırlanır, hangi özellikleriyle ün yapar ya da gelecekte de anılmak gibi bir hususiyete sahip olurlar?
Şehirler, kasabalar, köyler; kısaca yerleşim birimleri neleri ile hatırlanır, hangi özellikleriyle ün yapar ya da gelecekte de anılmak gibi bir hususiyete sahip olurlar? Bu soruların bizce tek bir cev...
Zamanın önünde oradan oraya savrulup, seneleri birbirine eklerken, her köşesinde kendimden bir parça bıraktığım şehir, giderek farklılaşıyor, yabancılaşıyor ve ben şehri tanımakta zorlanıyorum.
"Umudu dişleri arasına alan kişi, kadın ya da erkek, kendisine saygı duyulması gereken bir kardeştir..."
Bu köşede yazdıklarımızı okuma sabrını gösterenlerin gözünden kaçmamıştır; mümkün mertebe günceli konu edinen yazılar yazmamaya özen gösterdiğimiz...
Bitmez tükenmez bir fısıltıyla geldi yine eylül... Saçımıza başımıza karıştı gazel... Sokakları istilâ eden yaz ıssızlığının yerini, eylülün canlılığı, doluluğu, hareketliliği aldı.
Bu bağlantı sizi https://www.milatgazetesi.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.